Öğrencimiz Bengüsu Özcan'ın yeni kitabı "Antika Adam" çıktı!

Öğrencimiz Bengüsu Özcan'ın yeni kitabı "Antika Adam" çıktı!

Endüstri Mühendisliği 4. sınıf öğrencimiz Bengüsu Özcan'ın ikinci kitabı Antika Adam 6 Eylül 2016'da Pena Yayınları tarafından yayımlandı! 

Antika Adam, yıllar sonrasına sorumluluk sahibi bir genç olmak üzere fırlatılıveren Koray'ın içine düştüğü yeni dünyayı ve bu dünyaya tutunma çabasını anlatıyor. Bir, zamanda yolculuk edemeyiş hikayesi olarak karşımıza çıkan Antika Adam okura keyifli anlar yaşatıyor.

Bengüsu Özcan kitabın çıkış hikayesi ile ilgili şunları söyledi: "Öğrencilik yılları ilerledikçe bazı dev şirketlerin devlet organizasyonlarından ne kadar daha güçlü olabileceği, öğrencilerin gittikçe "Açlık Oyunları"na dönüşen mülakat teknikleriyle bu şirketlerin bir parçası olmaya çalışması üzerine bolca düşünür olmuştum. Fakat düşünürken bunu toplulukların evrimi gibi; benim de eleştirsem dahi bir parçası olacağım, ileride insanların doğal ve hatta hoş karşılayacağı bir tablo gibi görüyordum. Günümüzde dahi bizim bir parçası olurken geçmişi hiç sorgulamadığımız pek çok “gelişim” yaşlı insanların anlamadığı, bir parçası olmaya çekindiği şeyler aslında. Böylece zamanda bir yolculuk yapıp hayal ettiğim bir geleceğe, benim  kuşağımdan bir gencin nasıl adapte olabileceğine dair bir öykü yazmaya karar verdim. İkinci kitabım olan Antika Adam da bu şekilde ortaya çıktı.’’

Kitabı ilk okuyanlardan Rektörümüz Nihat Berker'in yorumu şöyle oldu: "Kitap, günümüzdeki kültürel kaymalar ve hızlı acımasız kültürel dominanslar tarafından yaratılan, şu an için de çok geçerli haksızlıkları/umursamazlıkları/baskıları dile getiriyor. Ayrıca yazım şekilleri de çok etkili ("lokanta menüsü güzelliğinde kent", "kırmızı mercimekler arasında taş", ...) On yıllar önce okumuş olduğum Ursula le Guin'in "The Dispossessed" bilim kurgusuna benzettim (Türkçesi "Mülksüzler")."

Antika Adam hakkında

50 yıl hayatınıza ara vermeniz mümkün olsa, geri döndüğünüzde kaldığınız yerden devam edip değişime ayak mı uydurursunuz yoksa geçmişinizi mi arayıp durursunuz?

Bir zamanda yolculuk edemeyiş hikayesi

"Neden ve nasıldır bilinmez, evren her geçen saniye genişler. O genişledikçe biz daha da küçülür, gözbebeğinin içine kurulmuş bir milyon galaksinin ortasındaki bir milyon yıldızdan sönmeye ve ölmeye terk edilmiş bir tanesinin yamacında avazımız çıktığı kadar haykırarak geride kalan her şey üstünde hak iddia ederiz. Bunu yapabileceğimize olan inancımız bizi bir sonraki güne uyandıran şeydir, inanmazsak zaten nefes alıp vermenin anlamı kalmamış demektir."

Bir gün öncesine dair hatırladığı tek şey hastalığıyla boğuşmak olan Koray, kendini 2079 yılında, sağlıklı ve genç bedeninde yeniden doğmuş bulur. O, vücudu dondurulduktan sonra tedavisine kavuşarak yıllar sonra hayata dönebilen ilk insandır. Ama geri döndüğü dünyada Koray'ı büyük sürprizler beklemektedir.

