Mezunumuz Sinan Büdeyri girişimi Nino'yu anlatıyor

Mezunumuz Sinan Büdeyri girişimi Nino'yu anlatıyor

2010, Yönetim Bilimleri, Lisans Mezunumuz Sinan Büdeyri yemeğe olan ilgisini, gastronomi yolculuğunu ve girişimi Nino'yu anlatıyor.


Yemek yapmaya neden başladım; gerçekten bilmiyorum, belki sabahları herkesten erken kalkıp tombul bir çocuk olmanın da etkisiyle aç kaldığımdan, ya da evde çok sıkılıp adrenalin salgılatacak tek aksiyonun mutfakta olduğuna inanmamdandı. Sonuç olarak mutfak, ateş, yağ, şeker un… Bunların hepsi beni her daim kucaklayıp sürekli yanlarına çağırdılar. Ben de onları hiç kırmadım, bu çağrıyı hep yanıtladım; hep gittim. Nedenini halen bilmem ama elimi hamura suya nasıl alıştırdığımı çok net hatırlıyorum. Anneannemin sofraları ve kabul günleri olmasaydı herhalde New York’ta 3 Michelin yıldızlı Daniel restorana kabul edilemezdim, ya da oradan aldığım rüzgârla Amerika‘da bir uçtan bir uca michelin yıldızlı restoranlarda şeflik yapamazdım. Anneanemin sofraları… Nasıl olduğunu bilmezdik ama akşam gelirdik ve en az 17 çeşit yemek olurdu masada, hepsi sıcak hepsi aynı anda gelirdi hepsi de titizlikle süslenmiş ve tabaklanmış olurdu. Tam bir banket şefiydi kendisi; tek kişilik dev bir mutfak. Sonradan anladım ki aslında masada hiçbiri gelişi güzel de konulmuyordu bu yemeklerin. Ekmek her zaman baş köşedeydi; kendi yapardı, pilav dedem ve babama daha yakın olurdu, salatayı ve mezeleri annemin ve teyzelerin tarafına yakınlaştırırdı, tavuklar ve etler torunlara giderdi, onların iyi beslenmesi gerekti çünkü. Çorbayı da kimseye bırakmazdı kendi yanına alır ve ilk servisi kendi yapardı. 

Sıkıntı dolu kabul günlerinde annemin beni sürüklediği yerler arasında en sevdiğim destinasyon tabii ki mutfaktı. Anneannemi sabaha kadar izleyebilirdim. Kabul günü benim için iki şey ifade ederdi; anneannemin poğaça, börek açışı ve bigudileriyle oynayacağım oyunlar. İkisi de bana çok şey öğretti. Tuzun tatlılara neden atıldığını, her daim ikrama hazır kabarmış bir kekin ev huzurunu nasıl pozitif etkilediğini ve mutfağın aslında damarlarımda akan bir tutkuya dönüşmek için doğru zamanı beklemem gerektiğini hep anneannemden öğrendim. İşte Nino da tam olarak bu süreçlerden geçerek oluştu. Aslında bir nevi eskiye dönüş... Eskiyi eskideki gibi yaşamak ne kadar imkansız olsa da hatırlamak da bir o kadar anlamlı oluyor. Nino’yu açarken amacım da tam anlamıyla buydu. Eski tekniklere ve yöntemlere sadık kalarak ekmek yapmak ama yaparken yeniyi de göz ardı etmeden, değişimi reddetmeden, tutarlı eleştirilere burun kıvırmadan, insanların yorumlarını bilgilerine göre sınıflandırmadan ve karşımdakini aptal yerine koymadan üretmek. Ben anneannelerin ve dedelerin değişen zamanı torunlarıyla yakaladıklarına inanırım. Ben Nino ekmeğiyle aslında anneannemin modern gastronomi dünyasıyla aşık atmasını, ona kafa tutmasını sağlıyorum. Günümüzde tabii ki eskiye dönüş; retro, doğal ve sağlıklı hashtagleri; algıda belirli bir seçiciliğe sahip olmamızı sağlamakta ama Nino ile parçası olduğum ekşi maya ekmek trendini eski unutulmaz şarkıların genç gruplar tarafından yapılan coverlarına benzetmekteyim. Altında ne kadar maddi kaygılar barındırsa da bu coverlar ulvi bir nedene de hizmet etmekte. Çünkü eğer bir cover iyi ise insanlar o şarkıyı beğenip şarkının orjinalini de dinlemek isteyecekler, benim Erkin Koray’ı keşfetmem gibi aslında kendi zaman dilimlerinde olamayan bir kültürü tekrar yaşamaya ve yaşatmaya başlamış olur bu yeni yorumlar... Ekşi mayada benim Nino’da hedeflediğim de tam olarak bu. Temennim insanların benim ekmeklerimi beğendikten sonra bu ekmelerin özünü merak edip, araştırıp, bu kültürü kendilerine ayrılan hayat dilimlerinde canlı tutabilmeleri. 

