İPM Doğa ve İklim Söyleşileri, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ornitoloji Araştırma Merkezi Öğretim Üyesi Kiraz Erciyas Yavuz ile devam etti:
İklim değişikliği; göçmen kuşların göç yollarını, göç alanlarını, üremelerini, gelişimlerini doğrudan etkiliyor
Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nin (İPM) düzenlediği Doğa ve İklim Söyleşileri’nin altıncı konuşmacısı Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ornitoloji Araştırma Merkezi Öğretim Üyesi Kiraz Erciyas Yavuz oldu. "Değişen İklimin Kuşlara Etkisi" başlıklı söyleşide konuşan Kiraz Erciyas Yavuz, “İklim değişikliği; kuşları, ilkbaharda erken geliş, üreme alanlarından daha geç ayrılma, göç mesafesindeki değişim, yerleşik duruma geçme ve gidilen alan değişikliği gibi çeşitli şekillerde etkiliyor” dedi.
Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nin (İPM) doğa koruma ve iklim değişikliği alanında çalışan araştırmacı, akademisyen ve sivil toplum gönüllülerini buluşturan Doğa ve İklim Söyleşileri’nin altıncısı "Değişen İklimin Kuşlara Etkisi"başlığı altında gerçekleşti. Çevre ve iklim alanlarını çok disiplinli bir anlayışla bir araya getirmek amacıyla başlatılan Doğa ve İklim Söyleşileri’nin bu ayki konuşmacısı, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ornitoloji Araştırma Merkezi Öğretim Üyesi Kiraz Erciyas Yavuz oldu.
İstanbul Politikalar Merkezi’nden Ümit Şahin’in moderatörlüğünde gerçekleşen söyleşide Kiraz Erciyas Yavuz, iklimin kuşların biyolojisi üzerindeki etkisi, son yarım yüzyıl boyunca bilim insanları için önemli bir çalışma alanı olduğunu, küresel iklim değişikliği sonucunda ekosistemde meydana gelen değişikliklerin, kuşları da çeşitli şekillerde etkilediklerine dikkat çekti. Kiraz Erciyas Yavuz, ekosistemde gözlenen değişimlerin, kuşların yaşam alanı ve besin gibi temel yaşamsal ihtiyaçlarına farklı şekillerde cevap verdiğini belirterek, göç ve üreme takvimi, dağılım, demografik yapı, vücut morfolojisi gibi kuşların yaşamlarını etkileyen temel davranışsal ve yapısal bazı özelliklerin hızla değiştiğinin gözlendiği söyledi. Kiraz Erciyas Yavuz, çeşitli örneklerle meydana gelen değişimlerine değinerek antropojenik iklim değişikliğinin kuşlara olan etkilerini azaltmak için ele alınan bazı tavsiyelerden bahsetti.
Halkalama çalışmalarıyla iklim değişikliğinin kuşlara etkilerini görebiliyoruz
Kuşların gözlemlenmesini sağlayan halkalama çalışmalarının Türkiye’de 2002’de kurulduğunu belirten Kiraz Erciyas Yavuz, Avrupa Kuş Halkalama Birliği sayesinde halkalama konusunda geri bildirimler alınarak raporlama sağlandığını belirtti. 2020 yılında İstanbul’da da bir istasyon kurulmasının planlandığını söyleyen Erciyas Yavuz, “Halkalama istasyonlarında ne yapıyoruz? Kuşları yakalayıp belli ölçümler yapıp sonra da doğaya geri salıyoruz. Türkiye ve dünyadaki diğer halkalama istasyonlarından geri bildirimlerle kuşlar hakkındaki verilere ulaşıyoruz. Dünyada her yıl 10 milyar kuşun hareket halinde olduğu söyleniyor. Halkalama çalışmaları sayesinde iklim değişikliğinin kuşlara olan etkilerini görebiliyoruz” dedi.
Erciyas Yavuz, iklim değişikliğinin özellikle göçmen kuşlar üzerindeki etkilerine ilişkin şu bilgileri aktardı:
“İklim değişikliğinin etkilerine ilişkin bulgular ana hatlarıyla, ilkbaharda erken geliş, üreme alanlarından daha geç ayrılma, göç mesafesindeki değişim, yerleşik duruma geçme ve gidilen alan değişikliği. Hava erken ısınınca ilkbahar erken geliyor. Göçmen kuşlar acele ediyor ve hızlı hareket ediyor. Bu yüzden konaklamayı es geçiyor ve doğrudan üreme alanına gidiyor. Ancak bu arada kaynak depolamadığı için üremeye geçmek için zaman kaybediyor, üremeye geç geçiyor. Üreme geç olunca yavru sayısı düşüyor ve o türün popülasyonu azalıyor. Ayrıca göçmen kuşların sıcaklığa bağlı olarak göç ettiği mesafeleri kısalttığını gösteriyor. Yine iklim değişikliğinin de etkisiyle kuşlar küçülüyor. Vücutlarını küçülterek daha az enerji harcayarak daha hızlı göç edebiliyorlar. Yine iklim değişikliğinin etkisiyle alan değişimi de yaşanıyor. Göçmen kuşlar her 10 yılda bir 1.6 kilometre daha kuzeye kayıyor. Her yıl 100 metre daha yukarı doğru bir tırmanış görüyoruz. Göçmen kuşlar küresel bir sorun. Bölgesel ve ülke bazında koruma faaliyetlerine odaklanmamız gerekiyor.”
Söyleşide ayrıca;
Biyolojik çeşitlilik bileşenlerinde; genetik, fizyoloji, fenoloji, dinamikler, dağılım, türler arası ilişkiler, canlı toplumları verimliliği ve ekosistem hizmetleri önemli olarak tanımlandı. Değişimler çok hızlı olduğundan gelecek senaryolarının iyi anlaşılması ve tanımlanması, buna uygun olarak da uygun koruma stratejilerinin geliştirilmesi gerektiği ifade edildi.