“Y Kuşağını Anlamak” üzerine çalışan eğitimleri gerçekleşti

“Y Kuşağını Anlamak” üzerine çalışan eğitimleri gerçekleşti

Sabancı Üniversitesi Kariyer ve Staj Ofisi “Y Kuşağını Anlamak” adlı çalışan eğitimi farklı sektörlerden konuşmacıları ve çeşitli ülkelerden katılan eğitimcileri 27 Eylül - 1 Ekim 2016 tarihleri arasında İstanbul`da buluşturdu.

 

Sabancı Üniversitesi Kariyer ve Staj Ofisi koordinatörlüğünde yürütülen, uluslararası Avrupa Birliği Projesi olan Generation Y's Virtual Guide to Skill Development and Personal Branding in Social Media” kapsamında “Y Kuşağını Anlamak” üzerine çalışan eğitimleri gerçekleşti.

 

Eğitime Sabancı Üniversitesi, Universium Global (İsveç), Novancia Business School (Fransa), Türk Kültür Vakfı - AFS ve  Abdullah Gül Üniversitesi Gençlik Fabrikası`ndan “ Y Kuşağı” ile çalışan 30 çalışan katıldı.

 

Eğitimin ilk gün açılış konuşmasını Sabancı Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prf. Dr. Sondan Durukanoğlu Feyiz yaptı. İkinci günün açılış konuşmacısı Sabancı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nihat Berker, Y kuşağının eğitim ve çalışma hayatında olduğunu söyledi. Daha verimli bir öğrenme ve çalışma süreci için Y kuşağının tüm yönleriyle tanınmasının önemine vurgu yapan Berker, bu amaçla biraraya gelen tüm proje ortaklarına teşekkür etti.

Kariyer Geliştirme ve Mezunlarla İlişkiler Yöneticisi ve Projenin Koordinatörü Şule Yalçın; 3 yıl sürecek olan bu projede hazırlanacak olan rehberin Y kuşağı ile çalışmalar yapan tüm kurumlara fayda sağlayacağını belirtti. Çalışan eğitimi hakkında ise tüm katılımcıların eğitimden faydalı bilgiler elde ederek şimdiden çalışmalarında kullanmaya başladığını vurguladı.

Seminerlerde konuşmacı olarak katılan Universium`dan Simla Sürmen, Vasco Castro ve Evrim Kuran Y kuşağı ile ilgili araştırmalarını katılımcılara sundu. Harvard Business Review`den Serdar Turan ve SAP Türkiye`den Erdem Aksakal iş sektöründe Y kuşağını aktardı. Berrin Baş ve Ezgi Türkmen ile Y kuşağı için mentörlük sistemi paylaşılırken, Türk Kültür Vakfı`ndan Ömer Ogun ve AGÜ Gençlik Fabrikası`ndan Necmi Turgut ile “Genç Dostu Olmak” kavramı tartışıldı. Y kuşağı ile çalışanlar için bilgi, iletişim ve teknoloji araçları ise Aytaç Uzunlas tarafından katılımcılara aktarıldı. Sabancı Üniversitesi öğrenci kulübü Creatiful Minds ise kurum temsilcilerine ters mentörlük çalışmalarını anlattı.

Proje ve eğitim hakkında detaylı bilgiye http://guideforgeny.sabanciuniv.edu/ internet adresinden ve sosyal medyada #GenYsGuide etiketi ile ulaşabilirsiniz.

İstanbul Maratonunda SU Burs Fonu yararına koşmak ister misiniz?

İstanbul Maratonunda SU Burs Fonu yararına koşmak ister misiniz?

13 Kasım’da yapılacak İstanbul Maratonunda SÜ Burs Fonu için koşabilir, maddi desteğe ihtiyaç duyan öğrencilerimize yardım edebilirsiniz. İstanbul Maratonunda atacağınız her adımla, öğrenimi esnasında maddi ihtiyaç bursuna başvuran öğrencilerimizin burslarına destek olabilirsiniz.


