AKBANK Girişimci Geliştirme Programı başvuruları başladı

AKBANK Girişimci Geliştirme Programı başvuruları başladı

Sabancı Üniversitesi Girişimcilik Kurulu ve Akbank iş birliği ile gerçekleştirilen “Akbank Girişimci Geliştirme Programı”na başvurular başladı. Programa Türkiye'de kurulmuş bir şirketin yönetiminde aktif olan bir ortağı veya üst düzey yöneticisi başvurabiliyor. Değerlendirme sürecinde ise; projelerin yarattıkları katma değer ve hedefler ön planda tutuluyor.

Sabancı Üniversitesi Girişimcilik Kurulu ve Akbank iş birliği ile gerçekleştirilen “Akbank Girişimci Geliştirme Programı” başvuruları 15 Ekim 2017’ye kadar devam edecek. Programa Türkiye'de kurulmuş bir şirketin yönetimde aktif olan bir ortağı veya üst düzey yöneticisi başvurabilecek. Programda yapılacak değerlendirme ve seçim sürecinde; projelerin yarattıkları katma değer, ne kadar yenilikçi oldukları, kat ettikleri yol, büyüme potansiyelleri ve hedefleri gibi konular göz önünde bulundurulacak. 

Akbank Girişimci Geliştirme Programı kapsamında girişimcilere, toplam beş gün süren ve büyüme yolculuklarında bilmeleri gereken strateji, inovasyon, pazarlama, operasyon, finans, insan kaynakları, hukuk, fikri mülkiyet ve kamu destekleri konularında bilgi verilecek. Eğitimler 13-17 Kasım 2017 tarihlerinde Karaköy Minerva Palas’ta düzenlenecek ve program sonunda katılımcılara Sabancı Üniversitesi tarafından sertifika verilecek.

"Akbank Girişimci Geliştirme Programı ile girişimcilere büyüyüp KOBİ olmayı öğretiyoruz"

Program’a ilişkin bilgi veren Akbank KOBİ Bankacılığı’ndan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Bülent Oğuz, ekonomik büyümeye dinamizm ve ivme kazandırmak için girişimcileri desteklemenin büyük önemi olduğuna işaret etti ve ekledi:

“Banka olarak, öncelikli görevimizin Türkiye ekonomisinin istikrarlı ve yüksek oranlı büyümesini desteklemek olduğuna inanıyoruz. Her yeni girişimin, geleceğin başarılı KOBİ’sine dönüşmesi için, yeni ürün, hizmet, finansman modelleri, eğitim programları, yarışmalar, işbirlikleri gibi çok geniş bir çözüm yelpazesi ile girişimcilerimizin yanında oluyoruz. Başta finansman ve danışmanlık desteği ve Sabancı Üniversitesi ile birlikte yürüttüğümüz eğitim programları çalışmalarımız olmak üzere, girişimcilik ekosistemine değer katmak için farklı alanlarda çözümler üretmeye devam ediyoruz. 2003 yılından bu yana neredeyse 15 yıldır yürüttüğümüz Akbank Girişimci Geliştirme Programı ile girişimciliğe adım atmış/bir süredir faaliyette bulunan ve büyüme aşamasına gelen girişimcilere büyümeyi nasıl gerçekleştireceği konusunda bilgi birikimi kazandırmayı amaçlıyoruz. Endeavor, Kadın Girişimcileri Destekleme Derneği ve Inovent tarafından da desteklenen Programa katılan girişimcilere başarılı, verimli bir işletme kurmalarını sağlayacak sağlam bir altyapı sunuyor, gerekli eğitimleri veriyor ve uygulamalı proje çalışmaları ile büyüyüp KOBİ olmayı öğretiyoruz.”

 

Akbank Girişimci Geliştirme Program’ına ilişkin bilgi veren Sabancı Üniversitesi Araştırma ve Geliştirmeden Sorumlu Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Şirin Tekinay, uluslararası arenada yaşanan rekabette Türkiye’deki girişimcilerin yenilleşim ve üretkenlikte . bir sıçrama yaşamalarının kritik önemi olduğunu belirtti ve “Senelerdir olduğu gibi bu sene de Akbank’ın desteğiyle Türkiye ekonomisinin bel kemiği KOBİ’lerden 50’sine rekabetçi gücünü arttırmak için çok yönlü kapsamlı bir sertifika programı hazırladık.” dedi.

Eğitimler, Sabancı Üniversitesi öğretim üyeleri ve iş dünyasından konusunda uzman isimler tarafından verilecek. Program kapsamında; Strateji ve İş Geliştirme Uzmanı Erman Turan “KOBİ’lerde İş Planı & İş Modelleri”, Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Cenk Koçaş “KOBİ’lerde pazarlama ile değer yaratma”, Yalın Enstitü’den Uzman Hüsrev Yaman “KOBİ’lerde Operasyonlar, Yalın Üretim & Yönetim ile rekabetin önüne geçme”, İnovasyon Danışmanı Ergi Şener “KOBİ’lerde Strateji & İnovasyon ile Fark Yaratma”, Melek Yatırımcı ve Yönetici Nalan Uysal “KOBİ’lerde Doğru Finans Yönetimiyle Büyüme”, Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Arzu Wasti “KOBİ’lerde Liderlik ve İnsan Kaynakları Yönetimi”, Sabancı Üniversitesi Teknoloji Lisanslama Ofisi Patent Vekili Mustafa Çakır “KOBİ’ler için Fikri Mülkiyet”, Sabancı Üniversitesi Girişimcilik Kurulu Uzmanı Başar Kaya “KOBİ’ler için Kamu Destekleri” konu başlıklarında girişimcilere destek olacak.

