'Uzak Komşu Yakın Anılar Türkiye-Polonya İlişkilerinin 600 Yılı' SSM'de

'Uzak Komşu Yakın Anılar Türkiye-Polonya İlişkilerinin 600 Yılı' SSM'de

Sabancı Üniveritesi Sakıp Sabancı Müzesi, Türkiye ile Polonya arasındaki ilişkilerin 600. yılı kapsamında, 7 Mart – 15 Haziran 2014 tarihleri arasında “Uzak Komşu Yakın Anılar: Türkiye - Polonya İlişkilerinin 600 Yılı” isimli sergiye ev sahipliği yapıyor. 


Türkiye ve Polonya Cumhuriyetleri Cumhurbaşkanlarının himayesinde açılan, Dışişleri ve Kültür Bakanlıkları tarafından desteklenen sergide; Polonya’nın müze, arşiv, kütüphane, manastır ve kilise koleksiyonlarından eserler yer alıyor. Sergide, Türkiye’den Topkapı Sarayı Müzesi, Türk İslam Eserleri Müzesi ve Sadberk Hanım Müzesi ve Sakıp Sabancı Müzesi koleksiyonlarından seçilenlerle birlikte 348 eser sergileniyor.

Kültür ve sanat alanlarında pek çok yan etkinliği de kapsayan sergi, Sakıp Sabancı Müzesi ve değerli destekçileri ile Polonya Cumhuriyeti Kültür ve Milli Miras Bakanı'nın ortak mali ve kurumsal desteği ile gerçekleştiriliyor.

“Uzak Komşu Yakın Anılar: Türkiye - Polonya İlişkilerinin 600 Yılı” sergisi, 15. yüzyılın ilk yarısında başlayarak birbirini izleyen ticaret, barış ve savaşlar ile 17. yüzyılın sonunda sadece Osmanlı ve Polonya’da değil Avrupa tarihinde de dönüm noktası olan II. Viyana Kuşatması’na kadar geçen süreci içeriyor. Bu çerçevede, Osmanlı İmparatorluğu ve Polonya Krallığı’nda yaşanan tarihi gelişmeler; belgeler, haritalar, tablolar, önemli şahsiyetlerin kişisel eşyaları, aksesuvar ve basılı malzemelerle canlandırılıyor. Ticarete konu olan malzeme, sınır savaşları, Viyana Kuşatması’na giden aşamalar, kuşatmadan geriye kalan Osmanlı eserleri, çadır ve silahlar, ziyaretçilerle paylaşılıyor. 

Lehistan ve Osmanlı İmparatorluğu, Karlofça Barışı sonrası kazanan ve kaybeden taraf olarak benzer bir kaderi paylaşmışlardır. Gerileme dönemine giren Osmanlı, varlığını bazen diplomasi bazen de savaşla sürdürmeye çalışırken, Lehistan Krallığı, Viyana Zaferi’ni birlikte kazandığı güçlü komşuları Avusturya, Prusya ve Rusya’nın saldırılarına maruz kalmış, doğu ve batıdaki büyük toprak kayıpları sonunda bu ülkeler tarafından paylaşılarak 1795 tarihinde egemenliğini tümüyle kaybetmiştir.

Osmanlı Devleti, Polonya’nın komşuları  tarafından  işgalini hiçbir zaman tanımamıştır. Saray protokolünde Lehistan elçisinin yeri büyük bir titizlikle korunduğu gibi, Lehistan elçisinin “yolda olduğu için gelemediği” ifadesi kullanılmıştır. Bu dönemde artık geçmişin savaşları unutulacak, Polonya’nın bağımsızlığı için isyan eden çeşitli siyasi gruplar, aydın kişiler, yüksek rütbeli subay, diplomat ve askerlerden oluşan siyasi mülteciler en büyük yardımı sığındıkları Osmanlı Devleti’nden görecekler; hatta 1853-1856 yılları arasında geçen Kırım Savaşı’nda olduğu gibi “Sultan’ın Kazakları” adını alan siyasi mültecilerden oluşan Polonya taburu, Osmanlı askerleri ile yan yana Rusya’ya karşı çarpışacaklardır. Bunlardan bazılarının Osmanlı Devleti’ndeki reform hareketlerinde önemli roller üstlendiği bilinmektedir. Sergide bu süreç belgeler, tablo ve farklı eserler ile anlatılacaktır.

Sergiyle ilgili bilgi veren SSM Müdürü Dr. Nazan Ölçer, “Polonya ile Osmanlı ilişkilerinde 15. yüzyıldan itibaren süregelen ve 17. ve 18. yüzyıllarda doruk noktasına varan ticari ve kültürel ilişkiler, her iki ülkeye büyük sanatsal değerler katmış; özellikle Polonya’daki elit kesimin beğeni, giyim ve yaşam biçimini etkilemiştir. 600 yıllık bir “ilişki” sadece Polonya’dan ödünç alınan eserlerle yansıtılamayacağı için, oradan gelecek her objenin dönemsel Osmanlı “muhatabını” da bulmak zorunda idik. 

Polonya Krallığı ve Osmanlı Devleti arasında gerçekleşen resmi ve özel yazışmalar, gönderilen elçiler ve maiyetleri, iki taraftaki önemli şahsiyetler ve ailelerinin portreleri, gelişen olayların izdüşümü olan kişisel notlar, adeta bir tarih sürecini adım adım izlercesine sergi senaryosunda yerini bulabildi. Kilise ileri gelenlerinin kim bilir kaç merasimde kullandığı giysilere dönüşerek saklanan Türk kumaşlarının, hediye edilen veya savaş meydanlarından geriye kalan çadır ve silahların, cephede tutulan günlüklerin, bizlere üç boyuta bürünmüş bir mesaj vermesini arzu ettik. Her zaman ilke olarak önemsediğimiz bir tarihin sadece ders kitaplarının sayfalarına sıkıştırılan birkaç satır ile zafer ve yenilgilerden oluşmadığını, geri plandaki etkenler, dengeler ve zaaflarla yoğrulmuş insani kişilikler ile yansıtılması gerektiği prensibini, bu sergide de gerçekleştirmeye gayret ettik. Gözlemci bir bakışın zamanında düştüğü notların, bazen uzun tarih kayıtlarında da daha etkili olabileceğini ve nihayet savaş alanlarında dahi nasıl bir estetik boyutun yer alabileceğini, getirdiğimiz bu eserler, belge ve tablolar kanıtlamaktadır.” dedi.