Kiraz Erciyas Yavuz Hakkında
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Biyoloji Bölümünde 2005 yılında “Kuşlarda Oriyantasyon” konulu yüksek lisans çalışmasını, 2011 yılında da “Karadeniz üzerinden nokturnal göç eden Passeriformes (Aves) türlerinin sonbahardaki göç stratejileri” konulu doktora tez çalışmasını tamamladı. Bu çalışma kapsamında ay gözlemi, radyo vericisi, oriyantasyon deneyleri, alan kullanımı, halkalama gibi farklı yöntemler kullanarak bazı uzun mesafe göçmen türlerin göç stratejilerini belirlemeye çalıştı. Kuş göçleri başta olmak üzere, göç ve konaklama stratejileri, kuşların üreme biyolojileri, dağılımları, kışlayan su kuşları, kuşların taşıdığı patojenler ve ektoparazitler, sulak alanlar ve alan koruma konusunda çalışmaları vardır. Hazırladığı “Türkiye Kuş Hareketliliği” kitabı Türkiye’de süzülerek göç eden kuşların göç yolları, popülasyonları ve tehditleri bilgilerini içermektedir. Pek çok ulusal ve uluslararası projede görev almış, proje yürütmüş, yayınlar yapmıştır. Halen Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ornitoloji Araştırma Merkezi’nde Doçent olarak çalışmalarını devam ettirmektedir.
Sabancı Üniversitesi, lisansüstünde 20. dönem, lisans programlarında 17. dönem mezunlarını verdi. Mezunlar diplomalarını, 22 Haziran 2019 Cumartesi günü Sabancı Üniversitesi’nde gerçekleşen törenle aldılar.
2019-2020 Akademik yılımıza başlamanın heyecanını yaşadığımız şu günlerde, üniversitemizin yeni Genel Sekreteri Sayın Rasim Karas’ın da aramıza katılmasından büyük mutluluk duyuyoruz.
Sabancı Üniversitesi Bilgisayar Bilimi ve Mühendisliği Programı 2004 mezunu Sezgin Küçükkaraaslan’ın kurucu ortağı olduğu OpsGenie, teknoloji devi Atlassian (NASDAQ: TEAM) tarafından 295 milyon dolara satın alındı. OpsGenie Türkiye'den satılan bu ölçekteki ilk teknoloji firması oldu.
2018 mezunlarımızdan Tunahan Aytaş, dünyanın önde gelen araştırma üniversitelerinden Massachusetts Institute of Technology’nin (MIT) Malzeme Bilimleri ve Mühendislik bölümüne bu yıl Türkiye’den seçilen tek öğrenci oldu.
Sabancı Üniversitesi Malzeme Bilimi ve Nano Mühendislik Programı 2009 Yüksek Lisans mezunumuz Canan Dağdeviren, Bilgisayar Bilimi ve Mühendisliği Programı 2005 mezunumuz Ece Kamar ile Mikroelektronik Mühendisliği Programı 2003 mezunumuz Kıvılcım Ayşe Coşkun, ABD Ulusal Mühendislik Akademisi (National Academy of Engineering - NAE) tarafından düzenlenen Frontiers of Engineering (Mühendisliğin Yeni Ufukları) sempozyumuna katılan 87 yenilikçi mühendis arasında yer aldı.
Times Higher Education (THE) 2020 Dünyanın En İyi Üniversiteleri sıralamasını açıkladı. Sabancı Üniversitesi, bu yıl 1396 üniversitenin değerlendirmeye alındığı söz konusu sıralamada 401-500 bandında yer aldı.
Sabancı Üniversitesi’nin Türkiye’den en yüksek basamakta yer aldığı “THE 2020 Dünyanın En İyi Üniversiteleri” sıralamasına bu yıl ülkemizden toplam 34 üniversite girdi.
Sabancı Üniversitesi ve Nova Southeastern University araştırmacıları yürüttükleri biyomühendislik projesi kapsamında, şimdiye kadar geliştirilen tüm immünoterapi yöntemlerinden daha etkili olması beklenen ve geniş çaplı uygulamalara olanak sağlayacak kişiye özel bir tedavi yöntemi geliştirdi.
Times Higher Education (THE) Hızlı Gelişen Ekonomilerdeki En İyi Üniversiteler Sıralaması 2019 sonuçları açıklandı. Sabancı Üniversitesi THE Hızlı Gelişen Ekonomilerdeki En İyi Üniversiteler Sıralamasına 20. basamaktan girerek, Türkiye’den sıralamaya giren 23 üniversite arasında birinci sırada yer aldı.
Kuruluşundan itibaren geçen süre 50 yılın altında olan yükseköğretim kurumlarının sıralandığı Times Higher Education (THE) “Dünyanın En İyi Genç Üniversiteleri Sıralaması 2019” açıklandı. Sabancı Üniversitesi, yükselen genç üniversitelerin performanslarını dikkate almayı hedefleyen sıralamada Türkiye’den sıralamaya giren üniversiteler arasında birinci oldu.
THE Asya Üniversiteleri Sıralaması 2019 sonuçları açıklandı. Sabancı Üniversitesi, sıralamaya dâhil olan 417 üniversite arasında 36. sırada, Türkiye’den sıralamaya dâhil olan 23 üniversite arasında ise 1. sırada yer aldı.
Sabancı Üniversitesi öğrencileri Doğukan Kaygusuz ve Sümeyra Vural, Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Meltem Elitaş’ın danışmanlığında, GDO analizi ve kimlik belirleme gibi DNA bazlı birçok testin ev ortamında yapılmasına olanak sağlayan cep boyutunda bir biyosensör geliştirdi.
Financial Times 18 Kasım 2019 tarihinde yayınladığı Executive MBA sıralamasında, Sabancı Üniversitesi Executive MBA programını dünyanın en iyileri arasında gösterdi.
MIT (Massachusetts Institute of Technology) Bilgisayar Bilimi ve Yapay Zekâ Laboratuvarı (CSAIL) yaptığı yazılı açıklamada, LCS35 kriptografi bulmacasının iki farklı ekip tarafından çözüldüğünü duyurdu.
TÜBİTAK’tan Sabancı Üniversitesi projelerine 2232 desteği verildi. Sabancı Üniversitesi’nin yedi, Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi (SUNUM)’un üç projesi TÜBİTAK Bilim İnsanı Destek Programları Başkanlığı (BİDEB) tarafından yürütülen 2232 Uluslararası Lider Araştırmacılar Programı kapsamında desteklenmeye hak kazandı.
Times Higher Education (THE), Alanlara Göre Dünya Üniversiteler Sıralaması, “Bilgisayar Bilimi” ve “Mühendislik ve Teknoloji” 2020 sonuçlarını açıkladı. Sabancı Üniversitesi,
Bilgisayar Bilimi alanında sıralamaya giren 749 üniversite arasında 251-300 bandında, Türkiye’deki üniversiteler arasında ise 1. sırada yer aldı.