Nazım Hikmet’in dediği ve bizim de çok sevdiğimiz gibi “Bir ekmeği son lokmasına kadar yemeyi, bir de ağız dolusu gülmeyi hiçbir zaman unutma”...

Sinan Büdeyri Hakkında:

1984 yılında Gaziantep’te doğan Sinan Büdeyri, yemeğe olan ilgisini ilk olarak anneannesini mutfakta izlerken keşfetti. İlerleyen senelerde bu ilgi kendini tutkulu bir hobiye ve en sonunda da profesyonel kariyere dönüştürdü. Gaziantep Anadolu Lisesi’nden mezun olduktan sonra 1 yıllığına AFS programı dahilinde Amerika’ya giden ve okuduğu lisede pastacılık ve ekmekcilik üzerine dersler alan Büdeyri, Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi’nden mezun oldu. Ardından çeşitli kurumsal firmaların satış ve pazarlama departmanlarında aktif olarak görev aldı. Profesyonel aşçılık kariyeri ilk olarak ABD’deki ünlü Johnson and Wales Üniversitesi’nde başladı. Johnson and Wales’ten mezun olduktan sonra sırasıyla Miami, New York, Napa Valley ve California bölgelerinde Michelin yıldızlı restorantlarda şef pozisyonlarında çalışma fırsatı buldu. Per-Se, Daniel Restaurant ve Redd Napa bu restoranlardan birkaçı. 


NU Türkiye Mezunlar Kulübü Samuel Stupp’ı İstanbul’da Ağırlıyor

NU Türkiye Mezunlar Kulübü Samuel Stupp’ı İstanbul’da Ağırlıyor

Profesör Stupp Enerji ve İleri Tıpta Nanoteknoloji konulu bir konuşma yapacak. Konuşmanın ardından yapılan kokteylde katılımcılar birbirleriyle sohbet etme fırsatı bulacak. Etkinlikler tüm Northwestern topluluğuna, mezunlarına ve ABD ve Türkiye’de bağlantılı olduğu kurumlara açıktır.

Etkinlik Programı

27 Mayıs 2016 Cuma

Sabancı Üniversitesi

Karaköy Minerva Palas Bankalar Caddesi No:2, Karaköy, 34420 İstanbul

Konferans: Enerji ve İleri Tıpta Nanoteknoloji

16:30 - 18:00

Konferans Sonrası Mezunlara Özel Networking Kokteyli

18:00 - 19:30 PM

Etkinlik İngilizcedir.

Enerji ve İleri Tıpta Nanoteknoloji 

Profesör Sam Stupp, ileri tıpta ve enerjide yeni teknolojilerin geliştirilmesini etkileyecek son bilimsel ilerlemeleri anlatacak.  Bu ilerlemelerin kaynağında, Northwestern Üniversitesi’nin özellikle güçlü olduğu nanoteknoloji, kimya ve malzeme bilimi alanlarında yapılan araştırmalar yatıyor.  Prof Stupp’ın ileri tıp uygulamalarına dair vereceği örnekler arasında, vücutta kemik, beyin, kalp kası, kıkırdak ve diğer dokuların rejenerasyonuna yönelik yeni tedaviler yer alıyor.  Enerji alanında ise, güneşe maruz bırakıldığında yakıt üreten ya da karbondioksiti faydalı kimyasallara dönüştüren yeni malzemeler üretme çalışmalarına değinecek.