İSTANBUL MARATONUN'DA SABANCI ÜNİVERSİTE BURS FONU'NA NASIL DESTEK OLABİLİRİM?

1) SÜ Burs Fonu Yararına koşabilir veya Halk Yürüyüşüne katılabilirsin. 

Maraton, 15K ve 10K Koşu kayıtları için son kayıt tarihi 15 Ekim'dir. Halk Koşusu ücretsizdir ve kayıtları 1 Kasım'da başlayacaktır. http://www.istanbulmarathon.org/tr  

Maratona yakın tarihlerde de çevrenize, sınıf, bölüm, yurt,iş arkadaşlarınıza göndereceğiniz bir çağrı mektubu ile sizi destekleyerek SÜ Burs Fonu'na bağış yapmaya davet edebilirsiniz. Örnek Mektup için tıklayınız.

2)Koşan/yürüyen arkadaşlarınızı teşvik etmek için SÜ Burs Fonu’na bağış yapabilirsiniz. 

  • 30 TL'lik 120 bağış bir öğrencinin bir yıllık nakit ihtiyaç bursunu
  • 60 TL'lik 10 bağış bir öğrencinin aylık yemek ihtiyacını
  • 100 TL'lik 7 bağış bir öğrencinin yıllık kitap ihtiyacını karşılar

ONLINE BAĞIŞ İÇİN
http://giving.sabanciuniv.edu/tr/bagis

(NOT: Bağış Fonu’nu “Diğer” seçip Açıklama kısmına "İstanbul Maratonu ve koşucunun ismini" yazmayı unutmayın!)

HAVALE/EFT için

Akbank Sabancı Üniversitesi Şubesi
Şube Kodu: 713
Hesap No: 30727
IBAN: TR87 0004 6007 1388 8000 0307 27

(NOT: Açıklama kısmına "İstanbul Maratonu ve koşucunun ismini" yazmayı unutmayın!)

Maraton sabahı Kampüsten ücretsiz servis kaldırılacaktır. 

Tişört bedenlerinizi iletmek ve servis kaydınızı yaptırmak için  Kurumsal Gelişme’den Ayla Gürleyen agurleyen@sabanciuniv.edu ile iletişime geçiniz. 0216 483 90 16.

Nobel Tıp Ödülü, Japon hücre biyoloğu Yoshinori Ohsumi'ye verildi

Nobel Tıp Ödülü, Japon hücre biyoloğu Yoshinori Ohsumi'ye verildi

2016 Nobel Tıp Ödülü,  Japon hücre biyoloğu Yoshinori Ohsumi'ye, "Otofaji" yani hücrelerin kendilerini arındırmaları ve yenilemeleri üzerine yaptığı araştırmalarına verildi. Otofaji konusunda ülkemizde önde gelen çalışmaları ile bilinen Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi öğretim üyemiz Devrim Gözüaçık, nobel değerlendirmelerini NTV akşam haberlerine yaptı.

Programı izlemek için lütfen tıklayınız

Yoshinori Ohsumi, hücrelerin kendilerini arındırmaları ve yenilemeleri üzerine yaptığı araştırmalarla ödüle layık görüldü.

Ohsumi, 8 milyon İsveç Kronu (yaklaşık 833 bin euro) para ödülünün de sahibi oldu.

Hücrenin kendisini arındıran ve yenileyen mekanizmasına "otofaji" deniyor.

Nobel Komitesi'nden yapılan açıklamada, Ohsumi'nin araştırmaları ile "hücresel bileşenleri ayrıştıran ve geri dönüştüren temel bir süreç olan otofajinin altında yatan mekanizmaları keşfedip açığa kavuşturduğu" belirtildi.

Ohsumi bu süreci yöneten genlerin hangileri olduğunu tespit etmişti.