Mühendislik ve Teknoloji alanlarında sıralamaya giren 1008 üniversite arasında ise 251-300 bandında, Türkiye’deki üniversiteler arasında ise yine 1. sırada yer aldı.
TÜBİTAK’ın 1001 programı kapsamında Sabancı Üniversitesi’nden 12 proje destek kazandı. TÜBİTAK 1001 Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Projelerini Destekleme Programı kapsamında, yeni bilgiler üretilmesi, bilimsel yorumların yapılması veya teknolojik problemlerin çözümlenmesi için bilimsel esaslara uygun olan projeler destekleniyor.
Bilim Akademisi, Genç Bilim İnsanları Ödül Programı "BAGEP"in 2019 yılı sonuçlarını açıkladı. Bu kapsamda Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesinden (MDBF) dört, Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesinden (SSBF) üç Öğretim Üyesi ödüle layık görüldü.
SSM Çocuk Eğitimi 2020 Yarıyıl Atölyeleri 19-28 Ocak’ta
Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi, yarıyıl tatilinde çocukları eğlenceli ve eğitici atölye çalışmalarına davet ediyor. 7-10 ve 10-12 yaş arasındaki çocuklara yönelik atölye çalışmalarında öğrenme sürecini eğlenceli bir deneyime dönüştürmek amaçlanıyor.
Picasso, Dali, Rembrandt, Miró, Van Gogh ve Klimt’in yaşam hikâyeleri ile sanat tekniklerinin anlatılacağı “Bugün Büyük Bir Sanatçıyım” atölyesinde çocuklar bu bilgilerden ilhamla kendi çalışmalarını gerçekleştirecek.
“Kendi Defterini Tasarla” atölyesinde basit ciltleme teknikleri öğrenerek kendi defterlerini yapacak çocuklar, “Zaman Tasarımcıları” atölyesinde ise seçecekleri malzemelerle özgün saat tasarımları yapacak ve mekanizmalar ekleyerek bu tasarımlarını hayata geçirecek.
Beden, müzik ve müzik enstrümanları arasındaki ilişkinin öğretildiği “Dans Eden Notalar”da çocuklara, temel ritim bilgisi, ritim kalıpları, ölçü - notasyon ve beden perküsyonu hakkında bilgi verilecek. Çocuklar geri dönüştürülebilen malzemeler kullanarak tasarladıkları marakaslarla ritim çalışacak.
Pantomimi tanıtıp öğretmenin amaçlandığı “Modern Pantomim” atölyesinde fiziksel ve zihinsel kondisyonu geliştiren çalışmalar yapılacak. Pantomim ve dans egzersizi tekrarlarıyla eğlenecek çocuklar, aynı zamanda oyun geliştirme ve oyun kişisi olarak varlık gösterme becerilerini geliştirecek.
“Arkeoloji” atölyesinde çocuklararkeologlar ve arkeolojiye dair öğrendikleri doğrultusunda küçük ölçekli bireysel kazılar yaparak buldukları minyatür objeleri ve fişleri sergileyecek.
“Kültürel Mirasın Doktorları” atölyesinde ise yaratıcı drama, gözlem, deneyler, çağrışım teknikleri yoluyla çocuklarda kültürel mirasa yönelik olumlu duygu ve algı değişimi yaratmak hedefleniyor. Kültürel mirasın değeri konusunda bilgi edinecek katılımcılar, aynı zamanda bu mirasın hassas doğasını, konservasyon (koruma) mesleğinin önemini öğrenerek kendi üstlerine düşen sorumluluk üzerine düşünme imkânı bulacak.web sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Meltem Müftüler-Bac ve Prof. Dr. Beth Simmons Güz 2019 döneminde University of Pennslyvania (UPENN) ve Sabancı Üniversitesi öğrencileri için endişe çağında uluslararası sınırlar üzerine ortaklaşa bir ders açtılar.
Ders kapsamında 18 UPENN öğrencisi 4-13 Ocak 2020 tarihlerinde Sabancı Üniversitesi öğrencileri ile beraber ortak çalışmalar yapmak üzere kampüste konakladı. Dersin yükümlülüklerinin bir parçası olarak UPENN ve Sabancı Üniversitesi öğrencileri dönem boyunca ortaklaşa yazdıkları uluslararası bir metni sundular. Dersin araştırma ziyareti bölümleri ise öğrencilerin İstanbul, Ankara ve İzmir’de katıldıkları çeşitli ortak aktiviteler ile şekillendi.
Bu kapsamda, öğrenciler Ankara’da Dış İşleri Bakanlığı, AB Müdürlüğü ve Avrupa Birliği Türkiye Temsilciliği’nde toplantılara katılıp, Büyükelçiler ve Bakan Yardımcıları ile görüştüler, İstanbul’da STK’lar, Amerikan başkonsolosu ile görüşmeler yapıp, Suriyeli mülteciler ile odak grup çalışmalarına katıldılar. İzmir’de ise Göç İdaresi Müdürlüğü ve Harmandalı Geri Gönderme Merkezi’ne ziyarette bulundular. Dersin uygulamalı ve uluslararası sınırlar ötesi çalışmaları içermesi dönem boyunca çalıştıkları konuların gerçek dünyada yansımalarını görmelerini sağladı.
digitalSSM’in “Teknolojik Sanat Eserlerinin Korunması” projesi 17 Ocak’taki konferansla devam ediyor.
Sabancı Üniversitesi ve digitalSSM yürütücülüğünde başlatılan, “Teknolojik Sanat Eserlerinin Korunması” araştırma projesi, Ocak 2020’yle beraber, yaratıcılık ve teknoloji platformu Digilogue işbirliğinde devam ediyor.
Zorlu Holding ve Zorlu PSM çatısı altında, dijital sanat alanında çalışan yeni medya sanatçılarına, yeni teknolojilere ve çalışma metotlarına destek veren Digilogue platformu işbirliğiyle hayata geçirilen proje, verinin ve dijital sanat eserlerinin korunması, arşivlenmesi ve geleceğe taşınması konularına odaklanacak.
