Sabancı Üniversitesi/SSBF/Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı Programı öğrencileri, mezunları ve öğretim üyeleri Shenyang, Çin'de düzenlenen 4. Uluslararası Yerelleştirilmiş İmaj Festivali (International Localized Image Festival) 2023’e katıldı.
“Karşılaşma ve Sonsuz (Encounter and Infinite)” başlıklı Üniversite Fotoğraf ve Video Sergisi’ne toplam 30 davetli akademik kurum katıldı. 4. Uluslararası Yerelleştirilmiş İmaj Festivali 2023'te, 200'ün üzerinde katılımcı (öğretim üyeleri, öğrenciler ve mezunlar) sanatsal çalışmalarını paylaştı.
Sabancı Üniversitesi/SSBF/ Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı Programından seçilmiş video çalışmaları:
A Reverse of Time - Alex Wong
Telli Duvaklı - Nagihan Aydınlık
Wanted, Happened - Zeynep Brafalı
Taking A Breath - Doğa Batılı
Rock Scissors Dream - Ezgi Temür
Question for your Question - Burçak Kaymaz
Untitled - Ilgın Harput
Raining Inside - Abad Shams
Sabancı Üniversitesi/SSBF/ Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı Programından seçilmiş fotoğraf çalışmaları:
Plastic World / Belmin Pilevneli
Belmin Pilevneli çeşitlilik, "aidiyet" kavramı, doğal dünya ve yeni yaşam döngüleri kavramı gibi çeşitli temaları derinlemesine inceleyen bir görsel sanatçıdır. Pilevneli'nin resimlerinin dikkat çeken yönlerinden biri sıklıkla şiirlerini kaleme alan sanatçının eserlerinde metin ve şiirin bütünleşmesidir. Bu metinsel unsurlar görsel kompozisyonlarının yanında bir arada var oluyor ve parçalarının genel önemini ve anlatımını zenginleştiriyor. Pilevneli eserlerinde farklı kültürlerden desen, form ve renklerin yanı sıra doğadan ilham alan organik şekilleri de sıklıkla kullanıyor. Bu şekilde, farklı toplumlar arasında birlik ve doğaya ve onun kaynaklarına derin saygı ile karakterize edilen ideal bir dünya vizyonunu vurgulamayı amaçlıyor.
Pilevneli, dijital kolaj serisi "Plastik Dünya"da farklı kültürel desenleri, şekilleri ve renkleri fotoğrafla birleştirerek hem kültürel ayrımcılığı hem de aşırı plastik kullanımı başta olmak üzere sürdürülemez insan uygulamalarını ortaya çıkarıyor. Kültürel estetiğin bu füzyonu tipik olarak soyut veya yarı soyut formlarda tasvir edilerek sanatçının benzersiz sanatsal vizyonunu sergiliyor.
I Stand Alone /Canan Erbil
“I Stand Alone”, birikmiş anıların yükünü taşıyan melankolik yolculuğu inceleyen, içe dönük bir fotoğraf serisi. Her çağrıştırıcı fotoğrafta, uçsuz bucaksız bir alanın ortasında, yaşamın birikmiş katmanlarını taşımanın derin yalnızlığını özetleyen yalnız bir figür ortaya çıkıyor.
İzleyiciler bu yalnız ruhların yanında dolaşırken, her kareye kazınmış derin hikayeleri (sevinç, acı ve bizi tanımlayan acı-tatlı anılar) yansıtan bir özlem ve yalnızlık hissi yayılıyor.
Bu hatırlamayı taşıma eylemi, kalabalıklar içinde kendini soyutlamanın dokunaklı bir yolculuğuna dönüşüyor ve anlatılarımızın unutulmaz güzelliğini ortaya çıkarıyor. Bu esrarengiz tasvirde, her bir öznenin varoluşun sürekli bir araya gelen parçalarıyla boğuştuğu çok boyutlu bir tekillik oyunu ortaya çıkıyor.
“I Stand Alone” melankolik yankılardan oluşan bir senfoniyi ve sürekli birikimle dolu bir dünyaya ait olmanın sonsuz arayışını fısıldıyor.
Archaic Units /Neslihan Koyuncu
Sayma çubuklarının antik Doğu Asya'ya kadar uzanan bir geçmişi vardır ve bu çubuklar matematikçiler tarafından ondalık hesaplamalar için kullanılmıştır. Kendi sayı sistemlerine sahip olduklarından, başlangıçta bir sayının rakamlarını ve bunun bir tam sayı mı yoksa rasyonel bir sayı mı olduğunu temsil etmek için konumlarının değişkenleri tarafından kullanılırlar. İmparatorluk öncesi Çin'de nispeten karmaşık hesaplamalarda kullanılan sayma çubukları, günümüz Türkiye'sinde matematiksel hesaplamalar için bir araç olarak kullanılmaktadır ancak geçmişinden ve gerçek potansiyelinden kopuktur.