Otofajinin önemi

Otofaji, vücudun geri dönüştürme mekanizması gibi işleyerek bozulan hücrelerin bulunmasına ve bu hücrelerden ayrıştırılan yararlı kısımlardan enerji elde edilerek yeni hücrelerin yaratılmasına yarıyor.

Bu mekanizma sayesinde vücut kanseri ve diyabet gibi hastalıkları önleyebiliyor, sağlıklı metabolizmayı koruyor.

Mekanizmanın bozulması ise parkinson, diyabet, kanser ve diğer bazı hastalıkları tetikleyebiliyor.

Yoshinori Ohsumi, 90'lı yılların başından beri otofajiyle ilgileniyordu. Ekmek mayası kullanarak geliştirdiği yöntem sayesinde otofajide rol oynayan genleri tespit etti. Daha sonra mayadaki otofaji mekanizmasından yola çıkarak insanlardaki hücrelerin bu mekanizmayı benzer şekilde kullandığını gözlemledi.

Ohsumi 2012'de otofajinin çok popüler olmayan bir konu olduğunu söylemişti.

Japon bilim insanı, "Ben çok hırslı biri değilim. O yüzden popüler olmasa da yeni araştırma konuları ararım. Yeni ve kolay bir konuda araştırma yapmaya başlarsanız yapacak çok şey oluyor" demişti.

Nobel haberi kaynağı ve fotoğraf: BBC Türkçe

Prensler, Prensesler ve Kurbağalar semineri

Prensler, Prensesler ve Kurbağalar semineri

Toplumsal Duyarlılık Projeleri kapsamındaki Bilinçli Ebeveynlik Projesi seminerleri kaldığı yerden devam ediyor. 5 Ekim 2016 Çarşamba günü 12.40-13.40 saatleri arasında Psikolog Azmi Varan'ın açılış konuşması ve semineriyle yeni dönem başlıyor.

Geçtiğimiz seneyi birbirinden farklı dokuz seminerle tamamlayan Bilinçli Ebeveynlik Projesi 5 Ekim 2016 Çarşamba günü 12.40-13.40 saatleri arasında Psikolog Azmi Varan'ın açılış konuşması ve semineriyle yeni dönemine başlıyor.

Prensler, Prensesler & Kurbağalar Yaşarken Farkında Olmadıklarımız

Günlük yaşamda seçimler yaparken, kararlar alırken ya da etrafımızdaki insanlarla iletişime girip, tepkiler verirken, direksiyonda hep kendimizin olduğunu düşünürüz. Oysa bu çoğu zaman büyük bir yanılgıdır. Yaşamın birçok anında aslında uzun yıllar önce oluşmuş, hiç farkında olmadığımız psikolojik dinamikler doğrultusunda hareket ediyoruzdur.

Bu seminerde katılımcılar “insan”a bakacak ve kişiliğimizin farklı yanlarını tanıyacak, hayatın çocuklukta nasıl oluştuğunu inceleyecek ve çocukluğun bugünkü hayatımıza nasıl “bulaştığını” keşfedecekler.

Azmi Varan

Psikoloji Lisans eğitimini İngiltere’de University of Hull’da yaptıktan sonra, Hacettepe Üniversitesi’nde Klinik Psikoloji dalında Master ve Doktora eğitimini tamamladı. Ege Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı’nda ve yarı zamanlı olarak Maryland Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalıştı. Akademisyenliğin yanı sıra uzun yıllar psikoterapistlik yaptı. Halen Koç Üniversitesi İşletme Enstitüsü’nde yarı-zamanlı öğretim üyesi olarak görev yapmakta olan Azmi Varan, şirket eğitimlerinin yanı sıra yöneticilere yaşam danışmanlığı yapmaktadır.