Polonya Cumhuriyeti Kültür ve Ulusal Miras Bakanı Bogdan Zdrojewski ise sergi hakkında: “Tarihlerinde bu kadar kesintisiz ortaklıklar kuran ülke azdır. İki ülkenin diplomatik ilişkilerinin 600. yıldönümünü kutladığımız bu yıl, Polonya’yı tanıtmak için bize mükemmel bir olanak sağlıyor. Sene boyunca yüzden fazla kültürel etkinliğe ev sahipliği yapacak olan proje ile Türk izleyicisine Polonya kültürünün eşsiz örneklerini sunmayı planlıyoruz. Sakıp Sabancı Müzesi’nde gerçekleşen bu sergi, Polonya kültürel programının en önemli etkinliklerinden birini oluşturuyor. Sergi başlığı sembolik olarak, ilişkilerimizin karakterini mükemmel şekilde yansıtıyor; aslında mesafelere rağmen, her iki ülke, pek çok benzerliği ve eski hatırayı beraberinde taşıyor.” dedi.

Varşova Milli Müzesi Müdürü Agnieszka Morawińska sergiyle ilgili olarak şunları söyledi: “Sergimiz, Türkiye ve Polonya’nın zengin ortak tarihlerini gözler önüne seren çeşitli öğeleri bir araya getiriyor. Bu sergi ile sanatseverlere Polonya’nın kamusal varlıklarının ve kilise koleksiyonlarının güzel örneklerini sunmayı hedefledik. Sergimiz aynı zamanda iki ülkenin sanatsal paylaşımlarının da tarihini araştırıyor. Projenin bu denli güçlü olmasında, Polonya ve Türkiye’den uzmanlarının ortak emeklerinin büyük bir rolü var. Özen ve özveri ile yürütülen hazırlık çalışmaları sayesine yüzeysellikten ve tek taraflı sonuçlardan uzak kalan bir sergi hazırladığımızı belirtmek isterim.” 

Uzak Komşu Yakın Anılar Türkiye ile Polonya İlişkilerinin 600 Yılı başlıklı sergi kapsamında; 7 ve 8 Mart’ta, 14:00-18:00 saatleri arasında iki günlük konferans programı düzenlenecek. Türk ve Polonyalı akademisyenlerin katılacağı konferans programında; sergiye konu olan süreç, tarihin belirli aşamalarında sanat ve ticaretin farklı boyutları, 19. ve 20. yüzyıldaki Osmanlı ve Lehistan’ın siyasi ve sanatsal ilişkileri ele alınacak. Ayrıca, sergi boyunca Polonya yapımı film gösterimleri düzenlenerek, çağdaş Polonya sinemasının önde gelen yönetmenleri Krzysztof Zanussi ve Dorota Keszierzawska’nın da katılacağı söyleşiler gerçekleştirilecek. Polonya’dan gelen müzisyenlerin yer alacağı konserlerin yanı sıra, her sergide olduğu gibi çocuklara yönelik eğitim atölyeleri düzenlenecek. MüzedeChanga ise Rembrandt, Monet ve Anish Kapoor serrgileriyle başlattığı sergi temalı mönü uygulamasına devam ediyor olacak. Polonya’nın geleneksel mutfağından esinlenerek hazırlanan yemekler ziyaretçilere sunulacak. 

Türkiye ile Polonya arasındaki ilişkilerin 600. yıldönümü kapsamında gerçekleştirilen “Uzak Komşular Yakın Anılar” sergisinin ana sponsoru Turgut İlaçları A.Ş., destekçisi Gülermak A.Ş, konaklama sponsoru The Grand Tarabya, eğitim sponsoru ise West İstanbul Marina’dır.

Etkinlik, Türkiye ile Polonya arasındaki diplomatik ilişkilerin 600. yıl dönümü dolayısıyla 2014 yılında düzenlenen kutlamaların kültür programı çerçevesinde gerçekleşmektedir.

SGM keyifli bir programla bahara merhaba diyor

SGM keyifli bir programla bahara merhaba diyor

Sabancı Üniversitesi Gösteri Merkezi sezonun ikinci yarısında zengin bir programla perdelerini açıyor

Anadolu Yakası’nın en büyük sanat merkezi olan Sabancı Üniversitesi Gösteri Merkezi (SGM), Mart ayında çeşitli gösterilerle perdelerini açıyor. SGM’nin Mart ayındaki programında rock’tan klasik müziğe konserler, komediden, kara mizaha tiyatro oyunları var.

SGM Mart ayında; ünlü ve sevilen rock grubu Mor ve Ötesi,  İstanbul Devlet Tiyatroları tarafından sahnelenen “Lütfen Kızımla Evlenir misiniz?” oyununa, Aysa Prodüksiyon Tiyatrosu tarafından sahnelenen “Şenlikli Limonata” oyununa, Piano Trio Forte’nin klasik müzik konserine, Tiyatro Mie’nin “Parmak Çocuk” oyununa, Koray Candemir konserine ve İstanbul Halk Tiyatrosu tarafından sahnelenen  “İhtiyar Balıkçı ve Deniz” oyununa ev sahipliği yapacak.

MOR VE ÖTESİ Konseri

4 Mart Salı, 20:00

“LÜTFEN KIZIMLA EVLENİR MİSİNİZ” İstanbul Devlet Tiyatrosu

6 Mart Perşembe, 20:00

“ŞENLİKLİ LİMONATA” – Aysa Prodüksiyon Tiyatrosu

11 Mart Salı, 20:00

 “PIANO TRIO FORTE” – Konseri

13 Mart Perşembe, 20:00

“PARMAK ÇOCUK” –  Tiyatro Mie

16 Mart Cumartesi, 11:00

“KORAY CANDEMİR” Konseri

18 Mart Salı, 20:00

“İHTİYAR BALIKÇI VE DENİZ” – İstanbul Halk Tiyatrosu

25 Mart Salı, 20:00

Detaylı program için lütfen tıklayınız

Sabancı Üniversitesi’nde Sosyal Yatırım Programı başlıyor

Sabancı Üniversitesi’nde Sosyal Yatırım Programı başlıyor

Sabancı Üniversitesi Girişimcilik Kurulu (SUGK ) tarafından JP Morgan Chase Vakfı’nın desteği ile Sosyal Yatırım Programı hayata geçiriliyor.


