Mercator-İPM Araştırma Bursu Programı Dördüncü Yılında

Mercator-İPM Araştırma Bursu Programı Dördüncü Yılında

İstanbul Politikalar Merkezi-Sabancı Üniversitesi-Stiftung Mercator Girişimi 2015-2016 Mercator-İPM Araştırma Bursu Programı için bir hoşgeldiniz etkinliği gerçekleştirdi. Burs programı, Sabancı Üniversitesi ve Stiftung Mercator arasındaki beş yıllık stratejik ortaklığın en önemli çalışmalarından birini oluşturuyor. Programın amacı, Avrupa Birliği/Almanya-Türkiye ilişkileri üzerine yapacakları araştırmalar ve politika çalışmalarıyla, Türkiye-Almanya ve aynı zamanda Türkiye-Avrupa arasındaki akademik, siyasal ve sosyal bağları güçlendirmek.

İstanbul Politikalar Merkezi Direktörü Fuat Keyman, etkinliği Mercator-İPM Burs Programı'nın başarısının altını çizen bir konuşma ile açtı. Programın uluslararası araştırmacı gruplarını bir araya getirmekteki başarısını vurguladı. Keyman, Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı’ya, Sabancı Üniversitesi Rektörü Nihat Berker’e, İPM Yönetim Kurulu Üyesi ve Brookings Institute Başkan Yardımcısı Kemal Derviş’e, Stiftung Mercator Danışma Kurulu Üyesi Rüdiger Frohn’a, Stiftung Mercator Direktörü Michael Schwarz’a, Stiftung Mercator Uluslararası İlişkiler Direktörü Anne Duncker’a, aynı zamanda İPM çalışanlarına ve Stiftung Mercator’a minnettarlığını belirtti.

Fuat Keyman’nın ardından açış konuşmacısı Rudiger Frohn yeni araştırmacıları çalışmaları için tebrik etti. Frohn aynı zamanda, Mercator-İPM Girişimi’nin başarısına dikkat çekti ve uluslararası zorlukların aşılmasında karşılıklı anlayışın önemini vurguladı.

Açış konuşmalarının ardından 2014/2015 yılı Kıdemli Araştırmacıları Prof. Dr. Nilüfer Göle, Paris Ecole des Hautes Études en Sciences Sociales ve Dr. Günter Seufert, Stiftung Wissenschaft und Politik ile 2014/2015 Araştırmacılarından Barbara Pusch, Susanne Güsten, Ethemcan Turhan, Cenk Demiroğlu ve Ayşe Ezgi Gürcan, İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Jean Monnet Başkanı Doç. Dr. Senem Aydın-Düzgit kolaylaştırıcılığında, araştırmaları sırasında en çok etkilendikleri deneyimlerden kısa notlar paylaştılar. 

2015/2016 Araştırmacıları Çetin Çelik, Christiane Fröhlich, Peter Mock, Hande Paker,  İlke Toygür ve Defne Kadıoğlu Polat’ın yer aldığı tanıtım videosunun gösterimi sonrasında gerçekleşen yemek resepsiyonuyla etkinlik tamamlandı. 

Türkiye ekonomisine “sertifikalı ihracatçılar” kazandırılıyor

Türkiye ekonomisine “sertifikalı ihracatçılar” kazandırılıyor

Akbank, KOBİ’lerin ihracat sürecinde başarılı olabilmeleri için Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme Birimi, EDU ile birlikte düzenlediği “Akbank İhracat Akademisi” ile Bursa’da sertifikalı ihracatçılar yetiştirecek.


Akbank, geçen yılsonunda "Yürüyelim Arkadaşlar" sloganıyla başlattığı "İhracat Seferberliği" kapsamındaki çalışmalarına devam ediyor. Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme Birimi, EDU ile hazırlanan “Akbank İhracat Akademisi” KOBİ’lerin ihracat konusundaki bilgi ve becerilerini artırarak sürdürülebilir büyümelerine destek olacak.

Türkiye genelinde gerçekleştirilecek “Akbank İhracat Akademisi” sertifika programının ilki 14-15-16 Ekim tarihlerinde Bursa’da düzenlenecek. 