Samuel Stupp hakkında

Samuel Stupp, Northwestern Üniversitesi Malzeme Bilimi ve Mühendisliği, Kimya, Tıp ve Biyomedikal Mühendisliği Öğretim Üyesi ve Mütevelli Heyeti Üyesidir.  Aynı zamanda Simpson Querrey Nanoteknoloji Enstitüsü’nün ve Enerji Bakanlığı tarafından desteklenen Biyo Kaynaklı Enerji Araştırmaları Merkezi’nin müdürüdür.  Ulusal Mühendislik Akademisi, Amerikan Sanat ve Bilim Akademisi ile İspanya Kraliyet Akademisi üyelikleri bulunan Profesör Stupp, Amerikan Fizik Derneği’nin ve Malzeme Araştırmaları Derneği’nin akademi üyeleri arasında yer almaktadır.  Ödülleri arasında Enerji Bakanlığı Malzeme Kimyasında Üstün Başarı Ödülü, Malzeme Araştırmaları Derneği Madalyası, Amerikan Kimya Derneği Polimer Kimyası Ödülü, Amerikan Kimya Derneği Biyomimetik Kimyada Üstün Başarı İçin Ronald Breslow Ödülü ve Japonya Polimer Araştırmaları Topluluğu’nun Uluslararası Ödülü yer almaktadır.  Profesör Stupp, Hollanda Eindhoven Teknik Üniversitesi’nden, İsveç Gothenburg Üniversitesi’nden ve Costa Rica Ulusal Üniversitesi’nden fahri doktora derecelerine sahiptir. 

http://stupp.northwestern.edu/vitae/index.html

http://www.chemistry.northwestern.edu/people/core-faculty/profiles/samue...

Nobel Ödüllü Bilim İnsanı Aziz Sancar Sabancı Üniversitesi’nde!

Nobel Ödüllü Bilim İnsanı Aziz Sancar Sabancı Üniversitesi’nde!

2015 Nobel Kimya Ödülü'nün sahibi Prof. Dr. Aziz Sancar 26 Mayıs 2016 Perşembe günü üniversitemizde “DNA onarımının mekanistik temeli” başlıklı bir konferans verecek.

Hücrelerin hasar gören DNA'ları nasıl onardığını ve genetik bilgisini koruduğunu haritalandıran araştırmaları sayesinde 2015 Nobel Kimya Ödülü'nü kazanan Sancar kampüsümüzde öğrenciler ve akademisyenlerle biraraya geliyor. 

Kuzey Carolina Üniversitesi Biyokimya ve Biyofizik bölümü öğretim üyesi Türk-Amerikalı bilim insanı Prof. Dr. Aziz Sancar’ın söz konusu çalışamalarından, yeni kanser tedavilerinin geliştirilmesinde de faydalanıldı.

Konferans konusu: DNA onarımının mekanistik temeli

Tarih: 26 Mayıs 2016 Perşembe

Saat: 11.40 

Yer: YBF Amfi

Konferans sadece Sabancı Üniversitelilere açıktır.

Konferansı uzaktan izlemek isteyenler için Facebook sayfamız üzerinden canlı yayın yapılacaktır.

Prof. Dr. Aziz Sancar kimdir?

Mardin'in Savur ilçesinde, Türk asıllı ana dili Arapça olan orta gelirli bir çiftçi ailesinin sekiz çocuğundan yedincisi olarak dünyaya geldi. Anne-babasının okuma yazma bilmediğini söyleyen Sancar "Ancak eğitimin önemini biliyorlardı ve çocuklarının tümünün eğitim alması için ellerinden geleni yaptılar" diyor. İlk eğitimini Mardin'de tamamladı. İyi bir öğrenci olmasının yanısıra lise futbol takımında kalecilik de yaptı ve Genç Milli Futbol takımı denemelerine çağrıldı.

1963'te girdiği İstanbul Tıp Fakültesi'ni 1969'da bitirdikten sonra Savur'da iki yıl sağlık ocağında hekimlik yaptı. Daha sonra Dallas'a giderek Dallas Texas Üniversitesinde Moleküler Biyoloji dalında doktora yaptı. Yale Üniversitesi'nde DNA onarımı dalında doçentlik tezini tamamladı. Daha sonra DNA onarımı, hücre dizilimi, kanser tedavisi ve biyolojik saat üzerinde çalışmalarını sürdürdü. 415 bilimsel makale ve 33 kitap yayınladı.