Tarih: 5 Ekim Çarşamba

Yer: Sinema Salonu

Saat: 12.40-13.40

Girişimcilik Okulu Yeni Dönem Başvuruları Başladı

Girişimcilik Okulu Yeni Dönem Başvuruları Başladı

Girişimcilik Okulu Yeni Dönem Başvuruları Başladı

Sabancı Üniversitesi Girişimcilik Okulu, 2016-2017 Güz dönemi dersleri dönem boyunca, Cuma günleri saat 9:40-12:30 arası SSBF 1001 numaralı sınıfta yapılacak.

Bu programa Sabancı Üniversitesi lisans, lisansüstü öğrencileri ve akademik kadrosu katılabilir. TÜBİTAK destekli bu ücretsiz, kredisiz program tek dönemde tamamlanıp sertifika alınabiliyor. 

Detaylar ve başvuru için: http://sugk.sabanciuniv.edu/tr/faaliyetler/go 

Not: Katılımcıların dönen boyunca bir iş fikri üzerinde çalışması tavsiye edilmektedir.

Kayıt formu: https://goo.gl/forms/seuF2ZgUh98B2QxU2

Toplumsal Cinsiyet ve Edebiyat Söyleşileri 2016

Toplumsal Cinsiyet ve Edebiyat Söyleşileri 2016

"Toplumsal Cinsiyet ve Edebiyat Söyleşileri” başlıklı seminerlerin altıncısı düzenleniyor. Seminerlerde kadın ve erkek yazarların yapıtlarında toplumsal cinsiyetin nasıl konumlandığı, toplumsal cinsiyet rollerinin nasıl kurgulandığı irdelenecek ve eserlerdeki alt-metinlere ve söylemlere “toplumsal cinsiyet” merceğinden bakılacak.

 

 

Önemli Not: Son kayıt tarihi 16 EKİM 2016 olarak belirlenmiştir. Kontenjan sınırlıdır. 

Ayrıntılı Bilgi: genderforum.sabanciuniv.edu

Minyatürle toplumsal cinsiyet yorumu: "Sentetik"

Minyatürle toplumsal cinsiyet yorumu: "Sentetik"

Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı 2010 Mezunumuz Sinan Tuncay’ın İstanbul’daki ilk kişisel sergisi "Sentetik",  C.A.M. Galeri’de 29 Ekim'e kadar galerinin yeni mekanında görülebilir.

Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı 2010 Mezunumuz Sinan Tuncay’ın İstanbul’daki ilk kişisel sergisi "Sentetik", sanatçının son üç yıl içinde hazırladığı fotoğraf ve video çalışmalarını bir araya getiriyor. Çekilen ve bulunan imajlarla oluşturulan detaylı kolajlar, ataerkil yapının şekillendirdiği toplumsal cinsiyete, melankolik bir Türk nostaljisi üzerinden yaklaşıyor. 

Sinan Tuncay’ın C.A.M. Galeri’deki ilk kişisel sergisi 29 Ekim'e kadar galerinin yeni mekanında görülebilir.


Sergi, yapay saçların titizlikle muhafaza edildiği ‘Sentetik Harem’in cinsiyet koleksiyonuyla açılıyor; sanatçının, kadın ve erkek temsili arasında duran eklektik bir arzu nesnesini kendi suretine uyarladığı otoportresiyle sona eriyor. 

"Sentetik", Minyatür Sanatı’ndan esinlenerek tek kaçışlı perspektife ters duran, iki ve üç boyut arasında seyreden, fotografik hiyerarşi dünyaları sunuyor. Gerçeği, minyatüre; kamuyu, özele dahil eden imajlar, seyirciyi, cinsiyetin modernite ve muhafazakarlık çelişkilerini deneyimlemeye davet ediyor. "Sentetik", Türkiye’nin bekaret ve ataerkil erkek imajı etrafında fantazileşen heteronormatif yapısına dikkat çekiyor; suni cinsiyet dünyalarından bir çıkış yolu arıyor. 