Program kapsamında, ihracat için hedef pazarlar belirlenmesi, rekabetçi olabilmek için uygun segmentlerin bulunup odaklanılması, bu pazarlardaki alıcıların tespit ve analiz edilmesi, pazarlama ve pazar araştırması yapılması, ihracat için planlama ve iş modellerinin oluşturulması konularında katılımcılara bilgi verilecek. Ayrıca dış pazarlarda sosyal, kültürel, politik, hukuki konularda bilgi sahibi olunması, başarılı iş görüşmeleri ve müzakerelerin yapılmasından, teslim, ödeme şekillerinin bilinmesi ve ihracat için devlet desteklerinden yararlanılabilmesine kadar farklı boyutlarda KOBİ’lere yol gösterilecek.

Eğitim, ihracat projelerinde çalışan, her biri konusunda uzman, ulusal ve uluslararası şirketlerde üst düzey yönetim ve danışmanlık tecrübesine sahip Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme Birimi, EDU tarafından verilecek. 

3 gün sürecek programdan ihracat potansiyelini artırmak isteyen firma sahibi/ortakları ya da üst düzey yöneticiler yararlanabilecek. Katılımcılara program sonununda Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme Birimi, EDU tarafından sertifika verilecek. Ayrıca dileyen KOBİ’lere özel, indirimli olarak “Kurumsal Rehberlik Süreci” sunulacak.

Program’a ilişkin bilgi veren Akbank KOBİ Bankacılığı’ndan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Bülent Oğuz, ihracatın önümüzdeki dönemde Türkiye büyümesinin dinamosu olacağına işaret etti ve ekledi:

“KOBİ’lerimiz sadece iç pazarla kısıtlı kalmamalı, dünyaya açılmalılar. Türk bayrağını uluslararası pazarlara da taşımalılar. İşte bu noktada “Akbank İhracat Akademisi” ile onlara önemli bir pencere daha açıyoruz. 

KOBİ’lerimiz çeşitli nedenlerle ya ihracata yönelmekte zorlanıyor ya da girmiş oldukları ihracat aktivitelerinde beklenen başarıyı elde edemiyorlar. Bu ihracat pazarlaması konusunda bilgi eksikliği, dış pazarlara açılırken bir plan ve strateji yapılmaması, gerekli kaynakların bulunamamış olmasından kaynaklanıyor. Bu gerçeklerden hareketle onların doğru adımlarla ilerlemelerine yardımcı olmak için “Akbank İhracat Akademisi”ni oluşturduk. Program sayesinde müşterilerimiz İhracat Stratejimi Nasıl Oluşturacağım?, Kim, Neden Benden Alsın?, Dünya Çapında Gelişmeler, Trender Nelerdir?, Kültürel Farklılıkları Nasıl Aşacağım?, Hangi Devlet Destekleri/Teşviklerinden Yararlanabilirim? gibi birçok sorunun yanıtını bulacaklar. 

Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme Birimi EDU Direktörü Dr. Cüneyt Evirgen ise program hakkındaki görüşlerini şöyle dile getirdi: 

"KOBİ’lerin ülke ekonomisinin gelişimine çok önemli katkıları olduğu son derece aşikar. EDU olarak Akbank işbirliğinde hayata geçirdiğimiz Akbank İhracat Akademisi ile KOBİ’lerin dış ticaret faaliyetlerinde de aynı pozitif etkiyi sağlamasına ve artırmasına yardımcı olmayı hedefliyoruz. Programımız KOBİ’lerin ihracata katkısını nasıl arttırırız ve KOBİ’lere ihracatın avantajlarını nasıl aktarırız sorularına odaklanarak ihracat potansiyellerini hayata geçirmelerine ve mevcut ihracat faaliyetlerini geliştirmelerine destek olacak." 

14 Ekim’de Bursa’da başlayacak “Akbank İhracat Akademisi”ne 7 Ekim’e kadar edu.sabanciuniv.edu/tr/akbank-ihracat-akademisi’den başvurulabilecek.  