Sosyal Yatırım Programı’nda; sosyal girişimciler yatırım almak,  finans kaynakları da sosyal girişimcilere fon sağlamak için bir araya getirilerek eğitilecek.

Programın tanıtımı  amacıyla bir toplantı gerçekleştirildi. Toplantıya Sabancı Üniversitesi’nden Yönetim Bilimleri Fakültesi Dekanı Füsun Ülengin ve programın destekçisi JP Morgan’dan da Türkiye Genel Müdürü Emre Derman katıldı.

Türkiye’de giderek önem kazanmaya başlayan Sosyal Girişimcilik ve Sosyal Yatırım ile ilgili konulara ilişkin detaylı bilgi verilerek, yeni başlayacak program; Girişimcilik Kurulu Akademik Direktörü Dilek Çetindamar ile Direktör Kutlu Kazancı, Sosyal Yatırım Programı Direktörü Anja Koenig tarafından tanıtıldı. 

Füsun Ülengin toplantıda yaptığı konuşmada; “Sabancı Üniversitesi kurulduğu 1999 yılından beri girişimciliği ve girişimcileri destekliyor. Günümüzde önemi giderek artan sosyal girişimcilere destek olmak amacıyla da üniversitemizde çeşitli faaliyetler yürütülüyor. INSEAD tarafından dünyanın çeşitli kentlerinde düzenlenen Uluslararası Sosyal Girişimcilik Konferansı 2010 yılında Sabancı Üniversitesi ev sahipliğinde Türkiye’de yapıldı. Yönetim Bilimleri Fakültesinde 3 yıldır sosyal girişimcilik dersi veriliyor. 2013 yılında, 20 sosyal girişimciye bir haftalık Sosyal Girişimci Geliştirme Programı adlı bir eğitim ve sertifika programı başlatıldı. Bunları takiben, Sabancı Üniversitesi, JP Morgan Chase Global Hayırseverlik kurumunun desteği ile sosyal girişimciler ve sosyal yatırımcılara, finansman bulma ve uygun fon sağlama konularında destek olabilmek için bugün tanıtımını yaptığımız Sosyal Yatırım Programını geliştirdi.” dedi.

Emre Derman ise konuşmasında şunlara yer verdi: “JP Morgan Chase Vakfı, Sabancı Üniversitesi ile Sosyal Yatırım Programı'nın geliştirilmesi için yaptığı işbirliği ile gurur duymaktadır. Girişimcilik, pazardaki çeşitli oyuncuların başarılı olma şansının eşitlenmesine yardımcı olmakta ve bireylere önemli yeni fırsatlar sunmakta. Bu fırsatlar, yeterince giderilemeyen sosyal ihtiyaçları belirleyen ve bunlara yönelik olarak mali etkinlik ve etik unsurları göz önünde bulundurarak inovatif çözümler geliştiren sosyal girişimciler için özellikle önemlidir. Gelecekte daha çok istihdam yaratılmasına ve sosyal ihtiyaçları gidermek için inovatif yollar bulunmasına yardımcı olması hedeflenen bu heyecan verici programın bir parçası olduğumuz için çok mutluyuz.” 

Neden Sosyal Yatırım Programı?

Türkiye’de, son yıllarda ekonomide kaydedilen ilerlemeye rağmen eğitim, cinsiyet eşitliği, istihdam, çevre tahribatı ve toplumsal barış gibi alanlarda önemli toplumsal ve çevresel sorunlar yaşanmakta. Bu sorunların bazılarına çözüm bulmaya yönelik olarak, sayıları giderek artan bir grup sosyal girişimci ortaya çıktı. Sivil toplum ve devletin müdahalelerinin tek başına çözmeyi başaramadığı sosyal sorunlara çözüm bulmak üzere konumlanmış olan sosyal girişimciler, ayrıca, kapsamdışı bırakılmış gruplara iş imkanı sağlayarak işgücünü geliştirme potansiyeli taşıyor. 

Ancak, sosyal girişimciliğe karşı giderek artan bu ilginin, bu girişimcilerin belli ihtiyaçlarını karşılayacak sosyal yatırım sermayesi ile destekleyecek bir eko-sistem henüz yeterince oluşamadı. Buna ek olarak; sosyal etkiyi girişimci iş modelleri ve yatırım stratejileri ile uyumlu hale getirme konusunda, hem sosyal girişimciler hem de potansiyel yatırımcılar tarafında, farkındalık, deneyim ve beceri eksikliği var.  

Sabancı Üniversitesi Girişimcilik Kurulu, mevcut ve potansiyel sosyal yatırımcılar ve sosyal girişimcilere bu konularda destek olabilmek için, JP Morgan Chase Vakfı’ndan aldığı fon yardımı ile Sosyal Yatırım Programını geliştirdi. Bu program, sosyal ve çevresel etkiyi iş planlarının özüne yerleştiren mevcut ve gelecekteki girişimcileri, profesyonel yatırımcıları, hayırseverlik faaliyetleri yapan kişileri, iş meleklerini, vakıfların yönetim kurulu üyesi ve çalışanlarını, şirketleri, finans kurumlarını, ve devlet kurumlarını hedefliyor.

Programın Amaçları

- Sosyal etkiye yatırım yapmanın sunduğu fırsatlar konusunda potansiyel yatırımcılar ve fon sağlayıcıların farkındalığını arttırmak ve girişim hayırseverliği ve sosyal yatırım stratejileri hakkında Türkiye pazarına göre biçimlendirilmiş yüksek kalitede eğitim sağlamak.

- Sosyal girişimcilerin, sosyal etki çerçevesinde sürdürülebilir bir iş modeli yaratmalarına yardımcı olmak. Ayrıca, kapasitelerini güçlendirmek ve girişimlerini büyütmek amacıyla ihtiyaç duydukları geri ödemeli yatırıma ulaşmak için yollar göstermek. 