Kendisi gibi biyokimya profesörü ve öğretim üyesi olan Gwen Boles Sancar ile evlidir. Eşiyle birlikte ABD'de okuyan Türk öğrencilerine yardım etmek ve Türkiye-Amerikan ilişkilerini geliştirmek amacıyla Aziz&Gwen Sancar Vakfı'nı kurmuştur. Vakfın ABD'nin Kuzey Carolina eyaletinde "Carolina Türk Evi" isimli bir öğrenci misafirhanesi de bulunmaktadır.

Kaynak: wikipedia

MBA öğrencilerimiz Schneider Electric’in üst düzey yöneticilerini değerlendirdi

MBA öğrencilerimiz Schneider Electric’in üst düzey yöneticilerini değerlendirdi

Sabancı Üniversitesi MBA öğrencileri, “Live Case” dersi kapsamında Schneider Electiric Türkiye’nin üst düzey 17 yöneticisinin, iş yapma yöntemleri ve yönetim pratiklerini değerlendirdiler. Üç ay boyunca yöneticileri gözlemleyen öğrenciler, gözlemledikleri yöneticiler hakkında sunum yaptılar. Sunumlarında gözlemledikleri yöneticilerin kendilerine özgün yönetim tarzlarını gerekçeleriyle anlattılar.

Sabancı MBA öğrencileri

“Öğrencilerimizin bilgi üretimine katılmalarına önem veriyoruz”

Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Oğuz Babüroğlu, dersin içeriği hakkında bilgi verirken, hedeflerinin gerçek vakalardan öğrenmek olduğunu söyledi. Babüroğlu “Derslerimizde, öğrencilerimizin bilgi üretimine katılmalarına önem veriyoruz. Yeni dünya düzeninde bilgi deneyime dayanıyor” dedi.

Oğuz Babüroğlu, Harvard İşletme Fakültesi’nin meşhur ettiği "vaka analizi" yaklaşımına  "ölü vakalar (dead cases)" benzetmesini yaparak "Yönetici İcraati Geliştirme" dersinde Harvard’daki uygulamanın aksine farklı bir yol izlediklerini dile getirdi. Babüroğlu, izlediklerini yolun, başka bir pedagoji olarak "canlı vaka (live case) yaklaşımı olduğunu vurgulayarak her sene bir şirket özelinde yönetici pratiklerini incelediklerini anlattı. Bu sene de 150 ülkede faaliyet gösteren, 25 milyar civarında cirosu olan, dünya devi Schneider Electric Türkiye ile Live Case yapmak icin  anlaştıklarını belirten Oğuz Babüroğlu bu şekilde, ders kapsamında, MBA öğrencilerine araştırma da yaptırdıklarını ifade etti.

Babüroğlu ayrıca, “Ders kapsamında, yöneticilerin yönetimsel pratiklerini, ekipleri ve iş sorumlulukları ile nasıl bağdaştırabildiklerine bakılıyor. Her bir yöneticinin yönetim pratiklerini farklı. Biz bu derste yöneticilerin özgün yönetim pratikleri ile ilgileniyoruz” şeklinde konuştu.

Oğuz Babüroğlu, öğrencilerin önce bire bir gözlemde bulunduklarını, daha sonra gözlemler ile elde ettikleri bilgiler doğrultusunda farklı yönetim pratiklerini bir araya getirdiklerini ifade etti. Oğuz Babüroğlu yönetim pratiklerini bir araya getirmenin sadece ortak noktalar bulmak olmadığını, aynı zamanda nedensel bağlantı kurmak olduğuna dikkat çekti. Peşinde olduğumuz ve bulmak istediğimiz pratikler özgün pratikler diyerek araştırma bulgusu değeri olabileceğini vurguladı.

Oğuz Babüroğlu Sabancı Üniversitesi MBA Programı’nda öğrencilere ders kapsamında farklı yöneticilerin farklı iş yapma ve yönetim pratikleri göstererek yaşayarak öğrenme fırsatı sunduklarının altını çizdi.