15 Kasım 2019’da Rhizome, Tate Modern ve Sabancı Üniversitesi’nden uzman ve akademisyenlerin katılımıyla, “Yazılım Tabanlı Sanat Eserlerinin Korunması” ve “İnternet Sanatının Korunması” konuşmalarıyla başlayan konferans serisi, 16 Kasım 2019’da “Zaman Dayalı Medya Sanatının Korunması” konulu atölye çalışmasıyla devam etmişti. 13 Aralık 2019’daki konferansta ise Prof. Dr. Siegfried Zielinski, “Gelecekteki Arkeolojiler: Medya Zamanının Derin İzleri’nden Olası Geleceklere Seyahat”, ZKM Sanat ve Medya Merkezi’nden (Karlsruhe) Daniel Heiss, Morgane Stricot ve Matthieu Vlaminck “Medya ve Dijital Sanat Eserlerinin Medya Arkeolojisi Bağlamında Yeniden İnşası: Uygulamalı Vaka Çalışmaları” başlıklı konuşmalarını sunmuştu.
“Teknolojik Sanat Eserlerinin Korunması” araştırma projesi kapsamındaki konferanslar, 17 Ocak’ta Foundation of Arts Initiatives Yönetim Kurulu Başkanı Vasıf Kortun’un “Anıt ve Belge, Eser ve Arşiv Arasında Sanatçı Pratiği: Eşit Olmayan Koşullar, Küresel Beklentiler” başlıklı konuşmasıyla devam ediyor.
Foundation of Arts Initiatives Yönetim Kurulu Başkanı Vasıf Kortun
Kortun, konuşmasında; “Yeni teknoloji var mıdır, varsa ne anlama gelir?”, “Fiziki ve dijital sürümlerin sürekli yenilendiği bir zamanda sanatçı, küratör ve kurumun, belge ve esere karşı dürüstlüğü nasıl gerçekleşir?”, “Etik kıstaslar nedir?”, “Soru, zamanımızda sanatçı eser ve arşivlerinin kaybolması değil, aksine kaybol(a)maması olabilir mi?”, “Ekonomik koşulların yetersiz, kurumsallaşma ve teknolojik imkânların yaygın olmadığı ortamlarda koruma sorunlarını nasıl değerlendirebiliriz?” gibi soruları değerlendirecek.
Sakıp Sabancı Müzesi’nin (SSM) 2013 yılında 10. yıl projeleri kapsamında tüm koleksiyon ve arşivlerinin dijital ortama aktarıldığı ve 77 binden fazla yüksek çözünürlüklü görselin akademik bilgilerle desteklenerek paylaşıldığı digitalSSM, 2019’da SSM’de fiziki mekanına kavuşmuştur. digitalSSM Arşiv ve Araştırma Alanı ismi ile hayata geçen bu alan, dijital arşivleme, dijital koruma, teknolojik sanat eserlerinin geleceğe aktarılması ve müzelerde yapay zeka uygulamaları gibi konulara odaklanmıştır. Bu kapsamda 2019 yılında ulusal ve uluslarası kurumlarla digital kültürel mirasın geleceğe taşınması konusunda bir dizi konferanslar gerçekleştirmiştir, etkinlikler 2020 yılında da devam etmektedir.
Digilogue Hakkında
Zorlu Holding’in DNA’sında yer alan inovasyon, teknoloji ve tasarım kavramları ile Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nin dijital sanata olan yenilikçi yaklaşımı, Digilogue platformunda somutlaşıyor. Günümüzün en önemli kavramlarından biri haline gelen “dijital dönüşüm” ekseninde etkileşim, keşif ve farkındalık yaratan bir mecranın eksikliğini gidermek amacından hareket ediyor. Günümüz teknolojisini odağına alarak alanının uzmanlarıyla ilgilileri bir araya getiren platform; düzenlediği paneller ve zirvelerin yanı sıra çatısı altında ortaya çıkan eserlere ve projelere destek oluyor. Bu projelerin üretiminden geniş kitlelere ulaşmasına kadar tüm aşamalarını da sahipleniyor. Dijital dönüşümün mimari, müzik, sanat, moda, sinema gibi farklı alanlarla kesişmesi sonucunda tüm yaratıcı endüstrileri etkilemesinden hareketle Digilogue, dijitalleşme üzerine merak uyandırmayı, soru sormayı ve disiplinlerarası diyaloglar geliştirmeyi hedefliyor.
Sabancı Üniversitesi tarafından her yıl düzenlenen Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülü’nün 2020 yılı konusu “Ekonomi ve Türkiye’nin Geleceği’” olarak belirlendi. Ödüle son başvuru tarihi 17 Ocak 2020.
Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülü kapsamında yukarıda belirtilen temaya önemli katkılarda bulunmuş bir kişiye Jüri Özel Ödülü verilecek. Makale Ödülü kategorisinde ise 45 yaşının altındaki kişilerce yazılmış makaleler ödüllendirilecek. Makale Ödülleri ve Jüri Özel Ödülü sahiplerini uluslararası ve bağımsız bir jüri belirleyecek.
Ödül Teması
Modern ekonomi kuramının en çarpıcı bulgularından birisi piyasaların birçok zaman aksak işlediğini göstermesidir. Böyle durumlarda, akıllıca tasarlanan ekonomi politikaları etkinliği arttırırken eşitsizliği azaltabilir. 15. yılında Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülü, eşitsizlikten gelir dağılımına, iklim değişikliğinden enerjiye, trafik yoğunluğundan hava kirliliğine, ulaştırmadan barınmaya kadar geniş bir yelpazede kamunun rolüne ve ekonomi politikalarına odaklanan çalışmaları ödüllendirecek. Bu çalışmaların ekonomi literatürüne evrensel düzeyde katkı yapması ve direkt Türkiye ile ilgili olmasa da prensipte Türkiye’nin de faydalanabileceği fikirler üretmesi gerekiyor.
Ödüller
Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülü kapsamında, ödül teması kapsamında uluslararası ve bağımsız bir jüri tarafından belirlenen bir kişiye 25.000 USD tutarındaki Jüri Özel Ödülü verilecek. Makale kategorisinde ise yine aynı jüri tarafından yapılan başvurular arasından seçilen belirli sayıda makaleye 10.000 USD tutarında ödül verilecek.
Sabancı Üniversitesi bu yıl lise öğrencilerine yönelik iki yeni kış okulu açtı. Uygulamalı Nanoteknoloji Kış Okulu ve Teknoloji Tasarım Kış Okulu 20 - 24 Ocak 2020 ve 27 - 31 Ocak 2020 tarihlerinde olmak üzere iki dönemde düzenlenecek.