- Sosyal girişimcilik girişimcilik ekosistemini güçlendirmek; sosyal yatırım konusunda kamu bilincini artırmak ve sosyal girişimci ve yatırımcıların ağ kurmasına destek olmak.

Kimler katılabilir? 

Eğitim, çeşitli deneyim ve ilgi alanlarına sahip şu profesyonellere açıktır: 

o Kurumlarını bir sonraki seviyeye taşımaya kararlı, Türkiye içerisinde ve yurt dışında aktif bir şekilde sosyal yatırım arayışı içerisinde olan kar amacı gütmeyen ve güden sosyal girişimciler

o Sosyal faaliyetlerinin etkisini artırma amacı güden hayırseverler

o Girişimci hayırseverliğine daha çok önem vermek ve yeni bir bağış stratejisi geliştirmek isteyen hayır kurumlarının temsilcileri

o Yeni hedef pazarlara açılmak, yeni ürünler ya da sosyal yatırım araçları geliştirmek arzusunda olan finans ve yatırım profesyonelleri

o Hem sosyal etki hem de finansal getiri adına yatırım yapmak isteyen melek yatırımcılar

o Kalkınma finans kuruluşları, araştırma şirketleri, kurumlar ve devlet dairelerinde çalışan yöneticiler ile gelişmekte olan bu alanda pay sahibi olmak isteyen sektör danışmanları 

o Sosyal motivasyonlar ile ticari ilkeleri bir araya getirme anlayışını cazip bulan ve bu alanda kariyerlerine veya ticari bir fikre dair fırsatları keşfetmek isteyen tüm profesyoneller. 

http://syp.sabanciuniv.edu/

BAGEP Ödüllleri Sahiplerini Buldu!

BAGEP Ödüllleri Sahiplerini Buldu!

2014 Yılı Bilim Akademisi Genç Bilim İnsanları Ödül Programı (BAGEP) Ödüllleri Sahiplerini Buldu!


Üniversitemiz Öğretim Üyelerinden Nilay Noyan Bülbül, Işın Güler, Gözde İnce, Eren İnci, Ali Koşar ve İbrahim Burç Mısırlıoğlu Bilim Akademisi'nin Genç Bilim İnsanları Programı Burs Ödülünü almaya hak kazandılar.

Bilim Akademisi gençlerin iyi bilim yapmaya teşvik edilmelerini ve iyi örneklerin ödüllendirilmesini öncelik olarak görmektedir. Bilim Akademisi bu programı kamu fonları ile değil, toplumun desteğiyle yürütmektedir. Bu ödül, genç bilim insanının araştırmaları için gerekli harcamaları karşılaması amacı ile, önceden bir harcama planı istenmeksizin, karşılıksız olarak verilmektedir. Program bilimin her alanından, 40 yaşını geçmemiş, doktoralı veya tıpta uzmanlığını almış bilim insanlarına açıktır.

Ödül kazanan genç akademisyenlere araştırmalarını desteklemek amacıyla iki yıl süreyle yılda 10.000 TL destek verilmektedir. Amaç en parlak ve gelecek vadeden genç akademisyenleri araştırmalarını geliştirmelerine yardımcı olacak prestijli bir burs ile ödüllendirmektir.

Temel Eğitimin Kademelendirilmesi Sürecinin İzlenmesi

Temel Eğitimin Kademelendirilmesi Sürecinin İzlenmesi

ERG, Temel Eğitimin Kademelendirilmesi Sürecinin İzlenmesi Araştırma Raporu ve Politika Notu’nu Kamuoyuyla Paylaştı

10 Mart 2014, İstanbul- Eğitim Reformu Girişimi (ERG) ve Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV), 6287 sayılı yasayla yaşama geçirilen ve kamuoyunda “4+4+4” olarak bilinen yeni uygulamayı izlemek ve değerlendirmek için gerçekleştirdikleri araştırmayı tamamladı. Temel Eğitimin Kademelendirilmesi Sürecinin İzlenmesi başlıklı araştırma raporunun bulguları temelinde, ERG analistleri tarafından kaleme alınan politika önerileri, 10 Mart Pazartesi günü düzenlenen basın toplantısında kamuoyuyla paylaşıldı.


TEGV’in işbirliği ile ERG tarafından yayımlanan araştırma raporunda; kesintisiz 8 yıllık eğitim sistemi içerisinde okuyan 5. sınıf öğrencileri ile 4+4 olarak düzenlenen kesintili ilköğretim sisteminde okuyan 5. sınıf öğrencilerinin eğitim çıktıları ve okul ortamları karşılaştırıldı. Ayrıca raporda, 5. sınıfların ders çizelgelerine eklenen seçmeli derslerin seçim süreci incelendi. Araştırmanın nicel ayağı, 33 ilde toplam 1.894 öğrencinin katılımı ile gerçekleştirildi. Nitel çalışmada ise Türkiye’nin farklı bölgelerinden dokuz ilde toplam 63 öğrenciyle görüşmeler yapıldı. Görüşmeler sırasında, öğrencilere genel olarak 4. sınıftan 5. sınıfa geçişte nelerin değiştiği, bu değişikliklerin onları nasıl etkilediği ve seçmeli dersler konusundaki deneyimleri ve algıları soruldu.

ERG, araştırma bulgularından hareketle dört ana politika önerisi sunuyor:

Öğrencilerin 4. sınıfta ve 5. sınıfta gerçekleştirilecek uyum programlarıyla kendilerini bekleyen değişikliğe (okul değişikliği, branş öğretmenleri ile tanışma ve seçmeli dersler) hazırlanmaları, geçiş döneminde ortaya çıkan sorunların azaltılmasına yardımcı olacaktır. MEB’in 2014-15 eğitim öğretim yılında 5. sınıflar için böyle bir uyum programının pilot çalışmasını gerçekleştirmeyi planlaması çok olumlu bir adımdır. Diğer taraftan benzer bir desteğin branş öğretmenleri için de tasarlanması ve uygulamaya konulması aciliyetini korumaktadır.