Proje kapsamında öğrencilerin gözlemleme fırsatı buldukları Schneider Electric yöneticileri ise öğrenciler ile birlikte çalışmanın kendileri içinde önemli bir deneyim olduğuna dikkat çekerken, Türkiye’de faaliyet gösteren uluslararası bir şirkette yönetici olmanın farklı yöneticilik özelliklerini de ön plana çıkarabildiğini belirtti. Öğrencilerle çalışmanın, çok yakın bir gelecekte iş hayatına atılacak bir neslin düşünce yapısını öğrenmek için de kendisi için önemli bir fırsat olduğunu ifade eden yöneticiler, “Son yıllarda etkinleşen nesnelerin interneti kavramı iş yapış biçimlerimizi giderek daha fazla değiştiriyor. Yeni nesil nesnelerin interneti kavramını bilerek, ona adapte olmuş halde iş hayatına başlayacak. Gelecekte iş arkadaşlarımız olacak gençlerle bu proje kapsamında zaman geçirmek bizim için paha biçilmez bir deneyim oldu. Bu çalışma sayesinde, bizim çalışma sırasında farkında olmadan yaptığımız uygulamaların MBA öğrencileri tarafından nasıl farklı bir bakış açısı ile ele alınabileceğini görmek ilginç ve heyecan verici oldu.” dedi.

Sabancı Üniversitesi MBA öğrencilerinin “Live Case” dersi 24 kişilik sınıftan oluşuyor. Sınıfta Türk öğrencilerin yanısıra; Alman, Çek, Estonyalı, Fransız, Hollandalı, Pakistanlı ve Suriyeli öğrenciler de bulunuyor.

SUCool girişimleri dünyaya açılıyor

SUCool girişimleri dünyaya açılıyor

Sabancı Üniversitesi Girişimcilik Kurulu’nun önkuluçka merkezi SUCool’un destek verdiği girişimler ve girişimciler Türkiye’de ve dünyada başarılı çalışmalara imza atmaya devam ediyor. SUCool’un destek verdiği girişimlerden Raklet, Microsoft'un girişim hızlandırma merkezine kabul aldı ve üç boyunca ay Berlin'deki Microsoft Ventures'da çalışmalarına devam edecek. 29 Haziran 2016 tarihinde Berlin’de düzenlenecek Demo Day’e sunum yapacak. 


Raklet, sektörün en fuarlarından Hannover Messe'ye katılarak ve Microsof CEO’su Satya Nadella ile görüşme fırsatı da yakaladı. Satya Nadella, ABD Başkanı Barack Obama ve Almanya Başbakanı Angela Merkel ile yaptığı görüşmelerin ardından Microsoft Ventures Accelerator’daki start-up’larla da görüşmelerde bulundu. Satya Nadella, start-up’larla yapılan 45’er dakikalık görüşmelerde Raklet ile de görüştü. Microsoft Ventures start-up’larının bugüne kadar %80’i ortalama 2.1M$ yatirım aldı. 

Raklet’in Satya Nadella ile yaptığı görüşmede Microsoft Philantrophies kanalı ile vakıf, dernek ve üniversitelere verilen 1Milyar$ Azure Bulut desteği ve Raklet’in bu kurumların gelişmesine nasıl destek olduğu konuları üzerinde duruldu. Raklet kurucusu ve Galatasaray Üniversitesi öğretim üyesi Yrd.Doç.Dr. Gönen Eren “Raklet ile kurumlar bir yandan kendi sosyal ağlarını kurarak, bir diğer yandan da gelirlerini arttırarak, büyüyüp, gelişip, toplumumuza daha fazla fayda sağlayabiliyorlar” dedi. 

Raklet Hakkında: 

Raklet; dernek, vakıf ve sivil toplum kuruluşlarının iletişimde oldukları kişilerin ve varsa üyelerinin bilgilerini güncel tutabilecekleri, e-mail ve SMS gönderebilecekleri, aidat ve bağış toplayıp, etkinlikler düzenleyerek bilet satabilecekleri entegre bir sosyal platform. 