Akbank Girişimci Geliştirme Programı Hakkında:

2003 yılından beri devam eden ve Endeavor, Kagider ve Inovent tarafından da desteklenen “Akbank Girişimci Geliştirme Programı”; girişimcilere başarılı, verimli bir işletme kurmalarını sağlayacak sağlam bir altyapı sunabilmek, gerekli eğitimleri vermek, uygulamalı proje çalışmaları gerçekleştirmek ve yeni iş bağlantıları edinme fırsatı vermek için planlandı. 14 yıl önce ilk uygulaması gerçekleştirilen proje, dünya örneklerinin sonuç ve deneyimlerinden yola çıkarak Türkiye koşullarına göre tasarlandı ve süreç içinde sürekli geliştirildi. Program; girişimciliğe adım atmış/bir süredir faaliyette bulunan ve büyüme aşamasına gelen girişimcilere büyümeyi nasıl gerçekleştireceği konusunda bilgi birikimi kazandırmayı amaçlıyor.

Sabancı Üniversitesi tarafından verilen eğitimler ile kuruluşlarını büyütmek isteyen girişimcilere bu fırsatı sunan programın seçici jürisi, 2 yıldan uzun süredir faaliyette olan, şirketleşmiş ancak büyüme aşamasında sorunlar yaşayan girişimcilerden seçiliyor. Akbank Girişimci Geliştirme Programı’nda Türkiye’nin her yerinden gelen KOBİ’lere bir hafta boyunca ücretsiz eğitim veriliyor.

Katılımcılar, Akbank Girişimci Geliştirme Programı kapsamında şirketlerin büyüme dönemindeki finansal hesaplamalarından farklı iş modellerine göre pazarlama ve operasyon planlarının yapılmasına kadar çok geniş bir çerçevede eğitim alıyorlar, seminerlerde sermaye ihtiyaçlarının karşılanması, iç ve dış pazarlarda büyüme konularında da bilgi alma fırsatını yakalıyorlar. Program kapsamında başarılı girişimciler ziyaret ediliyor veya derslere konuk edilerek başarı hikayeleri anlatılıyor. Son 3 yıldaki Akbank Girişimci Geliştirme Programı sertifika törenlerinde katılımcılar Hasan Aslanoba, Mehmet Buldurgan, Veysel Berk gibi başarılı isimlerin tecrübelerini dinlerken eğitimler boyunca ise Yemeksepeti, Buldum Buldum, İyzico gibi girişimlerin ofislerini ziyaret edip kurucularıyla tanıştı.

Ücretsiz olarak katılım sağlanabilecek programa başvurular www.akbank.com/ggp adresi üzerinden 15 Ekim 2017’ye kadar devam edecek.  

The Future Seminar Series devam ediyor

The Future Seminar Series devam ediyor

The Future Seminar Series, Emrah Kalemci'nin "Cubesats as the New Normal in Access to Space" konulu semineri ile devam ediyor.

"Cubesats as the New Normal in Access to Space" konulu seminer 11 Ekim 2017, Çarşamba günü saat 13.40'ta FENS G032'de gerçekleşecek.  

 

The Future Seminar Series'in 2017-2018 güz dönemi programı aşağıdaki gibidir: 

  • 11 Ekim 2017 - Emrah Kalemci - “ Cubesats  as the New Normal in Access to Space”

  • 1 Kasım 2017 - Erkay Savaş – “Cryptography”

  • 15 Kasım 2017 - Berrin Yanıkoğlu - “Recent Advances in Machine Learning: Neural Networks and Deep Learning”

  • 29 Kasım 2017 - Devrim Gözüaçık - Nobel Prize in Physiology or Medicine 2016: Autophagy Research”

  • 20 Aralık 2017 - Andrew Berry - “Out of Africa: Genes, Races, & Geography”

Büyük Veri Endüstri Çalıştayı

Büyük Veri Endüstri Çalıştayı

Sabancı Üniversitesi Veri Analitiği Uygulama ve Araştırma Merkezi (VERİM) tarafından bu yıl ilki düzenlenen Büyük Veri Endüstri Çalıştayı, 30 Ekim 2017 tarihinde Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nde gerçekleşecek.

Endüstride veri analitiği ve büyük veri konularında çalışan profesyonellere, Sabancı Üniversitesi VERİM ile ortak araştırma çalışmaları ile ilgilenen, strateji, inovasyon ve iş geliştirmeden sorumlu yöneticilere yönelik düzenlenen Büyük Veri Endüstri Çalıştayı ile, üniversite-endüstri ortak proje ve ARGE çalışmalarının artması; endüstri ve akademinin bir araya gelmesi ve veri analitiği konusunda bilim ve teknolojideki son gelişmelerin paydaşlara aktarımı amaçlanıyor.

Bu amaç ile giriş seviyesindeki öğreticiler (tutorials) ile paralel olarak VERİM’de yapılan projelerin ve araştırmaların sergileneceği bir poster oturumu planlandı. Poster oturumu, yapılan araştırmalar hakkında detaylı bilgi alma ve tanışmayı kolaylaştırmak amacıyla sunumsuz sergilenecek. Bu paralel oturumların ardından, üniversite-endüstri ARGE projelerinden iyi örneklerin sunulacağı bir oturum takip edecek. Çalıştay, katılımcıların çalıştay ile ilgili görüş ve ilerisi için merkezden beklentilerini iletebileceği bir kapanışla sonlanacak.