MEB yatırım bütçesi, tüm okulların tam gün öğretime geçmesini sağlayacak ve bu durumda ortaya çıkan derslik gereksinimini karşılayacak biçimde artırılmalıdır. Mevcut üst politika belgelerinde MEB yatırım bütçesi içinde ayrılan kaynakların, ilkokul ve ortaokul öğrencilerinin ayrı eğitim-öğretim ortamlarında eğitim almalarını sağlamaktan uzak görünmektedir.

Devlet okullarında okul yemeği programı eğitim politikası gündemine alınmalıdır. Kademelendirme sonrasında ortaokullarda haftalık ders saatlerinin artması ve ikili öğretimin yaygınlaşması; daha az öğrencinin sabah kahvaltısı yapabilmesi ve öğle yemeği yiyebilmesi sonucunu doğurmuştur.

Ortaokullarda istihdam edilmek üzere en az 26 bin ek kadro tahsis edilmelidir. Ortaokullar için ders saatlerinin % 23 arttığı 2012-13 eğitim-öğretim yılında, ilköğretimde kadrolu öğretmen sayısı sadece % 6 artmıştır. 2013-14 eğitim-öğretim yılı için ders saatlerinin 37’den 35’e indirildiği dikkate alındığında bile, mevcut kadrolu öğretmen sayısı ders saatlerindeki artışı karşılamaktan uzaktır. 

ERG Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Üstün Ergüder politika notunu şu sözlerle yorumladı; “Eğitimi ilgilendiren politika yapım süreçlerinde reforma gidilmesi gerekiyor. Siyasi iradenin tercihlerinin bürokrasi tarafından katılımcı süreçlerle, veri temelli bulgularla harmanlanması büyük önem taşıyor. 6287 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un yasalaşma sürecinde, hükümetin sekiz yıllık temel eğitimi kademelendirme hedefinin yeterince tartışılmaması ve araştırma bulgularından sınırlı ölçüde yararlanılması, öngörülebilir ve engellenebilir sorunların uygulamaya yansımasına neden oldu. Politika notuna dayanak oluşturan bu araştırma raporu çok önemli bir sorunu gündemimize getirirerek 2012-13 eğitim-öğretim yılında ortaya çıkan aksaklıklardan dezavantajlı sosyoekonomik durumda bulunan öğrencilerin daha yoğun biçimde etkilendiğine işaret ediyor. MEB’in iyileştirme çabalarını cinsiyet, sosyoekonomik durum, özel gereksinimli öğrenciler ve diğer risk gruplarını dikkate alarak planlaması büyük önem taşıyor”. 

TEGV Yönetim Kurulu Başkanı Oktay Özinci de araştırma hakkında “Türkiye son 10 yılda eğitime çok ciddi bir yatırım yaptı. Özellikle çocukların okula erişimi gibi alanlarda önemli mesafe kaydettik. Ancak maalesef aynı hızlı gelişimi eğitim kalitesi ve öğrenme çıktıları konusunda gösteremedik. Eğitim sistemimiz dünyanın en gelişmiş ekonomileri arasına girme hedefimizle eşzamanlı olarak gelişemiyor. Bir başka sorunumuz da eşitlik konusu. Kaliteli eğitim hakkını ve fırsatlarını sosyal kesimler, bölgeler ve okullar arasında eşit bir şekilde dağıtamıyoruz. Ülke olarak çocuklarımızın; 21 yüzyılda rekabet edebilecek, yaşam boyu öğrenen ve mutlu bireyler olması için gereken bilgi, beceri ve değerleri kazandıracak bir eğitim sistemini daha fazla zaman kaybetmeden inşa etmemiz gerekiyor. TEGV’in misyonu Türkiye’de temel eğitime katkıda bulunmak, çocukların eşit ve kaliteli eğitim fırsatlarından yararlanmalarına destek vermektir. Bu misyonumuzu; Hakkari’den Edirne’ye Türkiye’nin dört bir yanındaki eğitim noktalarımızda sağladığımız eğitim hizmetleri ile yapıyoruz. Temel eğitime katkı sunma misyonumuzu zaman zaman böylesi projelerle de destekliyoruz tabii ki. Sonuç olarak bu tür araştırmaların Türkiye’de eğitim sisteminin gelişimine önemli katkı sunduğuna inanıyoruz” dedi.

Eğitim Reformu Girişimi hakkında;

Eğitim Reformu Girişimi (ERG), Türkiye’de eğitim politikalarının iyileştirilmesine yönelik araştırma, savunu ve eğitim çalışmalarını “herkes için kaliteli eğitim” vizyonu doğrultusunda sürdürüyor. 2003’te Sabancı Üniversitesi bünyesinde yaşama geçen ERG, eğitim politikalarının yapım ve uygulama süreçlerinin katılımcı ve veri temelli bir çerçevede gelişmesi için çalışmaktadır. Eğitimde İyi Örnekler Konferansı’nın ev sahipliğini yapan ERG her yıl yayımladığı Eğitim İzleme Raporları ile eğitimde yaşanan gelişmeleri değerlendiriyor ve kamuoyuyla paylaşıyor. ERG; Anne Çocuk Eğitim Vakfı, Aydın Doğan Vakfı, Bahçeşehir Üniversitesi, Borusan Kocabıyık Vakfı, Elginkan Vakfı, Enerji-Su, Enka Vakfı, İstanbul Bilgi Üniversitesi, İstanbul Kültür Üniversitesi, Kadir Has Vakfı, Mehmet Zorlu Vakfı, MV Holding, Nafi Güral Eğitim Vakfı, Sabancı Üniversitesi, The Marmara Collection, Tüm Özel Eğitim Kurumları Derneği, Türkiye Vodafone Vakfı, Vehbi Koç Vakfı ve Yapı Merkezi tarafından destekleniyor.