Sabancı Üniversitesi lise öğrencilerine yönelik, Uygulamalı Nanoteknoloji Kış Okulu ve Teknoloji Tasarım Kış Okulu düzenliyor. Aktivitelerle birlikte, beşer günlük iki dönem halinde düzenlenecek programlara son başvuru tarihi 17 Ocak 2020.
Bilime ve laboratuvar çalışmalarına meraklı lise öğrencilerine bir program olan Sabancı Üniversitesi Uygulamalı Nanoteknoloji Kış Okulu; nanoteknolojiyle ilgili güncel gelişmeler ve uygulamalar hakkında bir farkındalık yaratmayı ve gelecekteki meslek seçimlerinde yönlendirici olmayı hedefliyor.
Öğrencilere teorik bilgilendirmelerden sonra düzenli bir şekilde sunulacak olan laboratuvar uygulamaları ‘yaparak öğrenmek’ için harika bir fırsat sunuyor. Uygulamalı bilime meraklı öğrencilere açık programdaki tüm dersler ve laboratuvar uygulamaları, Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi SUNUM’da yapılacak.
Sabancı Üniversitesi Teknoloji ve Tasarım Kış Okulu, lise öğrencilerinin günümüzün en üst seviye donanım ve yazılımlarını kullanacakları, açık kaynak kodlu sistemler ile tanışacakları, Collaboration Space (yaratım atölyesi) imkânlarıyla yaratıcılıklarını ve becerilerini geliştirecekleri, aynı zamanda çeşitli seminerlerle zenginleştirilmiş birer haftalık iki dönem halinde düzenlenen bir teknoloji okuludur.
Program süresince öğrenciler; Python/Arduino Kodlama, 3D Modelleme - Fusion 36, 3D Printing, Elektronik Prototipleme, Post-Processing konularında eğitim görecekler, ayrıca Sabancı Üniversitesi öğretim üyelerinin vereceği IOT'nin Geleceği ve İletişim/Haberleşme Teknolojileri (Bluetooth, 5G, Li-Fi vb.) konulu seminerlere katılacaklardır.
Tüm öğrenciler program süresince üniversitenin Collaboration Space (yaratım atölyesi), bilgi merkezi, spor salonu gibi kampüs imkânlarından ücretsiz yararlanabilecekler.
Uygulamalı Nanoteknoloji Kış Okulu’nun dönem ücreti 3.250 TL.
Teknoloji Tasarım Kış Okulu’nun dönem ücreti 2.500 TL.
Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi (SUNUM) tarafından düzenlenen Nano Open Seminer Serisi 16 Ocak 2020 Çarşamba günü Kocaeli Üniversitesi Öğretim Üyesi Nermin Demirkol’un “Nano biyoseramik kompozitlerin üretimi ve karakterizasyonu” konulu semineri ile devam ediyor.
Nano malzemeler, nano bilim ve nano teknolojinin temel taşlarıdır. Ortopedik ve dental implant uygulamalarında nano seramik yüzey özelliklerinin avantajlarının en iyi özelliklerinden bazıları kalsiyum fosfat ve/veya kalsiyum fosfat türevleridir (ör: hidroksiapatit seramikler, tri kalsiyum fosfatlar, kalsiyum karbonatlar ve biyoaktif cam).
Nano biyoseramik kompozitlerin üretimi sol jel, presleme yöntemi gibi yöntemlerle şekillendirilen ürünlerin sinterleme ile yoğunluk kazanması esasına dayanmaktadır.
“Nano biyoseramik kompozitlerin üretimi ve karakterizasyonu” konulu sunumda, özellikle hidroksiapatit, çeşitli seramik oksitler ve bağlayıcılar içeren biyoseramik kompozitlerin üretimi ile mikroyapısal, mekanik ve biyoaktivite testlerini içeren karakterizasyon kısmı yer almaktadır.
*Seminere tüm Sabancı Üniversitesi öğrencileri, akademisyenleri ve çalışanları davetlidir.
Nermin Demirkol Hakkında
7.11.1979 tarihinde İzmit’te doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Kocaeli’de tamamlayıp, 1997 yılında girdiği Dumlupınar Üniversitesi Seramik Mühendisliği Bölümü’nden 2001 yılında mezun oldu.
2001-2004 yılları arasında Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nde yüksek lisans eğitimini tamamladı. 2002-2005 yılları arasında GYTE’de araştırma görevlisi olarak çalıştı.
2005 yılında Kocaeli Üniversitesi Değirmendere Ali Özbay MYO’da öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladı. 2008-2013 yılları arasında İTÜ Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Bölümü’nde Prof.Dr.Eyüp Sabri KAYALI danışmanlığında “Koyun Hidroksiapatit Esaslı Kompozitlerin Üretimi ve Karakterizasyonu” konulu tez ile doktora eğitimini tamamladı. 24 Mayıs 2013 tarihinde doktor ünvanını aldı. 24 Eylül 2013 tarihinde Kocaeli Üniversitesi Değirmendere Ali Özbay MYO’ya Yrd.Doç.Dr. olarak atandı. Demirkol, 2004 yılından itibaren Belçika, Almanya, Amerika, Japonya, İspanya, Fransa, Hindistan, Dubai, İngiltere, İsveç, Romanya, Çin, Yunanistan, Macaristan’ında içinde bulunduğu birçok ülkede seramik malzemelerin üretimi ve karakterizasyonu konusunda bildiri sundu ve yayınladı. SCI kapsamlı yayınları mevcuttur. 2011 yılında Kocaeli Üniversitesi tarafından SCI kapsamlı yayınları için bilimsel başarı ödülü aldı. Türk Seramik Derneği, European Ceramic Society ECerS, Türk Elektron Mikroskobi Derneği, Biyomalzeme ve Doku Mühendisliği Derneği, International Society for Ceramics in Medicine ISCM ve European Society for Biomaterials (ESB) üyesidir. Birçok uluslararası sempozyum ve kongrede organizasyon kurulu ve bilim kurulu üyeliği görevleri yaptı.
Sabancı Üniversitesi Sanayi İşbirlikleri ve Teknoloji Lisanslama Ofisi (ILO) ve Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi (SUNUM) tarafından 'T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı' ve 'Avrupa İşletmeler Ağı' işbirliğinde düzenlenen 'Connect4Tech Meetups - Tarım, Gıda ve Sağlığın Geleceği' etkinliği 15 Ocak 2020 Çarşamba günü SUNUM Fuaye alanında gerçekleşecek.
Connect4Tech serisinin 9. etkinliği gıda, tarım ve sağlık alanındaki inovasyonlara odaklanıyor.