Öğreticiler (tutorial) katılımcıların isteklerine göre belirlenecek, 10 Ekim'e kadar en çok istenen 2-3 öğretici ön kayıt ile seçilecektir.

Katılım ücreti 150 TL olup, kayıtlar 100 kişi ile sınırlıdır. 

Ön Kayıt / Kayıt sayfası

Tarih: 30 Ekim 2017

Saat: 13.00-19.00

Mekan: Sakıp Sabancı Müzesi, Emirgan

 

Taslak Program

13:00 – 13:30

Kayıt ve Açılış

13:30 – 16:00

Öğreticiler (Tutorials)

16:00 – 17:30

VERİM Araştırmaları Poster Oturumu

17:30 – 18:30

Üniversite-Endüstri Ortak Projeleri: İyi Örnekler

18:30 – 19:00

Kapanış

19:00 – 20:00

Müze Gezisi

Kütleçekimi Dalgaları ve LIGO

Kütleçekimi Dalgaları ve LIGO

4-10 Ekim Dünya Uzay Haftası'nda Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi ve Bilim Akademisi Başkanı Mehmet Ali Alpar'ın 2017 Nobel Fizik Ödülü'nü kazandıran kütleçekim dalgalarını ve LIGO'yu anlatan yazısına yer veriyoruz.

Kaynak: https://sarkac.org/ 

2017 Nobel Fizik Ödülü: Kütleçekimi Dalgaları 

İki karadeliğin çarpışması anında oluşan kütleçekimi dalgalarının sinyali (Kaynak: LIGO)

2017 Nobel Fizik Ödülünü kütleçekimi dalgalarını ilk kez gözleyen LIGO (Lazer Interferometre Kütleçekim Dalga Gözlemevi) deneylerinin lider tasarımcı ve uygulayıcıları olarak Barry Barish, Kip Thorne ve Rainer Weiss aldılar. LIGO ve VIRGO çok uluslu büyük bilimsel işbirliği projeleri. Bu ilk keşiften beri LIGO üç benzer olay daha kaydetti, bunların sonuncusu bu ay içinde LIGO nun yanısıra İtaya’daki VIRGO deneyi ile de kaydedildi.

 

İlk keşif,  14 Eylül 2015’de ABD’de Washington ve Louisiana eyaletlerinde bulunan birbirinden  3000 kilometre uzaktaki iki LIGO interferometre (girişim ölçer) alıcısının  0.01 saniye ara ile ayni kütleçekim dalgası sinyalini kaydetmeleri ile gerçekleşti. İki ayrı kayıt sinyalin gerçek olduğunu, uzaydan geldiğini; iki kayıt arasındaki zaman farkı ise gelen dalganın ışık hızı ile hareket ettiğini gösteriyor.

Böylece, Einstein’in genel görelilik teorisine göre, birbirinin etrafında gitgide hızlanarak ve yaklaşarak dönen iki karadeliğin sonunda birbirine kavuşup tek karadelik haline gelirken saldıkları kütleçekimi dalgaları gözlenmiş oldu. Kaydedilen sinyal bunun için Einstein’in önerdiği formüle tamtamına oturuyor. Bu keşif ilk kez dünyamıza ulaşan kütleçekimi dalgalarının doğrudan kaydedilmesi demek.

Daha önce Roger Hulse ve Joseph Taylor birbiri etrafında dönen iki nötron yıldızını radyo teleskoplarla gözleyerek bunların birbiri etrafındaki yörüngesinin değiştiğini; bu değişikliğin ikili sistem kütle çekimi dalgaları yaydığı için, tam da Einstein’in formülüne göre beklenen şekilde olduğunu bulmuşlardı (1993 Nobel Fizik Ödülü). LIGO’nun kaydettiği sinyal ise dolaylı olarak değil, doğrudan kütleçekimi dalgalarının varlığını gösterdi. Aynı zamanda ilk kez iki karadelikten oluşan bir sistem gözlenmiş oldu.

Kütleçekimi dalgası, bir çiftyıldız sistemi gibi değişen bir kütleçekimi kaynağının uzayda mesafelerin uzayıp kısalmasına sebep olması ve bu etkinin ışık hızı ile dalgalar halinde dört bir yana yayılması demek. 

Olayın kaynağından bize ulaşan dalganın yönüne dik olan düzlemde mesafeler bir uzayıp bir kısalıyor. Bir yönde mesafeler kısalırken aynı anda diğer yönde mesafeler uzuyor. Dalgalar en kuvvetli olarak birbirinin içine düşen kara delik çiftlerinde gibi olaylarda oluşuyor. Tam da LIGO deneyi çalıştığı esnada herhangi bir galakside bir kara delik çiftinin ömrünün son saniyelerine denk gelen bu kavuşma olayını yaşaması çok nadir bir olay. Ama evrende o kadar çok galaksi var ki bunlardan yeterince yakın birinden böyle bir sinyal kaydetme ihtimali yeterince yüksek. Zaten milyarlarca dolarlık yatırım gerektiren LIGO projesi bilim insanlarının bu başarı ihtimalini iyi hesaplamalarıyla gerçekleşti. Sonuç da yanılmadıklarını gösteriyor.

LIGO’nun ölçtüğü uzay kısalma-uzamaları, interferometrenin birbirine dik iki kolunun 4 km olan uzunlukları üzerinde ancak 10-15 m yani bir metrenin trilyonda birinin binde biri kadarcık (bir atom çekirdeği kadar) değişiklikler. Bu müthiş duyarlı mesafe ölçümü ise girişim ölçümü (interferometre) ile sağlanabiliyor.