Marka Pratikleri Platformu'nda Küresel Doğan Şirketler tartışıldı

Marka Pratikleri Platformu'nda Küresel Doğan Şirketler tartışıldı

Marka Pratikleri Platformu Açılış Konferansında Küresel Doğan Şirketler Tartışıldı


Sabancı Üniversitesi ve Reklamcılık Vakfı işbirliği ile kurulan Marka Pratikleri Platformu açılış konferansı yapıldı. Marka Pratikleri Platformunun kurucularını temsilen Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Füsun Ülengin, “Bir ülkedeki teknoloji ve inovasyonun yansıması markadır. Global rekabetin arttığı ortamda markalaşmak giderek önem kazanmaktadır. Türkiye’nin 2023 hedefleri arasında dünyanın en büyük ekonomileri arasına girebilmek, güçlü ve global markalar yaratabilmek vardır. Yenilikçilik ve girişimcilik konusunda başı çeken, öncü rolü üstlenen bir üniversite olarak Sabancı Üniversitesi’nde; ülkemizde marka ekonomisinin gelişimi için yoğun bir çalışma sürecine girdik“ dedi.

Sonrasında söz alan Reklamcılık Vakfı Başkanı Haluk Sicimoğlu Marka  Pratikleri Platformu misyonunu özetledi, “Özgün markalarımızı çoğaltmak, marka ekonomisinde yer alacak nitelikli insan kaynağını desteklemek amacıyla Sabancı Üniversitesi ve Reklamcılık Vakfı olarak güçlerimizi birleştirerek Marka Pratikleri Platformunu kurduk” dedi. 

Konferansta Prof. Dr. Tamer Çavuşgil,* “Küresel Doğan İşletmeler” isimli sunuşunda, küresel doğan işletmelerin ülkelerin milli ekonomilerinde önemini artırmakta olduğuna, Türkiye’de ve dünyada yaygın şekilde görüldüklerine değindi. Küresel doğan işletmelerin; kuruluştan itibaren kararlı bir biçimde dış pazarlara yönelik ürün/hizmet farklılığına sahip olan genç, girişimci, vizyon sahibi ve yenilikçi yapıda olduklarını belirtti. Prof. Dr. Tamer Çavuşgil , küresel doğan şirketlerin niteliklerine ilişkin önerilerini aktardıktan sonra, geleceğin teknolojilerinin ekonomi üzerindeki olası etkilerini aktardı. 

Konferans’tan sonra gerçekleştirilen panele, Marka Pratikleri Platformu’nu temsilen stratejik ortaklar ; P&G Marka Operasyonları Direktörü Oya Canbaş, Hürriyet Ekonomi Şefi Sefer Levent, Brand Finance Türkiye Temsilcisi Muhterem İlgüner ve Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme Birimi (EDU) Direktörü Dr. Cüneyt Evirgen katıldı. Panelde marka ekonomisi olgusu, yerel-küresel denklemi, Marka Pratikleri Platformu’nun önemi tartışıldı. Platform, gerçekleştireceği etkinliklerle hükümet-bürokrasi, ticari işletmeler, KOBİ’ler, yerel yönetimler, akademik çevreler nezdinde marka ekonomisinin önemi vurgulamayı amaçlıyor.

Konferans sonunda Prof. Dr. S.Tamer Çavuşgil’in Türkçe’ye çevrilen kitabı “Türkiye’de Küresel Doğan İşletmeler” katılımcılara dağıtıldı. 

* Prof. Dr. S. Tamer Çavuşgil:  Georgia State Universtiy Fuller E. Callaway Professorial Chair öğretim üyesi, Center for International Business Education and Research (CIBER) Direktörü. Tamer Çavuşgil, Leeds University Business School’da da misafir öğretim üyesidir. Firmaların uluslararasılaşması, küresel strateji, gelişen pazarlar ve sınırlar ötesi ticarette satıcı-alıcı ilişkileri üzerine çalışan Çavuşgil son zamanlarda hızlı değişen ekonomilerde orta sınıfın dönüşümünü araştırıyor. Çavuşgil,  2014 yılında, Journal of International Business Studies tarafından, on yılda bir verilen ve yayınlandığı yıl en çok atıf alan makaleye verilen JIBS Decade Award ödülünü almıştır. 

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyoruz!

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyoruz!

Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Forumu 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü bir dizi etkinlikle kutluyor.

Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Forumu’nun kutlama etkinlikleri 4 Mart 2014, Salı günü saat 19:00’da Sinema Salonu’nda sahnelenecek “Evim! Güzel Evim!” isimli oyunla başlayacak. Ebru Nihan Celkan tarafından yazılan ve yönetilen oyunda; Yalan Dünya dizisinin Servet Hanım’ı Füsun Demirel, Burcu Çelik, Özge Erdem ve Fatih Özkan rol alıyor. Oyunun ardından oyuncuların ve yönetmenin katılımıyla söyleşi düzenlenecek.

Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Forumu’nun gelenekselleşen bilgi yarışması bu yıl 5 Mart 2014, Çarşamba günü saat 12.30da Yemekhane’de gerçekleşecek.

Etkinlikler kapsamında bir dizi panel ve konferanslar da düzenleyen Forum’un ilk konferansı “Dünden Bugüne Kadınlar” başlığını taşıyor. 6 Mart 2014, Perşembe günü saat 13:00’da, Sinema Salonu’nda gerçekleşecek etkinliğin konuşmacısı KAMER’den Nebahat Akkoç olacak. Aynı gün, Karaköy Minerva Palas’ta “Ortadoğu, Kadınlar ve Barış” başlıklı bir panel düzenlenecek. Saat 17:00’de başlayacak panelde; KAMER'den Nebahat Akkoç; University of London, School of Oriental and African Studies'den Nadje Al-Ali; Barış İçin Kadın Girişimi'nden Hilal Alkan ve The Hebrew University of Jerusalem'den Nadera Shalhoub-Kevorkian panelist olacaklar. Karaköy’deki panele kampüsten servis ulaşımı da olacak.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde ise Karaköy Minerva Palas’ta saat 16:00’da, University of London, School of Oriental and African Studies'den Nadje Al-Ali’nin konuşmacı olacağı “(Karşı) Devrimler ve Toplumsal Cinsiyet: Mısır ve Irak Üzerine Düşünmek” başlıklı konferans düzenlenecek.