Türkiye’de ilkokul 1. sınıfta her çubuk 1’i temsil ettiğinden sayma çubukları yalnızca temel hesaplamalar ve saymayı öğrenmek için kullanılıyor. Nesnelerle birlikte gelen çubuk sayı sistemine dair bilgiden kopuk olarak, bu plastik çubukların Çin’den Türkiye’ye ithal edildiğini varsaymak yanlış olmaz. Bu rengarenk plastik nesneler, çocuklara yetişkinliği anlamalarına yardımcı olmak için verilen birkaç araçtan biri olduğu için, derinlemesine eğitim ve bilgi eksikliği de Türkiye'deki yaşamın yetersiz şekilde anlaşılmasına yol açıyor. Türk eğitim sistemi içerisinde büyüyen ve daha önce çubuk sayı sistemi hakkında hiçbir şey öğrenmemiş biri olarak, sayma çubuklarını kendilerinin temsilcisi ve arkaik tarihlerinden izole edilmiş nesneler olarak kullanarak çevremdeki yaşamı anlamaya yönelik görsel sistemimi oluşturma ve bunları kendi arkaik birimlerim haline getirme eğilimindeyim.
Seyir / Murat Durusoy
Sanat pratiğimin özü, yolculuğa çıkmak, gözlem yapmak, hayallere dalmak gibi çok yönlü Türkçe bir kelime olan “Seyir” kavramı etrafında şekilleniyor. Çalışmalarım aracılığıyla, Dijital Kültür Tarihinin engin manzarasını kateden, fotografik ifadenin ve dijital görüntü üretiminin yeni boyutlarına dalan yaratıcı bir keşfe çıkıyorum. Bu seride fotoğraflarım, hem çeşitli teknolojik araçların kullanımını hem de yazılım geliştiricilerin dayattığı sınırları yeniden tanımlama arayışını kapsayan bir yolda ilerliyor. Mevcut teknolojinin sınırlarını zorlayarak, görsel yaratımın keşfedilmemiş olanaklarını ortaya çıkararak kurallarını yeniden şekillendirmeye ve yeniden yapılandırmaya çalışıyorum. “Seyir”, Türkiye'deki belirli bir şehrin manzarasının özünü benzersiz bir mercekle yakalama çabası.
Contact / Ezgi Temur
''Dünya etten ibaret olduğuna göre, beden ile dünya arasındaki sınırı nereye koyacağız?'' Maurice Merleau-Ponty. Cilt, bedenin ve dünyanın buluştuğu ve birbirine dokunduğu yerdir. Cildi bir sınır olarak düşünüyoruz ama cilt bir sürekliliktir. Cilt, içerisi ve dışarısı arasındaki sürekli temas ve diyalogdur. Dünya cildimiz aracılığıyla bize dokunabilir. Cilt her bakımdan çift taraflıdır. Bize zevk de verir, acı da verir. Her zaman bizimle var olur duruyor, bize kırılganlığımızı ve ölümlülüğümüzü hatırlatır. Bu seri boyunca sürekli olarak cilt arayışındayım; kendi cildim, başkalarının ve nesnelerin ciltleri. Ancak cilt ele geçmesi daima zor bir şeydir. İnsan cilt ele geçiremez; cilt her zaman akış halindedir. Cildimizi ancak gerçeklikle ve onun nesneleriyle temas halinde olduğumuzda hissedebiliriz. Nesneler yaşar ve bize geri dokunur. Dokunuşumuz nesneler üzerinde iz bırakır ve nesneler bir tarihi elinde tutar.
Kürleme / Hilal Işık
Kürleme serisi, sanatçının eserlerinde kullandığı kurgu-gerçek aile hikayesi temasını merkeze alan bir fotoğraf serisidir. H. Işık, dünyanın her yerinden 1914 yılına ait fotoğrafları ve aile arşivinden bulduğu fotoğrafları bir hikaye etrafında birleştirdi. Bu fotoğraflar aracılığıyla o anlara dönerek bu hikayeyi hatırlayan ve anlatan bir bilinç inşa etti. Hikâye anlatıcısı hikâyesiyle bütünlük kurmaya çalışsa da kişi, zaman ve mekân konusunda tutarsızlıklar vardır. Her sahnenin ortamı ve tonu çok farklı çünkü bu sıçramalar hikayede bir anlam ifade etmiyor. Sulu boya stilinin seçimi hafızanın bu güvenilmezliğine işaret ediyor ve hatırlama eylemini sorguluyor. Bir yandan da hatırlama ve hafızanın bu muğlak alanında insanın kendi hikâyesini yeniden kurma potansiyelini ortaya çıkarmaya çalışıyor. Bu seride bilinç tuhaftır; bir yandan aile hikâyesinde yerini bulmaya çalışırken bir yandan da onu yapısöküme uğratıyor, yeniden yazıyor, yalan söylüyor ya da reddediyor.