Vakum (boşluk) ortamında tüpler içinde gönderilen lazer ışınları birbirine dik 4 kilometrelik iki kolda koşturuluyor. Aynalardan yansıtılıp geri geldiklerinde iki kolun uzunlukları tam aynı değilse iki koldan gidip gelen lazer dalgalarının arasında faz farkı oluyor. Yani dalganın biri tepe yaparken diğeri de aynı anda tepe yapmıyor. Bunun sonunda bir girişim deseni oluşuyor, tıpkı su dolu bir havuzda iki parmağınızla iki ayrı dalga yarattığınızda oluşan desende halka halka yayılan iki dalganın üstüste bindiği desen gibi. Lazer teknolojisinin, vakumun, aynaların ve bunun gibi her şeyin son derece hassas biçimde tasarlanıp uygulanması ile etraftaki bütün gürültüler ayıklanıp bu ufacık kütleçekimi sinyali kaydedilebildi. Böylece en temel bilim alanında, genel görelilik, kara delikler, kütleçekimi dalgaları üzerine bir deney tasarlanırken lazer fiziği ve teknolojisinde de en uç noktada yeni teknoloji elde edilmiş oldu 

Video 1: Ali Alpar, Bilim Akademisi konferansında LIGO’yu anlatıyor. 

Farklı kütlelerde kara delik çiftlerinin birbiri içine düşerken yayacakları sinyaller Einstein’in denklemlerinden ayrı ayrı sistemler için yapılan milyonlarca bilgisayar hesabıyla elde edilip bu beklentiler tek tek deneyde gözlenenle karşılaştırılıyor. İşte böylece gözlenen sinyalin biri 36 diğeri 29 Güneş kütleli 2 karadeliğin birbirine kavuşmasından geldiği kesinlikle anlaşılmış oldu. Ömürlerinin son saniyesinde kara delikler birbiri etrafında saniyede 300’den başlayıp çabucak saniyede 700’e kadar çıkan hızlarla dönüyorlar. Bu frekanslar insan kulağının duyabileceği (audio) frekanslar olduğu için interferometreden gelen voltaj sinyalleri hoparlöre verilince karadeliklerin ‘müziğini’ duyabiliyoruz (Video 2).

Video 2: İki karadeliğin Çarpışması (Kaynak: LIGO )

Müzik ve dans birden, iki karadelik 62 güneş kütleli tek bir karadelik olunca bitiyor. Başlangıçtaki toplam kütle 65 güneş kütlesiydi, aradaki 3 güneş kütlesi ×c2×c2  enerji farkı (E=Mc2E=Mc2) bize kadar ulaşan kütleçekimi dalgalarını oluşturdu. Bu ilk keşiften sonra gözlenen diğer üç olay da yine yaklaşık 30’ar güneş kütleli kara deliklerden kaynaklanıyor çünkü en kuvvetli kütleçekimi dalgalarını bu sistemler yayıyor. Önümüzdeki 10 yıl içinde LIGO ve VIRGO daha düşük kütleli karadelik ve nötron yıldızı çiftlerinden gelen sinyalleri de algılayabilecekler.

 

8. IICEC Uluslararası Enerji ve İklim Forumu düzenleniyor

8. IICEC Uluslararası Enerji ve İklim Forumu düzenleniyor

DÜNYA ENERJİ SEKTÖRÜNE YÖN VERENLER 13 EKİM’DE İSTANBUL’DA BULUŞUYOR

Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC) tarafından düzenlenen IICEC Uluslararası Enerji ve İklim Forumu’nun 8’incisi bu yıl 13 Ekim Cuma günü gerçekleştirilecek. Enerji sektörünü her yıl İstanbul’da bir araya Forum’da bu yıl küresel enerji yatırımlarının geleceği masaya yatırılacak.


Sabancı Üniversitesi IICEC tarafından her yıl düzenlenen IICEC Uluslararası Enerji ve İklim Forumu’nun 8’incisi, bu yıl 13 Ekim 2017 Cuma günü yapılacak. Hükümetlerin, enerji sektörünün ve akademik camianın temsilcilerini her yıl İstanbul’da buluşturan IICEC Uluslararası Enerji ve İklim Forumu, bu yıl küresel enerji yatırımları ve yatırımların geleceğine odaklanacak.

Sabancı Üniversitesi IICEC 8. Uluslararası Enerji ve İklim Forumu; Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, Sabancı Üniversitesi IICEC Direktörü Prof. Carmine Difiglio ve IICEC Onursal Başkanı ve Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı Dr. Fatih Birol’un ev sahipliğinde yapılacak. Açılış konuşmasını Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın yapacağı foruma Polonya Çevre Bakanı Jan Szyszko ve Bosna Hersek Dış Ticaret ve Ekonomi Bakanı Mirko Sarovic de katılacak.

IICEC 8. Uluslararası Enerji ve İklim Forumu’na bu yıl da dünya genelinde üst düzey kamu temsilcileri ve uluslararası enerji sektörünün küresel lider kuruluşlarının yöneticileri ile önde gelen üniversitelerin, politika merkezlerinin ve düşünce kuruluşlarının temsilcileri katılacak. Forum süresince panelistler ve katılımcılar, sürdürülebilir ve güvenli enerjinin geleceğini değerlendirerek, yeni çözümleri tartışmaya açacak.

2010 yılında faaliyete başlayan Sabancı Üniversitesi IICEC, enerji ve iklim alanında objektif, üstün nitelikli ekonomik ve politik çalışmalar yapma amacıyla kurulmuş, gelecek odaklı, bağımsız bir araştırma ve politika merkezidir. IICEC’in girişimleri, bölge ve dünya için sürdürülebilir enerjinin geleceğine yönelik çözümlerin geliştirilmesine yardımcı olmaktadır.