Hakan Orbay Araştırma Ödülleri’nin 2015 Kazananları Belli Oldu

Hakan Orbay Araştırma Ödülleri’nin 2015 Kazananları Belli Oldu

Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi tarafından, 2011 yılında hayatını kaybeten öğretim üyesi Hakan Orbay anısına düzenlenen “Hakan Orbay Araştırma Ödülü” 2015 kazananları belli oldu.


Finans ve mikro iktisat alanlarındaki genç araştırmacıların özgün çalışmalar üretmesini desteklemek amacıyla tasarlanan ödülün birincisi “Resident Networks and Firm Trade” başlıklı çalışmasıyla Naveen Jindal School of Management, University of Texas at Dallas Öğretim Üyesi Ümit Gürkan Gürün oldu.

Saïd Business School, University of Oxford’dan Mehmet İhsan Canayaz “Is the revolving door of Washington a back door to excess corporate returns?” başlıklı çalışmasıyla ikinci, Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Cem Demiroğlu “Indicators of Collateral Misreporting” başlıklı çalışmasıyla üçüncü oldu. 

Ödülün bu yılki jürisinde İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Benan Zeki Orbay, Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyeleri Eren İnci ve İzak Atiyas, Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyeleri Koray Deniz Şimşek, Aziz Şimşir, Yiğit Atılgan, Melsa Ararat ve Nakiye Boyacıgiller yer aldı.

Kazananlar ödüllerini fakülte tarafından Aralık ayında düzenlenecek törende alacaklar. 

Hakan Orbay’ın Kısa Özgeçmişi:

Hakan Orbay, 1979 yılında Ankara Fen Lisesi’den mezun olduktan sonra 1979-1983 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi Elektrik Mühendisliği ve Fizik Bölümlerinde lisans eğitimini tamamlamıştır.  Yüksek lisans derecesini 1986 yılında Calgary Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Bölümü’nden almış, ardından Türkiye’ye dönmüş ve 1988-1991 yıllarında bankacılık sektöründe bilgi teknolojileri alanında çeşitli görevlerde bulunmuştur. Akademiye olan ilgisini çalışma hayatında da kaybetmemiş ve ABD’ye giderek 1991-1995 yılları arasında Stanford Üniversitesi Yüksek İşletme Okulu (Graduate School of Business) İktisat Bölümü’nde doktorasını tamamlamıştır. 1996-1999 yılları arasında Koç Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalışmış, ardından da kuruluş aşamasında üniversitemize katılarak vefat ettiği 2011 yılına kadar da Yönetim Bilimleri Fakültemizde öğretim üyeliği görevine devam etmiştir.

Ali Alpar'dan Nobel ve Türkiye'de Bilim Değerlendirmesi

Ali Alpar'dan Nobel ve Türkiye'de Bilim Değerlendirmesi

Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyemiz Ali Alpar CNN Türk'te Mirgün Cabas'ın sunduğu "Her Şey" programına 8 Ekim Perşembe günü canlı yayın ile bağlanarak, Aziz Sancar'a verilen Nobel Kimya Bilim Ödülü ve Türkiye'de bilimsel çalışmalar üzerine görüş verdi.

Programı izlemek için lütfen tıklayınız

Rektörümüz Nihat Berker’den, Prof. Dr. Aziz Sancar’a Tebrik

Rektörümüz Nihat Berker’den, Prof. Dr. Aziz Sancar’a Tebrik

Sabancı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. A. Nihat Berker’den, Prof. Dr. Aziz Sancar’a tebrik mesajı


Sabancı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. A. Nihat Berker 2015 Nobel Kimya Ödülü'ne layık görülen Prof. Dr. Aziz Sancar'ı tebrik etti.  