Marka Pratikleri Platformu'nun ilk etkinliği

Marka Pratikleri Platformu'nun ilk etkinliği

Sabancı Üniversitesi ve Reklamcılık Vakfı marka ekonomisinin ülkemizdeki gelişimini desteklemek üzere Marka Pratikleri Platformu ilk etkinliğini 7 Mart 2014, Cuma günü, Karaköy Minerva Palas’ta düzenliyor.


Sabancı Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Nihat Berker ve Reklamcılık Vakfı Başkanı Haluk Sicimoğlu’nun evsahipliğinde düzenlenecek etkinlik, Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Füsun Ülengin ve Haluk Sicimoğlu’nun açış konuşmaları ile başlayacak. Ardından Georgia State University Öğretim Üyesi, uluslararası markalar konusunda dünyanın önde gelen akademisyenlerinden, Journal of International Business Studies Decade Award 2014 sahibi Tamer Çavuşgil söz alacak. Tamer Çavuşgil,“Born Global” başlıklı bir konuşma yapacak. 

Tamer Çavuşgil’in konuşmasının ardından panele geçilecek. Panele Platform’un Practice Brand’i Procter&Gamble’dan CMO Oya Canbaş; Stratejik Ortağı olan Hürriyet Gazetesi’nden Ekonomi Şefi Levent Sefer, Brand Finance Türkiye Temsilcisi Muhterem İlgüner ve Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme Birimi - EDU Direktör’ü Dr.Cüneyt Evirgen katılacak. Panelde, marka ekonomisinin önemi ile marka ekonomisinin dünyadaki ve Türkiye’deki gelişmeleri üzerinde durulacak. 

Tamer Çavuşgil kimdir?

Georgia State Universtiy Fuller E. Callaway Professorial Chair öğretim üyesi, Center for International Business Education and Research (CIBER) Direktörü Tamer Çavuşgil, Leeds University Business School’da da misafir öğretim üyesidir. 

Firmaların uluslararasılaşması, küresel strateji, gelişen pazarlar ve sınırlar ötesi ticarette satıcı – alıcı ilişkileri üzerine çalışan Çavuşgil son zamanlarda hızlı değişen ekonomilerde orta sınıfın dönüşümünü araştırıyor.

Tamer Çavuşgil’in sayıları bir düzineyi aşan kitapları ve 190’dan daha fazla hakemli dergide yayınlanmış makalesi bulunuyor. Çavuşgil, Amerikan Pazarlama Derneği tarafından yayınlanan Journal of International Marketing ve Emerald Group Publishing tarafından yayınlanan Advances in International Marketing dergilerinin de kurucu editörüdür. Aralarında Journal of International Business Studies’in de bulunduğu birçok derginin de yayın kurulu üyesidir.

Academy of International Business’ın üyesi ve başkan yardımcısı olan Çavuşgil, American Marketing Association’ın yönetim kurulu üyesidir. 

Marka Pratikleri Platformu hakkında:

Marka Pratikleri Platformu adı altında yürütülecek etkinliklerle işletmeler – markalar, bürokrasi, yerel yönetimler nezdinde marka ekonomisinin öneminin vurgulanacağı, markalaşmanın ülkemize sağlayacağı katma değerin çok paydaşlı bir çatı altında yürütülecek etkinliklerle ortaya koyulacak. Marka Pratikleri Platformu marka ekonomisine hizmet edecek insan kaynağının gelişimi için çalışmalar yapacak.

Mezunumuz Tankut Aykut'un Galerisi ‘Karakter’le Açıldı

Mezunumuz Tankut Aykut'un Galerisi ‘Karakter’le Açıldı

Kültürel Çalışmalar programı 2008 mezunumuz Tankut Aykut kendi sanat galerisini 'Karakterler' sergisi ile açtı. 

Tankut Aykut Galeri, açılışını Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı 2009 mezunumuz Elif Gül Tirben küratörlüğündeki ‘Karakter’ adlı karma sergiyle yaptı. 

Karakter hangi durumlarda belirgin hale gelir; alışkanlıklarda mı saklıdır, olağandışı olaylara verilen tepkilerde mi? Beden, karakteri yansıtan bir yüzey midir, yoksa bedenin kendi karakteri var mıdır? Kullandığımız dil karakterimizi yansıtır mı? Karakter kader midir? Toplumun, devletin ya da bir ormanın karakterinden bahsettiğimizde neyi kastederiz? 

Antik Yunanca, nakşetme/damgalama/oyma anlamına gelen kharassein fiilinden türeyen kharaktēr kelimesi, ilk olarak, “dağlama demiri”, “damga”, “işaret”, “iz” anlamında kullanılıyor. Kelimeye, “sembol”, “harf”, “yazı stili” gibi somut anlamların yanında, zaman içinde, “ayırt edici, tanımlayıcı özelliklerin tümü”, “bir hikayenin parçası olan varlık”, “sıradışı özellikleri olan birey” gibi sembolik anlamlar yükleniyor. 

Karakterin bir iz ya da bir damga gibi belirgin hale gelmesini ve okunabilirliğini sağlayan ise tutum ve davranışların tekrarlar sayesinde seçilebilir hale gelmesi ve başkalarının tutum ve davranışlarıyla kıyaslandığında fark edilmesi. Sergi, bu anlamda, toplumsal bir arka plan sayesinde görünür hale gelen kişiye özgü örüntüler; karakterler üzerine bir düşünce pratiği sunuyor. 

Sevgi Aka’nın sergide yer alan iki kitabı, 15.11.11 ve 13.3.13, sanatçının bu iki farklı günde, iki farklı coğrafyada, iki farklı dilde gün boyunca kullandığı kelimelerin alfabetik listesinden oluşuyor. Farklı diller kullanarak farklı sistemlerin parçası haline gelen sanatçının kelime seçimleri, karakterin akışkanlığını, dilin öznelliği ve anonimliği üzerinden gözlemlemek için bir imkan sunuyor. 

Bora Başkan, beyaz yakalıların gündelik yaşamından seçtiği anları kurguladığı Pist I ve II’de  zamanın ve mekanın belirleyiciliği üzerinde duruyor. Başkan’a göre “bireyin karakteri, tek bir bütün olarak algılanmak istiyor. Ancak, karakter tekilliğini korumaya çalıştıkça mekan kişinin ayaklarının altından kayıyor. Zaman ise onu çevreleyen bir piste dönüşüyor.” 