Sabancı Üniversitesi IICEC dünyadaki hükümetler, endüstri ortakları, uluslararası organizasyonlar, diğer üniversiteler, düşünce ve araştırma kuruluşları ile etkileşim içinde faaliyetlerini yürütür. IICEC karar alıcıları, endüstri temsilcilerini, akademisyen ve kanaat önderlerini temel enerji zorlukları konusunda bilgilendirmeyi ve onlara nesnel bir analiz sağlamayı amaçlamaktadır. Enerji ve iklim alanlarında yer alan kilit paydaşları bir araya getiren etkili bir platform sağlayarak fikir alışverişini ve gelişimini teşvik etmektedir. 

Tarih    : 13 Ekim 2017 Cuma

Saat     : 09:00 – 16:30

Yer       : Conrad Oteli, Beşiktaş

Aile Şirketlerine Küresel Bakış

Aile Şirketlerine Küresel Bakış

“Türkiye’nin dünya ekonomisinde söz sahibi olması için aile şirketlerinin büyümesine ve dünyaya açılmasına ihtiyacı var”

 

Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı: 

  • 2025 yılı itibariyle dünyadaki en büyük şirketlerin yüzde 40’nı aile şirketlerinin oluşturması bekleniyor. 
  • Ülkemizin ekonomik, toplumsal ve kültürel açıdan istikrarlı gelişimi için aile şirketlerinin uzun ömürlü olmaları, dünya çapında marka değerlerinin olması gereklidir. 
  • Genç nesil yöneticilerin işlerini geliştirmeleri için aldıkları eğitimin yanı sıra; yenilikleri de yakından takip etmeleri, rekabet ortamında kendilerini sürekli güncellemeleri, eğitime ve öğrenime açık olmaları gerekiyor. 

Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi, 4 Ekim 2017, Çarşamba günü, Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi the Seed’de “Aile Şirketlerine Küresel Bakış” başlıklı bir konferans düzenledi. McKinsey Academy ve Columbia Business School işbirliği ile düzenlenen konferansta aile şirketlerine global bir çerçeveden bakılırken, Türkiye’deki aile şirketlerinin kurumsallaşma yolunda yaşadıkları ve sonraki kuşakların beklentileri ele alındı.

Konferansın açış konuşmalarını Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı ve Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi Dekanı Füsun Ülengin yaptılar.

Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi Dekanı Füsun Ülengin aile şirketlerinin bir buzdağı olduğunu ve suyun altında ekonominin belkemiğinin yattığını söyledi. Ülengin, aile şirketlerinde başarının nesillerden nesillere sürdürülebilirliği için hangi kriterlerin önemli olduğu sorusu ortaya çıktığını sözlerine ekledi. Füsun Ülengin toplantıda başarısını nesiller boyu sürdüren aile şirketlerinin girişimcilik alanında uzun soluklu sürdürülebilir bir politikaları var mı, yönetişim yaklaşımları nedir, çalışanların aidiyetini sağlayan organizasyonel kültürleri nasıl şekillenmiş ve gelecek nesil aile bireylerinin, ilk kurucular ile aynı tutku ve sorumluluk duygusu ile işi sahiplenmeleri için ne tür bir yöntem izlemekteler sorularının ele alıncağını belirtti.

“Sabancı Üniversitesi olarak, ekonominin temelini oluşturan aile şirketlerine yönelik yeni ve öncü bir akademi – işdünyası işbirliği platformunu hayata geçiriyoruz”

Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, Sabancı Üniversitesi olarak, ekonominin temelini oluşturan aile şirketlerine yönelik yeni ve öncü bir akademi – işdünyası işbirliği platformunu hayata geçirdiklerini dile getirerek konuşmasına başladı.  Aile şirketlerinin sadece Türkiye ekonomisinde değil, dünya ekonomisinde de önemli bir yerde bulunduğunu sözlerine ekledi. Konuşmasında McKinsey’in araştırmasına değinen Güler Sabancı, 2025 yılı itibariyle dünyadaki en büyük şirketlerin yüzde 40’nı aile şirketlerinin oluşturmasının beklediğini söyledi. Türkiye’de ise tüm işletmelerin yüzde 95’ini aile şirketlerinin oluşturduğunu ifade eden Güler Sabancı, “Türkiye İstatistik Kurumu ve İstanbul Ticaret Odası'nın verilerine göre Türkiye’de aile şirketlerinin ortalama ömrü 25 yıl. Bu aile şirketlerinin sadece yüzde 30’u ikinci kuşağa, yüzde 12’si üçüncü kuşağa geçebiliyor. Dördüncü kuşağa geçebilenlerin oranı  ise yüzde 3'te kalıyor” dedi. Güler Sabancı, Cumhuriyet öncesi dönemde kurulmuş ve bugün hala devam eden işletme sayısının ise sadece 69 olduğuna dikkat çekti.

 Güler Sabancı, “Ülkemizin ekonomik, toplumsal ve kültürel açıdan istikrarlı gelişimi için aile şirketlerinin uzun ömürlü olmaları, dünya çapında marka değerlerinin olması gereklidir” diyerek sözlerine devam etti. 