Prof. Dr. A. Nihat Berker “Kendisinin başarısı Türkiye'deki ve dünyadaki tüm Türk bilim insanları için ufuk açıcı ve ümit verici bir gelişme olmuştur. Türkiye’den bir bilim insanının, dünyanın en önemli bilimsel ödüllerinden birine layık görülmesinden büyük bir heyecan duyduk. Gelecekte de Türkiye’den, bilimin farklı dallarında çalışan bilim insanlarının Nobel gibi yüksek prestijli ödüllere layık görüleceklerine eminim. Prof.Dr. Aziz Sancar’ı, 2015 Nobel Kimya Ödülü'nü almasına vesile olan ‘DNA Onarımı’ konulu çalışması ve bilime yaptığı katkılardan dolayı tebrik ediyorum” dedi. 

Sancar, Lindahl ve Modrich; 2015 Nobel Kimya Ödülü'nü, hücrelerin hasar gören DNA'ları nasıl onardığını ve genetik bilgisini koruduğunu haritalandıran araştırmaları sayesinde kazandı. Söz konusu çalışmalardan, yeni kanser tedavilerinin geliştirilmesinde faydalanıldı.

Nobel Kimya Ödülü'nü Prof. Aziz Sancar Kazandı

Nobel Kimya Ödülü'nü Prof. Aziz Sancar Kazandı

Kuzey Carolina Üniversitesi Biyokimya ve Biyofizik bölümü öğretim üyesi Türk-Amerikalı bilim insanı Prof. Dr. Aziz Sancar 2015 Nobel Kimya Ödülü'nün sahibi oldu.


Hücrelerin hasar gören DNA'ları nasıl onardığını ve genetik bilgisini koruduğunu haritalandıran araştırmaları sayesinde 2015 Nobel Kimya Ödülü'nü kazananan Sancar'ın söz konusu çalışamalarından, yeni kanser tedavilerinin geliştirilmesinde faydalanıldı.

Prof. Dr. Aziz Sancar kimdir?

Mardin'in Savur ilçesinde, Türk asıllı ana dili Arapça olan orta gelirli bir çiftçi ailesinin sekiz çocuğundan yedincisi olarak dünyaya geldi. Anne-babasının okuma yazma bilmediğini söyleyen Sancar "Ancak eğitimin önemini biliyorlardı ve çocuklarının tümünün eğitim alması için ellerinden geleni yaptılar" diyor. İlk eğitimini Mardin'de tamamladı. İyi bir öğrenci olmasının yanısıra lise futbol takımında kalecilik de yaptı ve Genç Milli Futbol takımı denemelerine çağrıldı.

1963'te girdiği İstanbul Tıp Fakültesi'ni 1969'da bitirdikten sonra Savur'da iki yıl sağlık ocağında hekimlik yaptı. Daha sonra Dallas'a giderek Dallas Texas Üniversitesinde Moleküler Biyoloji dalında doktora yaptı. Yale Üniversitesi'nde DNA onarımı dalında doçentlik tezini tamamladı. Daha sonra DNA onarımı, hücre dizilimi, kanser tedavisi ve biyolojik saat üzerinde çalışmalarını sürdürdü. 415 bilimsel makale ve 33 kitap yayınladı.

Kendisi gibi biyokimya profesörü ve öğretim üyesi olan Gwen Boles Sancar ile evlidir. Eşiyle birlikte ABD'de okuyan Türk öğrencilerine yardım etmek ve Türkiye-Amerikan ilişkilerini geliştirmek amacıyla Aziz&Gwen Sancar Vakfı'nı kurmuştur. Vakfın ABD'nin Kuzey Carolina eyaletinde "Carolina Türk Evi" isimli bir öğrenci misafirhanesi de bulunmaktadır.

Kaynak: wikipedia

Türkiye Sera Gazı Emisyonlarını Azaltarak da Büyümeye Devam Edebilir!

Türkiye Sera Gazı Emisyonlarını Azaltarak da Büyümeye Devam Edebilir!

“Türkiye için Düşük Karbonlu Kalkınma Yolları ve Öncelikleri” raporu, Türkiye'nin ekonomik büyümesini devam ettirerek sera gazı emisyonlarını azaltabileceğini ortaya koyuyor. 