Öğrencimiz Beyza Ünsal'ın "Young Global Pioneers" Deneyimi

Öğrencimiz Beyza Ünsal'ın "Young Global Pioneers" Deneyimi

Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Endüstri Mühendisliği programı öğrencilerimizden Beyza Ünsal, Ağustos ayında Tanzanya'da gerçekleşen “Young Global Pioneers (YGP) - Tanzanya 2016 Pioneering Journey” projesine katılarak üniversitemizi temsil etti. 


11 ülkeden 20 öğrencinin katıldığı projede, katılımcılar 3 hafta boyunca Tanzanya'yı dolaştı. Uuslararası şirket ve organizasyonları ziyaret eden grup, aynı zamanda Tanzanyalı genç girişimcilerle de tanışma ve konuşma fırsatı buldu.

Beyza Tanzanya'da geçen 3 haftasını şöyle anlatıyor:

Ne kadar cümle kurarsam kurayım hangi kelimeleri seçersem seçeyim yaşadıklarımı, gördüklerimi anlatmaya yetmeyecek. ''Young Global Pioneers'' 11 ülkeden farklı kültürlere farklı anlayışlara farklı dillere geleneklere sahip birbirine yabancı 20 genç olarak başladığımız sonunda ise kocaman bir aile olduğumuz harika bir macera,deneyimdi. 3 hafta boyunca her günümüz birbirinden çok ayrı yerlerde çok farklı konular üstüne eğilerek, o konularla ilgili farklı noktaları öğrenerek, görerek, tartışarak geçti. Ne kadar yorgun olursak olalım her günün sonunda geçirdiğimiz günü, öncelikle bireysel sonrasında ise küçük ve büyük grup şeklinde değerlendirerek; saatlerimizi konuşmaya, tartışmaya, anlamaya, düşüncelerimizi paylaşmaya ayırdık. Proje süresince yollarda olduğumuz anları dahi boş geçirmeden bize sağlanan,dünyadaki farklı sorunlarla ilgili ''buzz talks'' konuları üstüne ikişerli gruplar halinde her seferinde farklı bir arkadaşımızla eşleşerek tartıştık. Yerel kahve üreticisinden enerji,su,çevre,mühendislik gibi alanlarda danışmanlık hizmeti veren uluslararası bir firmaya, yerel hediyelik eşya üreticilerinden uluslararası pazara ürün sağlayan çiçek serasına, farklı yerel kabilelerden Danimarka Elçiliği'ne, mangrov ormanlarından mercan resiflerine, yaban hayatı koruma bölgesinden eskiden dünyanın en büyük köle pazarlarından olan alana kadar birbirlerinden çok farklı olan yerleri ziyaret edip birbirlerinden çok farklı yaşamlara ve anlayışlara sahip insanlarla konuştuk. Tüm bunları yaşarken birbirimizin kültürlerine dair okuduklarımızın duyduklarımızın daha fazlasını görme, birbirimiz hakkında daha fazla fikir edinme şansımız oldu.