“Genç nesil yöneticilerin işlerini geliştirmeleri için yenilikleri yakından takip etmeleri, rekabet ortamında kendilerini sürekli güncellemeleri, eğitime ve öğrenime açık olmaları gerekiyor” 

Tüm dünyada aile şirketlerinin ikinci ve üçüncü nesil temsilcileri en iyi okullarda eğitim gördüklerine vurgu yapan Güler Sabancı, teknolojinin hızıyla birlikte bilginin de hızla değiştiğini ve geliştiğini söyledi.   Güler Sabancı genç nesil yöneticilerin işlerini geliştirmeleri için aldıkları eğitimin yanı sıra; yenilikleri yakından takip etmeleri, rekabet ortamında kendilerini sürekli güncellemeleri, eğitime ve öğrenime açık olmaları gerektiğinin altını çizdi.

Başarılı kurumları başarılı insanlara benzeten Güler Sabancı, “Başarılı insanların değişmez ortak noktaları var; dünyaya bakış açıları, araştırmaları, yapıcı ve çözüm odaklı olmaları, kaynaklarını iyi planlamaları, yeniliklere ve ömür boyu öğrenmeye açık olmaları var. Yaşam grafiklerini başarılı bir şekilde yükselten şirketlerde de aynı özellikleri görüyoruz” dedi. Başarılı şirketlerin de benzer şekilde; uzmanlardan destek alan, danışan; araştıran, akıl alan; çözüm odaklı yaratıcı yaklaşımı olan; kaynaklarını etkin ve verimli kullanan, iyi planlayanlar olduğunun altını çizdi. 

“Türkiye’nin dünya ekonomisinde söz sahibi olması için aile şirketlerinin büyümesine ve dünyaya açılmasına ihtiyacı var”

Güler Sabancı aile şirketlerini gelecek nesillere aktarımı sürdürülebilir kılmanın en önemli unsurlardan olduğunu dile getirirken, aile şirketlerinin her zaman gelişme odaklı bir zihniyeti benimsemesi gerektiğini söyledi. Bu nedenle hem mevcut yöneticilere hem de yeni nesil, yeni katılan yöneticilere önemli görevler düştüğünü sözlerine ekledi. 

Güler Sabancı “Türkiye’nin dünya ekonomisinde söz sahibi olması için aile şirketlerine, bu şirketlerin nesilden nesile aktarılarak büyümesine ve dünyaya açılmasına ihtiyacı var” diyerek sözlerine son verdi.

Açış konuşmalarının ardından Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi ve Kurumsal Yönetim Forumu Direktörü Melsa Ararat’ın moderatörlüğünü üstlendiği “Avrupa ve Avrasya Bakışı” başlıklı ilk panelde Columbia Business School’dan Patricia Angus ve McKinsey Dubai Kıdemli Ortağı Amadeo Di Lodovico konuşmacı oldular.

Ardından Bloomberg HT Haber Koordinatörü Ali Çağatay’ın moderatörlüğündeki “Türkiye’de Aile Şirketleri” başlıklı ikinci panele geçildi. Panelde Leyla Alaton, Sumer Tömek Bayındır ve Tayfun Bayazıt konuşmacı oldular.

Yine Bloomberg HT’den Arzu Maliki’nin moderatörlüğündeki “Gelecek Neslin Beklentileri” başlıklı panelde ise Murat Özyeğin, Ebru Özdemir ve Alp Öğücü konuşmacı oldular.

2016-2017 Eğitim İzleme Raporu yayınlandı

2016-2017 Eğitim İzleme Raporu yayınlandı

Eğitim Reformu Girişimi (ERG) eğitim alanında yaşanan gelişmeleri 10 yıldır izliyor ve Eğitim İzleme Raporları aracılığıyla değerlendiriyor. 10. izleme raporu olan Eğitim İzleme Raporu 2016-17’nin öne çıkan bulguları 5 Ekim 2017 tarihinde düzenlenen basın toplantısında kamuoyuyla paylaşıldı.

Raporda ele alınan konular arasında eğitimin yönetişimi, eğitime ayrılan kaynaklar, özel okulların payındaki artış, eğitime erişiminde dezavantajlı durumda bulunan çocuklar, Suriyeli çocukların eğitimi, Öğretmen Strateji Belgesi 2017-2023 bağlamında güncel öğretmen politikaları, “güncellenen” öğretim programları, eğitim ortamları ve eğitimin çıktılarına ilişkin değerlendirmeler öne çıkıyor. Eğitim İzleme Raporu 2016-17, Avrupa Roman Hakları Merkezi Türkiye Gözlemcisi ve Roman Hakları Forumu Kurucusu Hacer Foggo’nun önsözü, Başkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. H. Giray Berberoğlu’nun sonsözü, Sedat Girgin ve Gökçe İrten'in kapak resimlemesi ile yayımlandı.

Rapora ulaşmak için: http://www.egitimreformugirisimi.org/egitim-izleme-raporu-2016-17/

Hakan Orbay Araştırma Ödülleri’nin bu yılki kazananları belli oldu

Hakan Orbay Araştırma Ödülleri’nin bu yılki kazananları belli oldu

Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi tarafından, 2011 yılında hayatını kaybeten öğretim üyesi Hakan Orbay anısına bu yıl dördüncüsü düzenlenen “Hakan Orbay Araştırma Ödülü”nün kazananları belli oldu. Kazananlar ödüllerini 20 Aralık 2017, Çarşamba günü YBF 1073’te saat 13:00’te düzenlenecek törenle alacaklar. Ödül töreninin ardından kazananların makaleleri ile ilgili seminerler bölümüne geçilecek.