WWF-Türkiye ve Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi işbirliğiyle hazırlanan “Türkiye için Düşük Karbonlu Kalkınma Yolları ve Öncelikleri” raporu, Türkiye'nin karbon emisyonlarını azaltabileceğini, bunu yaparken ise ekonomik büyümenin devamının mümkün olduğunu gösteriyor. Araştırmaya göre, emisyon azaltım politikalarının uygulanmasında gecikilmesi halinde, Türkiye'nin iklim değişikliğiyle mücadelede üzerine düşen katkıyı yerine getirmesi için “eksi” büyüme oranlarına katlanması gerekebilir.  

Türkiye, iklim değişikliğine yol açan sera gazı emisyonları konusunda tarihsel ve güncel olarak en büyük kirleticiler arasında yer almıyor. Ancak 1990'dan bu yana sera gazı emisyonlarını yüzde 110,4 oranında artırdı. 30 Eylül 2015 tarihinde BM'ye sunulan ulusal katkı metnine  (INDC) göre bu artışın hızlanarak devam ettirilmesi öngörülüyor. 

WWF-Türkiye ve İstanbul Politikalar Merkezi işbirliğiyle, Bilkent Üniversitesi'nden Prof. Dr. Erinç Yeldan ve ODTÜ'den Doç. Dr. Ebru Voyvoda tarafından gerçekleştirilen analiz, Türkiye için başka bir seçeneğin olduğunu ortaya koyuyor ve üç kritik soruya cevap arıyor: 

1. Türkiye'nin 2°C hedefi kapsamında belirlemesi gereken emisyon azaltım hedefi ne olabilir?

2. Gerekli emisyon azaltımını gerçekleştirebilmek için nasıl bir politikalar paketi uygulanabilir?

3. Söz konusu politikaların makroekonomik göstergeler üzerinde nasıl bir etkisi olabilir? Bunları uygulamanın ve uygulamamanın maliyeti nedir?

Türkiye 2030 yılında karbon emisyonlarını, yüksek büyüme tahminleri içeren senaryoya göre yüzde 40, gerçekçi büyüme tahminine dayanan senaryoya göre ise yüzde 23 oranında azaltabilir. Bu sayede, ekonominin karbon emisyonu yoğunluğunda da (yıllık CO2 emisyonu/GSYH) yüzde 20 oranında bir düşüş sağlamak mümkün.

Senaryoları tasarlarken yapılan varsayımların önemine dikkat çeken Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi Kıdemli Uzmanı Dr. Ümit Şahin, “Türkiye ulusal katkı beyanında sera gazı emisyonlarında artıştan azaltım hedefi belirledi. Benzer yolu izleyen ülkelerin katkıları değerlendirilirken, referans senaryoların ne derece gerçekçi olduğunun göz önüne alınması gerekiyor. Bu analiz ile Türkiye'nin resmi ulusal katkı beyanı arasındaki temel farklardan birisi bu.Raporda gerçekçi büyüme tahminlerine dayandırdığımız, emisyon azaltımına ilişkin herhangi bir ek politika önlemi öngörmeyen senaryo  çerçevesinde 2030 yılında ulaşılacak emisyonların, Türkiye'nin emisyon azaltım taahhütünün yüzde 15 altında olabileceğini görüyoruz. Bu, Türkiye'nin ulusal katkı beyanının gerçekçi varsayımlara dayandırılmadığı anlamına gelebilir” dedi. Şahin, “Ülkelerin emisyon azaltımı hedeflerini bilimsel çalışmalarla belirlemeleri ve gerekli politika araçlarının ekonomi üzerindeki etkilerini ölçmeleri son derece önemli. Bu çalışmalarda ilgili bütün tarafların, kamu kurum ve kuruluşlarının, akademisyenlerin ve uzmanların, iş çevrelerinin ve sivil toplumun katkısının alınması da hayati önem taşıyor. Ancak farklı yöntemlerle yapılan çok sayıda analizden gerekli sonuçların süzülmesi yoluyla yaratıcı, gerçekçi, uygulanabilir ve işe yarar politikaların benimsenmesi mümkün olabilir” diye ekledi.