Üniversiteler ile ortak Ar-ge projesi yapmak isteyen veya yeni teknoloji arayışında olan Ar-ge merkezi firmalar arasından 7 tanesi etkinlikte 7 dakikalık sunum yapacaktır.
Connect4Tech platformunun hedefi, teknoloji geliştiren firmalar ile araştırmacılar ve startupları biraraya getirmek, yeni işbirliklerin oluşmasını sağlayarak, paydaşlar arasında inovasyon sinerjisi oluşturmaktır.
Ar-Ge işbirliği ve teknoloji ticarileştirme alanlarında aktif çalışmalarda bulunan paydaşlar ile tanışma imkanı da bulabileceğiniz etkinliğimiz tüm Sabancı Üniversitesi mensuplarının katılımına açıktır.
Connect4Tech-Meetups ücretsiz olup etkinlik öncesi kayıtolmanız gerekmektedir. Etkinlik dili Türkçe'dir.
Tarih: 15 Ocak 2020, Çarşamba / 09.00-15.30
Yer: Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi (SUNUM)/Tuzla, Istanbul
#AkademisyeneSor'un yeni konuğu Sanat ve Sosyal Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Özge Kemahlıoğlu oldu.
Sanat ve Sosyal Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Özge Kemahlıoğlu
"Farklı görüşlerin paylaşılabileceği ve
akademik özgürlüklerin çok kuvvetli olduğu bir kurum"
CE-ŞŞE-EM: Asya çalışmaların üzerine uzmanlaşmak isteyen bir kişi için Sabancı Üniversitesi yüksek lisans programları uygun olur mu?
ÖK: Siyaset biliminde Asya çalışmaları üzerine çalışan bir öğretim üyemiz yok. Benim kendi doktora programımda çalıştığım kişilerden aldığım görüş, bizim siyaset biliminde daha çok teori ve metot açısından yaklaşımı öğrenmemizin değerli olduğu üzerineydi. Sonra kendi çalıştığınız alanda değişik kaynaklara başvurarak kendinizi geliştirebilirsiniz. Örnek vermek gerekirse ben de aslında Fransa ve Avrupa üzerine çalışan bir siyaset bilimi danışmanına sahiptim. Ben Arjantin ve Türkiye üzerine doktoramı yaptım. Tez komitemde Arjantin ve Latin Amerika üzerine çalışanlar vardı ve onlardan da çok değerli bilgiler kazandım. Ancak asıl teori ve metot olarak çalıştığım danışmanım tamamen farklı bir alanda çalışmaktaydı.
Dolayısıyla burada özellikle Asya üzerine çalışan birisi yok ama siyaset bilimine gelip farklı metot ve teorileri öğrenip Asya üzerine kendisi okuyabilir. Siyaset bilimi programında yüksek lisans yapmak; daha çok belli bir teorik yaklaşım açısı, analitik bir şekilde nasıl çalışılabilir ve metot olarak bunlar nasıl yapılabilir diye odaklanıyor ve bunu öğretiyor, hangi özel konuda çalışacağı daha çok kişinin kendisine kalıyor.
CE-ŞŞE-EM: Gelişmemiş ya da gelişmekte olan ülkeler olarak nitelendirilen toplumlarda siyasi partileri desteklemek, futbol takımı tutmaya mı benzetiliyor?
ÖK: Bizde öyle bir düşünce var. Hatta Ersin Hoca’nın yaptığı anketlerde, ortak çalışmalarda “Bir siyasi parti tutuyor musunuz?” diye soruyorlar. Çünkü bu kişiye daha tanıdık bir soru formu olarak geliyor. Gelişmiş olan ülkelerde aynı soruyu bu şekilde soruluyor mu açıkçası bilemiyorum. Onlar bu şekilde algılıyorlar mı onu da bilemiyorum. Aslında ikisinin de nasıl oluştuğuna bakmak lazım. Mesela siyasi parti nasıl tutulur diye iki teori vardır. Bir tanesi çocukluktan beri içerisinde sosyalleştiğiniz bir ortamda bunu tutmayı öğrenirsiniz. Daha çok aileden gelir, onun üzerine eğitimin de etkisi olabilir. Diğer bir teori ise deneyimleriniz ile ilgili. Mesela o parti geçmişte başarılı olmuştur ve siz bunu deneyiminizde artı bir puan olarak yazarsınız. Başarısız bir partiye eksi yazılabilir ve böyle topladığınız bir değerlendirme sonucunda da parti tutmaya başlayabilirsiniz.
Siyasi partilere bakış açısı gelişmiş demokrasilerde bu iki şekilde anlaşılıyor. Bunu bir futbol takımı mantığında tutmak içinde sosyalleştiğimiz bir şey. Sonuçta bu kadar kuvvetli tutuyorsa vazgeçememe gibi bir durum oluyor. İkinci teoride eğer başarısız olduysa artık ben bundan vazgeçer başka partiye geçerim diyebilme ihtimali var. Sosyalleştiği ortamda edindiği bir destekleme ise, aileden veya hayatındaki yaşantısı sırasında daha da kuvvetlendiyse o zaman hemen hemen hiç vazgeçemeyebiliyor. Benzer bir tutum aslında gelişmiş demokrasilerde de olabiliyor. Belki oranlar biraz daha farklı olabiliyor.
CE-ŞŞE-EM: Gelişmekte olan ülke listesinde yıllardır aynı ülkeler var. Neden bu ülkeler hiç gelişim gösteremiyorlar?