Hakan Orbay Araştırma Ödülü’ne bu yıl Genç Araştırmacı Ödülü kategorisinde; “Pricing and Liquidity in Decentralized Asset Markets” başlıklı çalışması ile John Hopkins University Carey Business School’dan Yar. Doç. Dr. Semih Üslüve Doktora Öğrencisi Ödülü kategorisinde “Affect-Based Stock Investment decision: The Role of Affective Self-Affinity” başlıklı çalışmasıyla, Bilkent Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden PhD. Adayı Naime Usul layık görüldü.

Ödül jürisinde bu yıl; İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden Benan Zeki Orbay ile Sabancı Üniversitesi’nden öğretim üyeleri Aziz Şimşir, Eren İnci, İzak Atiyas, Koray Deniz Şimşek, Melsa Ararat, Nakiye Boyacıgiller ve Yiğit Atılgan yer aldı.

Hakan Orbay’ın Kısa Özgeçmişi:

Hakan Orbay, 1979 yılında Ankara Fen Lisesi’den mezun olduktan sonra 1979-1983 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi Elektrik Mühendisliği ve Fizik Bölümlerinde lisans eğitimini tamamlamıştır.  Yüksek lisans derecesini 1986 yılında Calgary Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Bölümü’nden almış, ardından Türkiye’ye dönmüş ve 1988-1991 yıllarında bankacılık sektöründe bilgi teknolojileri alanında çeşitli görevlerde bulunmuştur. Akademiye olan ilgisini çalışma hayatında da kaybetmemiş ve ABD’ye giderek 1991-1995 yılları arasında Stanford Üniversitesi Yüksek İşletme Okulu (Graduate School of Business) İktisat Bölümü’nde doktorasını tamamlamıştır. 1996-1999 yılları arasında Koç Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalışmış, ardından da kuruluş aşamasında üniversitemize katılarak vefat ettiği 2011 yılına kadar da Yönetim Bilimleri Fakültemizde öğretim üyeliği görevine devam etmiştir.

 

 

 

Sabancı Üniversitesi gıdaların raf ömrünü uzatan nano-kil katkılı ambalaj geliştirdi

Sabancı Üniversitesi gıdaların raf ömrünü uzatan nano-kil katkılı ambalaj geliştirdi

Sabancı Üniversitesi tarafından geliştirilen gıdaların raf ömrünü uzatan nano-kil katkılı gıda ambalaj teknolojisi, Amerika’nın Washington D.C eyaletinde düzenlenen 'American Chemical Society National Meeting'de tanıtıldı. 

Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi (SUNUM) Araştırmacısı Hayriye Ünal’ın yürütücülüğünde, Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Dekanı Yusuf Menceloğlu ve Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Fevzi Çakmak Cebeci ile Tümleştirilmiş Üretim Teknolojileri Araştırma ve Uygulama Merkezi (TÜMER) Araştırmacısı Serkan Ünal’ın danışmanlığında TÜBİTAK ARDEB 1003 projesi kapsamında geliştirilen, gıdaların raf ömrünü uzatan nano-kil katkılı gıda ambalaj teknolojisi Washington D.C’de düzenlenen 'American Chemical Society National Meeting' kapsamında tanıtıldı.

Nano-kil katkılı ambalaj, gıda kaynaklı ekonomik zararı azaltabilir

Bilim insanları 20 yıldır özellikle ambalajlara odaklanarak, gıdaların bozulmasını engellemenin alternatif yollarını arıyor. Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi (SUNUM) Araştırmacısı Hayriye Ünal ve ekibi, bu çok yönlü ambalaj ihtiyacını karşılamak amacıyla farklı işlevler kazandırılmış kil nanotüpleri içeren bir ambalaj filmi geliştirdi. Bu film meyve ve sebzelerin aşırı olgunlaşmasını ve et örneklerinde mikrobiyal büyümeyi engelleyerek kolay bozulur ürünlerin raf ömrünü uzatan bir özellik taşıyor.

Hayriye Ünal araştırmaları ile ilgili olarak “Bu tür aktif ambalajlar sayesinde gıda güvenliğine katkı sağlayabilir, bozulma kaynaklı ekonomik zararı azaltabiliriz,” dedi ve geliştirilen bu teknoloji ile farklı gıda türlerine özel düşük maliyetli ambalajların tasarlanabileceğini belirtti.

Gıda ambalajının verimliliği domates, muz ve tavuk ile test edildi

SUNUM araştırmacıları nano-kil katkılı bu film ile domates, muz ve tavuk gibi gıdaları paketleyerek farklı süreler boyunca bekletti ve sıradan polietilen film karşısındaki verimliliğini ölçtü. 10 gün sonunda geliştirilen yeni filmle paketlenmiş domateslerin kontrol grubundaki sebzelere göre daha iyi durumda olduğu görüldü. Ayrıca altı gün sonunda, muzların bu yeni film sayesinde polietilen filme kıyasla daha diri ve sarı kalabildiği gözlendi. Bu filmle kaplanan ve 24 saat buzdolabında saklanan tavukta polietilen ile paketlenmiş tavuğa kıyasla çok daha az bakteri artışı gözlemlendi.

Hayriye Ünal, Sabancı Üniversitesi tarafından patentlenmiş nano-kil katkılı gıda ambalajının piyasaya sürülebilmesi konusunda çalışmalara devam ettiklerini, geliştirilen malzemelerin gıda ile temasının güvenilirliği konusunda testleri sürdürdüklerini belirtti. 