Türkiye için Düşük Karbonlu Kalkınma Yolları raporu, başka noktalarda da Türkiye'nin Birleşmiş Milletler'e sunduğu ulusal katkı beyanından ayrılıyor. Türkiye'nin ulusal katkısında, 2030 yılına kadar sera gazı emisyon artışının, emisyon azaltım senaryosu altında bile 1990-2013 dönemine göre yüzde 25 oranında hızlanarak devam edeceği belirtiliyor. Bu, 2030 yılına gelindiğinde kişi başına düşen emisyonların Japonya, Almanya, İngiltere ve Avrupa Birliği ortalamasını aşacağı anlamına geliyor. Araştırmaya göre ise, Türkiye’nin 2°C hedefi içinde payına düşen sorumluluğu yerine getirebilmesi için yıllık CO2 emisyonlarının 2020’ye kadar 390 MtCO2 düzeyinde zirve noktaya ulaşması, bu tarihten sonra da kademeli bir düşüşle, 2030 yılında 340 MtCO2 seviyesine (2010 yılı değerine) geri çekilmesi gerekiyor. 

Bu doğrultuda bir dönüşümün başlatılması için raporda “İklim Politikası Paketi” adı verilen senaryo altında üç politika tedbiri tanımlanıyor: (i) Karbon vergisi toplanması; (ii) Bu vergilerin yenilenebilir yatırım fonu vasıtasıyla yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretmek için kullanılması; (iii) Enerji verimliliğinde teknolojik gelişme ve piyasa şartlarına bağlı artışlar. Bulgular, bu emisyon azaltımı tedbirlerinin yenilenebilir enerji kaynaklarının payının fosil yakıtlar aleyhine artırılmasını mümkün kılabileceğini ortaya koyuyor. Bu değişim ile referans senaryoya göre karbon emisyonlarında yüzde 23, kömür ithalatında yüzde 25, doğal gaz ithalatında ise yüzde 35 oranında düşüş sağlanacağı öngörülüyor.

Böyle bir dönüşümün ve kazanımların bir maliyeti var. Analiz sonuçlarına göre, 2020’ye kadar olan dönemde GSYH artışının yüzde 4 yerine yüzde 3,3 düzeyinde gerçekleşeceği öngörülüyor. Ancak 2025 yılından sonra senaryolar arasındaki büyüme hızları arasındaki fark azalarak 2030 yılında yok oluyor. 

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi Direktörü Prof. Dr. Fuat Keyman, “Emisyon azaltım politikalarının hemen devreye girmesiyle milli gelirin artış hızında bir miktar düşüş yaşansa da, ekonomik büyümeyi muhafaza etmek mümkün. Bu da “yeşil büyüme” yaklaşımının Türkiye için de geçerli ve uygulanabilir olduğu şeklinde yorumlanabilir” dedi.

Analiz sonuçlarına göre İklim Politikası Paketi'nde yer alan araçlar, 2020 yılına kadar emisyon seyrini 2°C hedefiyle paralel bir yörüngede tutmak için yeterli. Hedefi tam olarak yakalayabilmek için endüstri, ulaştırma, atık yönetimi ve enerji verimliliği gibi alanlarda sektörel analiz ve  çalışmaların yapılması, emisyon azaltım potansiyelinin yakalanması gerekiyor.  Zamanlama çok kritik. Analiz, emisyon azaltım önlemlerinin uygulanmasının ertelenmesi halinde, Türkiye'nin 2°C hedefi çerçevesindeki sorumluluğunu yerine getirmek için 2024 yılından sonra “eksi” büyüme oranlarına katlanmak zorunda kalabileceğini ortaya koyuyor.  