Mezunlarımız Londra’da Buluştu

Mezunlarımız Londra’da Buluştu

İngiltere ve çevresinde eğitim ve iş hayatına devam eden 36 mezunumuz, Çağlar Sabancı’05 (MBA) ve Pelin Tekin’07 (Toplumsal ve Siyasal Bilimler) liderliğinde Londra'da bir araya geldi.


Geçtiğimiz Mart ayında Amsterdamda başlayan ilk mezunlar buluşmasını, Londra takip etti.

15 Mayıs 2016 Pazar sabahı gerçekleşen buluşmaya Rektörümüz Nihat Berker, Rektör Yardımcımız Sondan Durukanoğlu Feyiz ve Kariyer Geliştirme Müdürümüz Şule Yalçın katıldılar.

Şule Yalçın, öğrencilerimize yönelik yurt dışı staj olanaklarının arttırılması için mezunlarımızla işbirliğinin önemini gündeme taşımış ve mezunlarımız arasında bu konu hakkında bir gönüllü grubu oluşturulmuştur.

Buluşmadan fotoğraflar için tıklayınız.

Detaylı bilgi için:

Mezunlar Ofisi

02164839352

alumni@sabanciuniv.edu

Nanografen’e ödül

Nanografen’e ödül

5. Otomotiv Proje Pazarı’nda Nanografen’e 3. lük ödülü

Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) tarafından, T.C. Ekonomi Bakanlığı desteği ve Türkiye İhracatçılar Meclisi koordinatörlüğü ile 05-06 Mayıs 2016 tarihinde Tübitak MAM / Tüsside Gebze Yerleşkesi'nde düzenlenen 5. Geleneksel Ar-Ge Proje Pazarı ve 5. Geleneksel Komponent Tasarım Yarışması’nda SUNUM araştırmacılarından Yard. Doç. Dr. Burcu Saner Okan ile Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Dekanı Prof. Dr. Yusuf Menceloğlu “Nanografen” projesi ile 3. lük ödülü aldılar.

Aralık 2013 yılında kurdukları Nanografen şirketi kapsamında ürettikleri grafen malzemeleri araçların dış gövdesinde hafifletici malzeme olarak kullanım imkanı bulmakta ve aracın gövdesini daha dayanıklı ve güvenli hale getirmektedir. Burcu Saner Okan ödülü T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Sayın Fikri Işık’ın elinden aldı.

Parkinson ve alzheimer hastaları için umut

Parkinson ve alzheimer hastaları için umut

Malzeme Bilimi ve Mühendisliği 2009 Yüksek Lisans Mezunumuz Canan Dağdeviren'in geliştirdiği iğne şeklindeki bir alet, parkinson ve alzheimer gibi hastalıklara yol açan beyindeki kırık noktaları tespit ederek ilaç enjekte edilmesini sağlıyor.

Harvard Üniversitesi Genç Akademi Üyesi mezunumuz Dr. Dağdeviren, bir program kapsamında geldiği Bursa'da, AA muhabirine yaptığı açıklamada: "Hasta olan kişiler, ilaçları ağız veya damar yoluyla almak zorunda. Bu ilaçlar beyne gidiyor ama vücudun diğer bölgelerine de zarar veriyor. İyileşme süreci ise uzun sürüyor. Üç ay içinde bir iğne tasarladım. Bu iğne çalışıyor. Maymunlar üzerinde denedik ve sonuçları aldık. Çok zorlu bir deneydi" dedi.

Dağdeviren, çalışmalarında geldiği noktada, beyindeki kırık noktaları bulabildiğini belirtti.

Kırık noktalara iğne şeklindeki bir aletle iki ilacı aktarabildiğini kaydeden Dağdeviren, "Yaptığım şey, dizaynı değiştirmekti. Aletin yaklaşık 10 santimetre uzunluğunda ve çok ince olması gerekiyor çünkü canlı hayvanlar üzerinde deniyoruz. Onların acı çekmemesi gerekiyor." ifadelerini kullandı.

Sistemi geliştirirken dünyadaki en yüksek binayı örnek aldığı bilgisini veren Dağdeviren, bir mimarın desteğiyle çalışmalarını sürdürdüğüne değindi.