Ai Weiwei Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesinde

Ai Weiwei Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesinde

Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi, Akbank’ın desteğiyle Ai Weiwei’in Türkiye’deki ilk sergisine ev sahipliği yapıyor. 12 Eylül Salı günü açılan sergide sanatçının çalışmalarından geniş bir seçkiyle birlikte yeni işleri de sunuluyor. Ai Weiwei’in porselen çalışmalarına odaklanan serginin anlatısı, sanatçının hem hayat hikâyesinin, hem de onun el sanatları geleneğine ve sanat tarihine yaklaşımının izlerini taşıyor.

Ai Weiwei’in porselen yolculuğunun her aşaması sergide sanatçının ikonik çalışmalarıyla temsil ediliyor. Sanatçı, günümüz dünyasıyla ilgili mesajlarını geleneksel Çin el sanatları aracılığıyla sanatseverlere aktarıyor; sanatı izleyiciye çağımızın paradokslarına dair bir bakış açısı sağlıyor.

Sergi, Ai Weiwei’in çalışmalarında tekrar tekrar görülen temaların kullanılmasıyla kurgulanmış bir yapı aracılığıyla onun sanatına kapsamlı bir bakış sunuyor. Sanatçının sahicilik, çağlar boyu değer sistemlerinin dönüşümü ve kültür tarihi kavramlarını irdeleyen çalışmaları, izleyenleri söz konusu kültürel, sanatsal ve tarihsel değerleri anlamaya çağırıyor. Çalışmalarına “kültürlerin hazır objelerini” yerleştiren Ai Weiwei, izleyiciye yeni yorum olanakları sağlıyor ve objelerin bağlamlarına göre nasıl birbirinden bütünüyle farklı değerlere göre yargılanabileceğini gösteriyor.

Ai Weiwei, replika çalışmalarında sahicilik kavramını sorgulayarak, özgün obje ile kopyası arasındaki farkı çürütüyor. Bugüne ulaşmış antikaların kalıntıları ışığında, Ai Weiwei Çin ve Yunan çömlek bezemeleri ve Mısır duvar resimlerinin mantığını uyarlayarak tarih konusunda düşünüyor ve izleyenlere çağdaş dünyaya dair kapsamlı bir bakış açısı sunuyor.

Ai Weiwei’in Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’ndeki sergisi, porselen alanında en eski çalışması kırk yıl öncesine ait olan 100’ü aşkın eserin yer aldığı kapsamlı seçkisiyle, izleyicinin bu özgün sanatçının çalışmalarını keşfedebileceği benzersiz bir ortam olarak öne çıkıyor.

Ai Weiwei hakkında:

Günümüzün çağdaş sanat alanında Çin’de yetişen en etkili kişilerden biri olan Ai Weiwei, heykel, büyük ölçekli yerleştirmeler, film ve mimarlık dahil çok geniş bir yelpazedeki disiplinler içinde çalışır. Çalışmaları, sunuldukları bağlamda sahicilik ve değer sistemlerinin dönüşümü meselelerine eğilir; bu da, izleyenlere günümüzün siyasi ve kültürel konularında bir bakış açısı sağlar. Lafını esirgemeyen bir siyasi ve sosyal yorumcu olarak Ai Weiwei’in güncel mesajları kültür, tarih ve sanat değerleri konusunda sunduğu bakış açısının bölünmez parçalarıdır. Muhalif şair Ai Qing’in oğlu olan, Beijing’de, 1957’de doğan Ai Weiwei, Çin’de çağdaş sanatın filizlenmesine hayati katkılarda bulundu. Babasının Çin Komünist Partisi’nin suçlamaları yüzünden 1959’da ailesiyle birlikte gönderildiği bir “yeniden eğitim” kampında büyüyen Ai Weiwei, 1981’de ABD’ye gitti. Orada Marcel Duchamp ve Andy Warhol gibi figürlerin sanatıyla tanışması Ai Weiwei’in çağdaş sanata yaklaşımını büyük ölçüde etkiledi. Çin’e 1993’te döndüğünde geleneksel objeler ve el sanatlarıyla yaptığı deneyler ona geçmiş ve bugün, eski ve yeni Çin arasında köprüler kurma imkanlarını sundu.

2008 Sichuan Depremi kurbanları konusunda yaptığı “Yurttaş Soruşturması” gibi araştırma projeleri, bir muhalefet biçimi olarak sosyal medyayı kullanması ve bir aktivist olarak edindiği tecrübelerden beslenen çalışmaları sonucunda, Ai Weiwei’in sanatı siyasi aktivizm ile çağdaş sanat arasındaki ayrımı bulandırdı. Ai Weiwei, çağdaş dinamikler ve tarih algısıyla ilgili çalışmaları aracılığıyla otuz yılı aşkın bir süredir dünyayı algılamak ve yorumlamakta yeni yollar sunuyor. Ai Weiwei Uluslararası Af Örgütü’nün 2015 Vicdan Elçisi Ödülü’nü ve İnsan Hakları Vakfı’nın 2012 Václav Havel Yaratıcı Muhalefet Ödülü’nü almış.

Yakın tarihli kişisel sergileri arasında, Washington DC Hirshhorn Müzesi ve Heykel Parkı’ndaki “Ai Weiwei: Hirshhorn’daki İzler”, Kudüs İsrail Müzesi’ndeki “Belki, Belki Değil”, Prag Ulusal Galerisi’ndeki “Yolculuk Yasası”, Floransa, Palazzo Strozzi’deki “Ai Weiwei, Libero”, Viyana 21er Haus Çağdaş Sanat Müzesi’ndeki “Ai Weiwei. Yer Değiştirme – Dönüşme” ve Londra Kraliyet Sanat Akademisi’ndeki “Ai Weiwei” yer alıyor.

Abone ol