Türkiye'nin bir rol ayrımında olduğunu belirten ve Türkiye'nin önündeki fırsatların altını çizen WWF-Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Bayar, “Bu analiz, Türkiye'nin iklim değişikliğiyle mücadelede üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi için derhal harekete geçmesi gerektiğini gösteriyor. Yaklaşık 40 gün sonra düzenlenecek ve Türkiye'nin ev sahipliği yapacağı G20 Zirvesi, bunun ilk adımı olabilir. G20'den ve ülkemizden iki beklentimiz var. Birincisi, Paris'teki iklim zirvesine güçlü bir mesajın iletilmesi. 2050 yılında %100 yenilenebilir enerjiye geçiş hedefi, oldukça kuvvetli bir niyet beyanı olabilir. İkinci beklentimiz ise, Türkiye'nin gerek G20 içinde, gerekse ülke içinde fosil yakıt teşviklerine son verilmesi için gerekli adımları atması. Bunlar, hem enerji altyapısında dönüşüm, hem de enerji piyasalarının etkinlik ve sürdürülebilirliğinin  sağlanması için kritik adımlar” dedi. 

Türkiye için Düşük Karbonlu Kalkınma Yolları ve Öncelikleri” raporuna ulaşmak için: http://bit.ly/1VEft2A 

TÜSİAD Bu Gençlikte İŞ Var! diyor

TÜSİAD Bu Gençlikte İŞ Var! diyor

TÜSİAD Bu Gençlikte İŞ Var!, üniversite öğrencilerinin ekip halinde katılarak iyi iş fikirleri ile başvurdukları, ön elemeyi geçen ekiplerin TÜSİAD Üye Rehberleri ile birlikte fikirlerini geliştirme ve iş planı hazırlama imkanı elde ettikleri bir fikir yarışmasıdır.

Yarışmaya başvurmak için http://www.bugenclikteisvar.com/

Sabancı Vakfı’nın Ana Desteği ile G(irls)20 Zirvesi

Sabancı Vakfı’nın Ana Desteği ile G(irls)20 Zirvesi

Sabancı Vakfı’nın Ana Destekçisi Olduğu G(irls)20 Zirvesi İstanbul’da Düzenlendi

Zirvede Açılış Konuşmasını Yapan Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı: “Kadınlar ‘Ayrıcalık’ Değil, Hakları Olan ‘Eşitliği’ İstiyor.”

- Güler Sabancı:Çalışmalarımızla Kız Çocuklarının Eğitim Hakkına Erişmesine Öncelik verdik.

- Sabancı:Bireyin Hak ve Özgürlüklerinin Öncelikli Olduğu, Sağlıklı İşleyen Bir Demokrasinin Olmadığı Bir Ortamda Toplumsal Kalkınma Sürdürülebilir Olamaz.

- Sabancı:Basın Özgürlüğü Sağlıklı Bir Demokrasinin Olmazsa Olmazıdır

Sabancı Vakfı’nın ana destekçisi olduğu G(irls)20 2015 Zirvesinin açılışı İstanbul’da gerçekleşti. Odak noktası kadının işgücüne katılımını artırmak olan zirvede genç kadınlardan oluşan uluslararası G(irls)20 Heyeti de yer aldı. Zirveye adını veren G(irls)20 heyeti G(20) liderlerini, 2025 yılına gelindiğinde 100 milyonun üzerinde kadının işgücüne dahil edilmesi yönünde verdikleri taahhüdü yerine getirmeye davet edecek.

“En büyük engel, kadınla erkeğin eşit olarak algılanmaması”

Zirvede açılış konuşmasını yapan Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, 21. yüzyılın kadınların yüzyılı olduğunu söyleyerek “Bugün kadının ekonomik hayata katılımının önündeki en büyük engel, kadınla erkeğin eşit olarak algılanmamasıdır. Toplumdaki bu algıyı kırmadığımız sürece eğitimde, politikada, iş hayatında kadını göremeyiz. Kadının ekonomik hayata katılımı için kadınla erkeğin eşit olması gerekiyor. Bu bir ayrıcalık değil, haktır. Kadınlar ‘ayrıcalık’ değil ‘eşitlik’ istiyor. İşte bu nedenle Sabancı Vakfı’nda yaptığımız çalışmalarda ‘meselenin köklerine inmeye’ gayret ediyoruz.”  dedi.