Şer-Paz, Fatma Belkıs ve Onur Gökmen’in şirketleşme ile sanat üretimi arasındaki benzerlikleri kullanarak sanatçı rollerini tekrar ürettikleri bir “işletme”. Şirket Olarak Burun Olarak Şirket ise sanatçıların 2012’de Şer-paz’ı kurdukları zamandan beri üzerinde çalıştıkları bir proje. Şer-paz’ın “sözde” hayali ihracat için yurtdışına gönderdiği çuvalların içinden çıkan burunların sahipleri, sanatçıların gözünde, “yaptığı işe imzasını atmak isteyen bir girişimciyi betimliyor.” 

Murat Durusoy’un Unutmamak için Portreler serisi, yakın tarihimize damgasını vuran toplumsal olaylardaki ana karakterlerin televizyonda yakalanmış görüntülerinden oluşuyor. Manipüle edilerek değiştirilmiş hayalsi imgeler, kabus gibi üzerimize çöken, toplumsal travmalara yol açan olayları hafızamızdan geri çağırırken, yaşadığımız toplumun karakterini de ortaya koyuyor. 

Merve Ertufan, Eskiz isimli çalışmasında, insanları algılama ve değerlendirme süreçlerimizin güvenilirliğini sorguluyor. Sanatçı, illüstratör Gökhan Okur’dan kendi illüstrasyonunu yapmasını istiyor. Eskiz seansının kaydı, gözlemleyen-gözlemlenen ve betimleyen-betimlenen kişi konumlarında uzun süre yer almanın getirdiği halleri ortaya koyuyor. Seans, "çok da akan bir suratın var, bütün çizgiler birbirine akıp kayboluyor" gibi sıra dışı yorumlarla ilerlerken, günlük hayatta saniyelik yaşanan ve unutulan algılama ve kaydetme anlarının dinamiklerini yansıtıyor.

Sibel Horada, Boşlukları Doldurun adlı çalışmasında, dört ünlü resme ismini vermiş ana kadın karakteri, ait oldukları resimlerden ve dolayısı ile izleyicinin bakışından eksiltiyor. Kartpostal formatında çoğaltılarak yayılmaya devam eden resimler böylece, basit bir jest vasıtası ile resimlerdeki temsil üzerine düşünmemizi sağlıyor. 

Schopenhauer’in “insan her şeyin içinde ve her şeyde öncelikle kendini tadar"  sözünden yola çıkan Reysi Kamhi, karakteri bir mahkumiyet hali olarak ele alıyor. Sanatçı, Zamansallık ve Vanitas serilerinden seçtiği resimleriyle, kendi karakterini, kristaller, taşlar gibi oluşumu binlerce yıl alan doğal nesnelerin ve formların mahkumiyetindeki manzaralar ve soyut gökyüzü tasvirleri arasındaki geçişlerle ifade diyor. 

Komet’in, Kuş Olma Halleri adlı asamblaj heykeli bu serginin esin kaynağı. Üç küçük hazır nesne ve bir tutam ipten ibaret bu absürd karakter, yaşadığımız dünya giderek absürdleşirken içimize atıp söyleyemediklerimizi mütevazi varlığıyla kibarca dile getiriyor. 

Aslı Narin, * serisinde, kendi vücudundaki benleri fotoğraflayarak bir yıldız takımları haritasıyla eşleştiriyor. Sürekli sayısı artan benler, karakteri belirleyen yıldızlar gibi bedeni şekillendiriyor. 

Elif Süsler’in Samimiyet adlı video kolajı, haberler, talk-showlar, reality showlar ve benzeri formatta televizyon programlarını sunan veya bu programlara katılan kişilerin nefes alma duraklarından oluşuyor. Sanatçı, televizyonda gördüğü bu kişilerle bir ilişki kurabilmek için onlarda içten bir hareket arıyor. Süsler’e göre “nefes alma durakları ve rastlantısal olarak araya karışan ünlemler, kelime ve ifade tekrarları arasında en samimi olanlar.” 

Tuba Yalçınkaya’nın çizimlerinde tekrar eden bir tema olarak karşımıza çıkan, sanatçının zihinsel coğrafyasının bir izdüşümü olan orman, bu sergide, Orman II ile yaşadığımız ülkenin karakterini yansıtan tehditkar bir yaşam alanına dönüşüyor. Ormanın toprak zemindeki büyük girdaba rağmen dimdik ayakta duran, üçgen bayraklarla donatılmış ağaçlar, ormanın karakterine dair işaretler veriyor. 

“Türk Ekonomisinde Trendler ve Gelişen İhtiyaçlar”a Bakış

“Türk Ekonomisinde Trendler ve Gelişen İhtiyaçlar”a Bakış

Sabancı Üniversitesi MBA Kulübü, 1 Mart 2014, Cumartesi günü 6. Finans Sohbetleri’ni düzenledi. Borsa İstanbul (BİST) Konferans Salonu’nda gerçekleşen etkinliğin başlığı “Gelişen Trendler ve Türkiye Ekonomisinin İhtiyaçları”ydı. 


Konferansta, Notus Portföy Yönetimi Genel Müdürü ve Yönetici Ortağı Murat Sağman “Makro Ekonomi ve Piyasalarla İlgili Son Gelişmeler”, AkPortföy Satış ve Pazarlama, Portföy Yönetimi Genel Müdür Yardımcısı Ertunç Tümen “Bireysel Emeklilik Sistemi (BES)”, Garanti Portföy Kurumsal İş Geliştirme, Satış ve Pazarlama Genel Müdür Yardımcısı Tolga Macit Güsar “Türkiye’de Portfolyo Yönetimi”, Bank Asya Hazine, Finansal Kurumlar, Yatırımcı İlişkileri Genel Müdür Yardımcısı Feyzullah Eğriboyun “İslami Bankacılık” başlıklı konuşma yaptılar. Konuşmacılar tasarrufun önemine vurgu yaptılar.

Ana sponsorluğunu Garanti Portföy, destek sponsorluklarını Red Bull, Nestle ve etkinlik.com.tr, mekan sponsorluğunu da BİST üstlendi.

Abone ol