"4 boyutlu aletler üzerine çalışacağız"

Var olan hastalıkları iyileştirmeye yarayan aletler tasarlamaya çalıştığını dile getiren Dağdeviren, bir sonraki çalışmasına MIT'de devam edeceğini ve bunu yaklaşık 5 ay önce meme kanserinden hayatını kaybeden teyzesinin hastalığından esinlenerek oluşturacağını anlattı.

Meme kanserinin erken teşhisi için buna benzer aletleri vücutta ve özellikle meme bölgesinde denemeyi amaçladığını vurgulayan Dağdeviren, şunları kaydetti:

"Çalışmalarım bir boyutta başladı. Hacettepe Üniversitesinde iken ilk fiberler üzerinde çalıştım. Sonra Sabancı Üniversitesinde bu bir boyutlu malzemelerle aletler yaptım. Bunlar yeterli olmadı. Hocamı buldum ve ABD'ye gittim. Vücuda yapıştırılabilen iki boyutlu aletler yaptım. Şimdi iğne şeklinde vücuda inebilen üç boyutlu aletler yapıyorum. Bundan sonra 4 boyutlu aletler üzerine çalışacağız ve MIT'de de bunları duyacaksınız. Artık bir ilacı içtiğinizde onun içinde küçük devreler olacak. İçilen ilacı izleyebileceğiz. Yani nereye gittiğini, neler yaptığını görebileceğiz. Günümüz tıbbının pijama tarzı olduğunu düşünüyorum. Annenizin, babanızın veya kardeşinizin pijamasını giyebilirsiniz ama size uymayabilir. Çalışmalarım tamamen süit tarz denilen ceket gibi üzerinize oturabilecek ve kişiselleştirilebilecek tıp olacak. İleride ne kadar zengin olduğunuz, vücudunuza giydiğiniz elektronik aletlerin sayısıyla doğru orantılı olacak. Vücudunuzda var olan değişiklikleri çok rahat anlayabileceksiniz."

TÜBİTAK Öncelikli Alanlar Ar-Ge Projeleri Destekleme Programı

TÜBİTAK Öncelikli Alanlar Ar-Ge Projeleri Destekleme Programı

TÜBİTAK Öncelikli Alanlar Ar-Ge Projeleri Destekleme Programının (1003) amacı, Ulusal Bilim Teknoloji ve Yenilik Stratejisi çerçevesinde belirlenecek öncelikli alanlarda sonuç odaklı, izlenebilir hedefleri olan, ilgili bilim/teknoloji alanlarının dinamiklerini gözeten ve yurt içinde yapılan Ar-Ge projelerini desteklemek ve bu projeler arasında eşgüdüm sağlamaktır. 

Elektronik Mühendisliği programi öğretim üyelerimiz Dr. Özgür Gürbüz ve Dr. İbrahim Tekin'in, "Tek Antenli Tam Çift Yönlü Radyo Tasarımı ve Gerçeklenmesi" başlıklı projesi TÜBİTAK 1003 - Öncelikli Alanlar Ar-Ge Projeleri Destekleme Programı - Bilgi ve İletişim Teknolojileri (BİT) - Yeni Nesil Ağ Teknolojileri Çağrısı kapsamında desteklenmek üzere seçilmiştir. 

TÜBİTAK ile Federal Almanya Eğitim ve Araştırma Bakanlığı, Uluslararası Ofisi  (BMBF-IB) arasındaki işbirliği çerçevesinde oluşturulan İkili İşbirliği programında; Türkiye’den en az bir üniversite/araştırma kuruluşu ile bir sanayi kuruluşu; Almanya’dan da en az bir üniversite/araştırma kuruluşu ile bir sanayi kuruluşu tarafından sunulan Ar-Ge projelerinden uygun bulunanlar TÜBİTAK ve BMBF-IB tarafından desteklenmektir. 

MDBF Öğretim Üyelerimizden Dr. Mehmet Yıldız’ın “Automated Repair Patch Production for Composites – ARP2" başlıklı projesi TÜBİTAK- Almanya Eğtim ve Araştırma Bakanlığı (BMBF) (2534) İkili İşbirliği programı kapsamında desteklenmesine karar verilmiştir.

Abone ol