Sabancı Vakfı’nda özellikle son 10 yıldır kadınlara ve kız çocuklarına çok daha odaklı çalıştıklarını dile getiren Sabancı, “Konuyla ilgili Kamu, yerel yönetim ve STK’ların içinde bulunduğu çalışmalar yaptık. Bunlardan biri Birleşmiş Milletler Ortak Programı. Birleşmiş Milletler kuruluşlarıyla işbirliği içinde 10 yıl boyunca iki ortak program yürüttük. Bu kadar ortağın bir arada bulunduğu çalışmalar genelde kolay olmuyor. Ancak toplumsal gelişme için birlikte çalışmaya mecburuz. Ortak programlarımız kapsamında, toplumsal cinsiyet eşitliği bilincinin yerelde yaygınlaşması ve yerel hizmetlerin bu duyarlılıkla uygulanması için çalıştık.” dedi.

Güler Sabancı, Sabancı Vakfı’nın desteklediği projelerden biri olan ve sanat aracılığıyla Türkiye’nin her köşesine ulaşarak erken yaşta evlilikler sorunu ile ilgili farkındalık uyandıran “Kız Leyla” şarkısına da dikkat çekerek; “Erken yaşta ve zorla evlilikler, bugün sadece Türkiye’nin değil, tüm dünyanın sorunu. Erken yaşta evliliği önlemek minimize etmek, en azından 18 yaşa gelip kendi hukuki haklarına sahip olması anlamına gelir. Hiç değilse bunu başarmamız gerekiyor.” dedi.

 

“Toplumsal gelişme, kadının topluma eşit katılımıyla mümkün”

Vakfın kadın alanında verdiği desteklere değinen Sabancı, “Yürüttüğümüz tüm bu çalışmalarla kız çocuklarının eğitim hakkına erişmesine, kadının ekonomik hayattaki yerinin güçlenmesine, politikada ve toplumun her alanında söz sahibi olmasına katkıda bulunduk. Toplumsal gelişmenin, kadının topluma eşit katılımıyla mümkün olduğuna inanıyorum.” dedi.

Sabancı “Toplumsal ve ekonomik kalkınma için kadın ve erkeğin eşit olduğu bir dünya hayalimiz var. Bu hayal ışığını gösteriyor. Artık çok yukarıda ve uzakta değil. Kadının iş gücüne katılımının sağlanması için temelde kız çocuklarının eğitimine devam etmesini sağlamalıyız ve tüm dünyada kadının toplum içindeki rolünü desteklemeli ve geliştirmeliyiz. Bütün araştırmalar ve geliştirmeler, içinde yaşadığımız dünya, iletişimimiz birbirimize cesaret veriyor. Kat ettiğimiz yola bakıyorum. Girls 20’ye bakıyorum. 6 yılda kat ettiğimiz yolu önümüzdeki 6 ayda aşacağımıza inanıyorum. Birbirimizle paylaşmalıyız, paylaştıkça çoğalırız.” dedi.

Sabancı, “Toplumsal kalkınmanın bir diğer önemli unsuru ise demokrasi ve özgürlükler meselesidir. Bireyin hak ve özgürlüklerinin öncelikli olduğu, sağlıklı işleyen bir demokrasinin olmadığı bir ortamda toplumsal kalkınma sürdürülebilir olamaz. Toplumsal kalkınma ve sağlıklı bir demokrasi için basın özgürlüğü, olmazsa olmazdır.” dedi.

G(irls)20 Zirvesi’nde Türkiye’den ve dünyanın farklı bölgelerinden gelen konuşmacılar bir araya geldi. Katılımcılar arasında OECD, Carlson-Rezidor, Dünya Ekonomik Forumu, FBI, Korn Ferry, IFC, RMK Classic ve diğer kurumlardan liderler de vardı.

Küresel zirvenin odaklandığı konular arasında “bugünkü ve gelecek kuşaklara ait kadınları sürdürülebilir ve adil olarak ücretlendirilen işler için hazırlama”, “istihdamın önündeki kültürel, sosyal ve politik engeller” ve “kadınlar için iş yaratabildiği kanıtlanan en iyi uygulamalar” gibi başlıklar yer alıyor.

Abone ol