ÖK: Gelişim gösterenler var, Güney Kore, Şili bunlar arasında. Az olmasının nedeni kaynakların gelişmesinin ve o atılımın yapılmasının zorluğu. Belli bir siyasi, ekonomik olarak bir düzen var. Dolayısıyla zaten avantajlı olan ülkeler ekonomik olarak pozisyonlarını koruyorlar. Ekonomik kaynak olduğu zaman siyasi açıdan her şey daha kolay. Ama bunun içinden hiç mi çıkılmaz, tabii çıkılabilir. Bunu yapan ülkeler var. İki güzel örnek Şili ve Güney Kore. Hem ekonomik açıdan hem siyasi açıdan daha bizim isteyebileceğimiz bir düzeyde oldukları söylenebilir. İkisi de daha otoriter bir sistemden demokrasiye geçebilmiş durumda. Ekonomik açıdan performansları daha iyi. Tabi sorunları yok değil, hala sorunlar devam ediyor. Ama belli bir atlama yaşayabilmiş bir durumdalar. Niye daha çok ülke yapamıyor, tabi gelişmiş olan ülkeler kendilerinde çeşitli açılardan o pozisyonları korumak için stratejiler seçiyorlar. O da doğal. Bir ülkenin gelişmesi demek, eşitsizlik olarak bakarsak belki başka bir ülkenin daha az etkili olması demek. Tabii o da onların kaybetmek istemediği bir pozisyon. Teknolojik birikimleri daha fazla olan ülkeler daha çok kazanıyor. Birçok ülke teknolojik birikimi ancak kopyalayarak alabiliyor, kendilerinin geliştirmesi için kaynak ayırmaları gerekiyor. Kaynak olmadığı için de hala gelişmekte olan ülke olarak kalıyorlar. Dolayısıyla ülkeler arasındaki sıralamayı değiştirmek çok zor ama imkansız da değil.
CE-ŞŞE-EM: Gelişmeyi önleyen yolsuzluk mu yoksa ülke gelişemediği için mi yolsuzluk var?
ÖK: Bunun ampirik çalışmasını yapmak çok zor. İki faktör arasında korelasyon bulunabiliyor ama hangisi hangisine neden oluyor bunun ampirik olarak gösterilmesi çok zor. Bu konuda deney yapmak hemen hemen imkânsız. Bazen doğal deney ortamlarından yararlanıp bunu anlamaya çalışan çalışmalar var ancak bu çok nadir karşılaşılan bir şey. Biz bunu açıklamaya çalışırken daha çok teorik açıklamalara odaklanıyoruz. Yolsuzluk tabi ki gelişmeyi zorlaştırıyor. Çünkü kaynak israfı var.
Gelişmemiş olmak yolsuzluğa yol açıyor mu, bu daha zor bir soru. Ekonomik olarak gelişmemiş olunca kaynaklar daha az oluyor. Kaynaklar üzerinde rekabet daha kuvvetli dolayısıyla yolsuzluğa bir anlamda yol açan bir sebep. Herkesin o dar kaynaklardan daha fazla almak için bir mücadelesi oluyor. Siyasi kurumlar gelişmemiş oluyor. Bu siyasi kurumların iyi hale gelmesi, yolsuzlukları sınırlayabilecek derecede iyi çalışabilmesi için zamana ve kaynağa ihtiyaç var. Ekonomik gelişmeye bağlı olan siyasi kurumların sonradan bu ülkelere gelmiş olmaları ve daha zamana ihtiyaçları olduğu için yeteri kadar yolsuzlukları sınırlayacak derecede kuvvetli olamayabiliyor.
CE-ŞŞE-EM: Latin Amerika siyaseti ile bizim siyasetimiz arasındaki benzerlikler ve farklılıklar nelerdir?
ÖK: Latin Amerika çok büyük bir alan. Kendi içinde de çok özellikleri var ama gerçekten çok benzerlikler de var ve ilgisini çekiyor insanların. Bu konuda çalışma yapan çok fazla kişi var. Bizim üniversitemizde Latin Amerika ile ilgilenen Oya Hoca var, ben varım, eskiden Işık Hoca vardı. Hemen hemen büyük siyaset bilimi programlarında mutlakta bir ilgilenen oluyor. Çünkü belli bazı konular çok ortak. Mesela demokratikleşme, eski tarihe bakarsak askeri darbeler, siyasi-ekonomik sorunlar, belli bir gelişmişlik düzeyini paylaştığımız için onunla ilgili sorular…
Literatürü de çok kuvvetli olduğu için çok insanın ilgisini çeken bir alan. Çok büyük farklılıklar da mevcut. En büyük farklılıklardan bir tanesi koloni geçmişinin olmaması, yani koloniyal bir geçmişleri var. Bu da oradaki eşitsizliği inanılmaz derece de artırıyor. Bizden farklı olarak yapısal çok büyük bir eşitsizlik mevcut. Biz o açıdan daha şanslıyız. Bizde eşitsizlik yok mu, var tabii ama Latin Amerika’da bu çok daha fazla. Son zamanlarda belki dinin siyasete etkisi açısından farklılıklar ortaya çıkabiliyor. Gerçi şimdi orada da mesela Brezilya’da etkili olmaya başladı, ama genel olarak kimlik siyasetlerinde daha ilerici kararların alınabildiği bir bölge. Orada dinin siyasete etkisine baktığımızda büyük farklılıklar görebiliyoruz. Hem vurgulanan konular açısından hem farklı grupların bakışları açısından… Birçok ülkede sivil toplum çok daha gelişmiş durumda. Bizde hala çok zayıf durumda.
CE-ŞŞE-EM: Siyasi partilerin günümüz dünyasında var olabilmesi için ne gibi yatırımlar yapması gerekir?
ÖK: Siyasi partilerin gençlere hitap edebilmesinde büyük bir sorun var. Hem siyasi hem ekonomik açıdan değişiklik isteniyor. Ülkelerde bunları sunabilen partiler var mı, genel olarak böyle bir sorun var. Daha etkili ve değişime yol açabilecek pozisyonlar alabiliyorlar mı? Siyasi partilerin kendi iç çalışmalarından dolayı değişiklik yapabilmeleri bazen çok zor olabiliyor. Bunlar çok uzun süredir gelişmiş kurumlar oldukları için aday seçimi, organizasyon gibi konularda değişiklik yapmaları zor olabiliyor. Mesela Amerika’da görüyoruz. Şimdi topluma hitap edebilen aday bulma konusunda sıkıntı çekiyorlar. Çıkardıkları adaylar da seçimlerde ne kadar başarılı olabiliyor? Parti içine hitap etmesiyle genel seçmene hitap edebilmesi konusunda farklılıklar olabiliyor. Yerleşmiş kurumlar, isteklere daha hızlı ve kuvvetli bir şekilde cevap veremeyebiliyorlar. Ne yapılabilir? Eskiden mesela kaynaklar da çok farklıydı. Parti üyelerinden gelen kaynaklara dayalı bir parti organizasyonu olabilirken, şu an hemen hemen imkânsız. Adayların getirdiği lobilerin getirdiği kaynakları üzerinden veya devlet kaynakları üzerinden çalışılıyor. Bu durumda belki birazcık daha parti üyelerinden kopuk bir yapı gelişiyor. Parti üyelerinin daha etkili olabileceği mekanizmalar getirilebilir. Çok farklı deneyimlerde mevcut. İspanya’da, Latin Amerika’da, parti üyelerinin hem kararlarda hem fonlama konusunda daha etkili olduğu örnekler de var. O zaman daha katılımcı bir siyaset oluyor. Belki parti üyelerinin etkisini artırabilecek daha katılımcı bir yapıya geçmeye çalışmak etkili olabilir.
CE-ŞŞE-EM: Akademisyen olarak yaşadığınız en komik anınız nedir?
ÖK: Akademisyen olarak eğitimle belki alakalı değil de doktora araştırması için Arjantin’e gittiğimde, küçük bir şehre gitmiştim. Orada radyo programına katılmıştım çünkü çok ilginç gelmişti, Türkiye’den birisi gelmiş ne yapıyor burada ne çalışıyor diye. Bana Türkiye’den gelen birisi burada ne hissediyor gibi sorular sorulmuştu, komik anım olarak bu aklıma geldi.
CE-ŞŞE-EM: Neden siyasi arenada siyaset bilimciler az? Ağırlıklı olarak hukukçu, iş adamı vb alanlardan siyasetçiler görüyoruz.
ÖK: Aslında birçok akademisyen kendisi aktif olarak siyaset yapmak için bu alanı seçmiyor. Sonrasından ilgisi ve deneyiminden dolayı siyasetçi olanlar olabilir ama daha çok çoğu kişi bunu araştırmak, öğrenmek, öğrendiklerini paylaşmak için yapıyor. Neden daha çok avukat vardır mesela çünkü aslında hem siyasete yakın bilgilere sahipler hem de bence siyasette en önemli kaynak bir aday için, ne kadar sosyal çevresinin olduğu. Çünkü ne kadar çok kişi üzerinde etkisi varsa, siyaset için o kişileri mobilize edebiliyorsa, siyasette daha başarılı oluyor. Avukatlıkta zaten kendi meslek yapılarından dolayı, doktorluk da öyledir, daha çok sosyal bir çevresine sahip olmasını sağlayan, toplum içi ilişkileri kuvvetli olan meslekler.
CE-ŞŞE-EM: En sevdiğiniz kitap ve en son okuduğunuz kitap nedir?
ÖK: En son okuduğum kitap, Built on Sand. Berlin’deki değişimleri anlatan bir kitaptı. En sevdiğimi kitabı söylemek çok zor. Roman olarak, Dostoyevski’nin Budala isimli kitabı.
CE-ŞŞE-EM: Bir film öneriniz var mı?
ÖK: Pedro Almodóvar’ın Acı ve Zafer isimli filmi.
CE-ŞŞE-EM: En sevdiğiniz şarkı?
ÖK: El Choclo isimli bir tango.
CE-ŞŞE-EM: Sizce neden Sabancı Üniversitesi?
ÖK: En klasik cevaplardan bir tanesi, öğrenciler burada ne çalışacağına daha sonradan karar verebiliyor. Bence bu güzel bir şey çünkü liseden mezun olduklarında neye yönelmek istediğini bilmiyorlar. Dolaysıyla burada değişik alanlarla ilgili değişik dersleri almaları daha bilinçli karar vermelerine yardımcı olmakta.
Onun dışında burası çok özgür bir yer. Bir akademisyen olarak düşündüğümde çok özgürlükçü yapıda hissediyorum. Derslerimde hiçbir zaman şunları söylemiyim diye düşünmedim ve bence öğrenciler de düşünmüyor. Genel olarak herkesin daha rahat olduğu bilhassa bizim sosyal bilimler açısından bu çok önemli. Farklı görüşlere sahip insanların bunu paylaşabiliyor olduğu ve Türkiye’de duyduğumuz kutuplaşmanın getirdiği birbirini dinlememesi ve ters tepkiler vermesi gibi durumların hiç yaşandığını görmediğim bir ortam. Öğrenciler o olgunluğa sahip, birbirlerini dinleyip, farklı düşünüyorlarsa birbirlerini yapıcı bir şekilde eleştirebiliyorlar. Üniversite çok değişik alanlarda çok farklı bilgiler edinebildiğiniz bir dönem. Bunu özgürlükçü bir ortamda yapabiliyor olmak çok büyük bir şans.
Sabancı Üniversitesi’ni tercih etmemdeki sebep siyasi ve sosyal açıdan liberal bir kurum olarak görmem. Farklı görüşlerin paylaşılabileceği ve akademik özgürlüklerin çok kuvvetli olduğu bir kurum. Sonra neden akademisyen olarak Sabancı Üniversitesi dersem, beraber çalıştığım insanları da çok seviyorum. Katıldığımız seminerlerde birbirimizin çalışmalarına geri bildirimler yapıyoruz. Özetle akademik özgürlükler ve beraber çalıştığım meslektaşlarım diyebilirim.
Cenk Eligüzeloğlu, Şebnem Şevin Eraslan, Özge Kemahlıoğlu, Eren Mutlu
Akademisyene Sor: Özge Kemahlıoğlu
Özge Kemahlıoğlu Kimdir?
Sanat ve Sosyal Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Özge Kemahlıoğlu hakkında detaylı bilgi edinmek için lütfen tıklayın.
#AkademisyeneSor nedir?
Öğretim üyelerimizin kendileri hakkında merak edilen soruları yanıtladığı #AkademisyeneSor Projesi Sabancı Üniversitesi Endüstri Mühendisliği 2019 mezunumuz Merve Üre ile Yönetim Bilimleri Fakültesi 2019 mezunumuz Ecem Dinçdal tarafından hayata geçirildi.
#AkademisyeneSor’un yeni döneminde Bilgisayar Bilimi ve Mühendisliği Programı 3.sınıf öğrencisi Cenk Eligüzeloğlu, Endüstri Mühendisliği Programı 2.sınıf öğrencisi Eren Mutlu ve Endüstri Mühendisliği Programı 3.sınıf öğrencisi Şebnem Şevin Eraslan görev alıyor.
Akademisyene Sor, öğretim üyelerimiz ile öğrencilerin sorularını buluştururken, aynı zamanda Sabancı Üniversitesi’nin değerlerinin tanıtılmasını ve dışarıdan daha iyi anlaşılmasını amaçlıyor. #AkademisyeneSor videolarını Instagram hesabımızdan izleyebilir, öğretim üyelerimize merak ettiklerinizi sorabilirsiniz.