Farklı üniversitelerde iklim,ekonomi ve çevre ile ilgili derslere katıldık. Katıldığımız workshoplarda küreselleşme, kültür, tarih, ekonomi, insan hakları, kadın hakları üstüne konuşup,tartıştık. Kadın haklarını ayrıca belirtiyorum. Çünkü katıldığımız bir workshop sırasında sunumun başlığı dikkatimi çekmişti, ''Kadınların insan hakları''. Nasıl yani diye düşünmüştüm kendi kendime. O gün o workshop ve sonrasında gerçekleştirdiğimiz Masai kabile ziyareti sırasında öğrendim ki biz münazarada ''İş dünyasındaki kadın sayısını artırmak için pozitif ayrımcılık olmalı mı olmamalı mı?'' diye tartışırken bizimle aynı zamanda aynı dünyanın farklı bir noktasında yaşayan kadınların kendi bedenleri üstünde dahi söz söyleme hakları yoktu. Network temelli bir topluluk olan ''Global Shapers Community'' üyesi, genç girişimcilerle bir araya gelerek sohbet etme fırsatına eriştik. Ki benim için projenin en etkileyici kısımlarından biri bu görüşmeler oldu. Tanzanya'da yoksul bir köyde doğup, büyüyüp Amerika'da üniversiteye gidebilmiş Doreen; orada güzel bir işe başlamış ancak 2 sene sonra her şeyi bırakıp Tanzanya'ya geri dönüp eğitim ile ilgili kendi işini kurmuştu. Neden geri döndün nasıl yapabildin dediğimizdeyse ''Amerika zaten süper ona daha fazla yapabileceğim bir şey yok ama burada geliştirilmesi gereken çok şey var. Kendimde tüm bu sıkıntıları yaşamış görmüş bir insan olarak, hala burada birilerinin bu sıkıntıları yaşadığını biliyorken oradaki konforlu hayatımda huzurlu değildim. Çok fazla sıkıntı demek aynı zamanda çok fazla potansiyel, çözebilen için çok fazla fırsat demek.Ben sıkıntılardan çok fırsatları gördüm, görmeye çalışıyorum'' diyordu. Ve yaptıklarına dair tutkusu ses tonundan anlaşılıyordu. Hepimizin yaşadığımız yere, topluma dair inancımızın kırıldığı ''daha iyi daha güzel'' bir yere yerleşmeyi düşündüğümüz anları olmuştur. Doreen'in fırsatları görebildiği yer, hala halkın %68'inin kırsal alanda yaşadığı, kimi bölgelerde bir elmanın bile bir çocuğun gözlerini ışıldatmaya yettiği, temiz su bulmanın çok zor olduğu bir yer. Hal böyleyken insanın dönüp kendine ''O bu şartlarda bile fırsatlar görebiliyorken, benim sızlanıp daha iyiyi burada inşa etmek mümkünken daha iyiye ulaşmak için gitmeyi düşünmem doğru mu? Ben gidersem O giderse burası nasıl daha iyiye gidecek?'' diye sormaması içten bile değildi. En azından benim için öyleydi. Görüştüğümüz girişimcilerden birinin ailesinin geçen sene ikinci dönem ENG 102 sunumumuz için seçtiğimiz film ''Mississippi Masala''da anlatılan zorunlu göç durumunu yaşamış olduğunu öğrenmek,yani izlediğim bir konunun gerçekliğine dokunmak benim için ayrıca ilginçti. Bir sorunu ne kadar okursanız okuyun, izlerseniz izleyin asla o soruna dokunmak gibi olmuyor. Biz orada duyduğumuz birçok sorunun duyduğumuzdan da öte olduğunu gördük. Bunları fırsata çeviren genç insanları ve yarattıkları ekonomik değerin büyüklüğünü gördük. Girişimcilerle olan sohbetlerimiz ve dairesel ekonomi ile ilgili katıldığımız workshop sonucunda sürdürülebilirliğin, sosyal girişimciliğin önemi üstüne hiç düşünmediğim kadar düşünmeye başladım. Ekonomik olarak kazanç sağlarken toplum içinde artı bir değer yaratmanın aslında düşünülenden de büyük getirisi olduğunu fark ettim.

Orada katıldığımız ''Swahili'' dersleri sayesinde; aktarma yaptığım havaalanında çalışan, yanından geçerken Tanzanya'dan olduğunu duyduğum kadına kendi dilinde ''Merhaba'' diyerek ve sonrasında bir iki cümle ile o dilde konuşarak yabancı bir ülkede yabancı birinden kendi dilinde bir şeyler duymasıyla gözlerinin nasıl sevinçle ışıldadığını görebildim. Şnorkelin kesinlikle yeterli olmadığı ''Buraya SUSS'la gelmek vardı'' dediğim mercan resifleriyle su altının harika bir dünya olduğuna bir kez daha şahit oldum. Şelale'ye giderken arkadaşımın terliği kopunca bize rehberlik yapan köylünün hiç düşünmeden ayakkabılarını çıkarıp uzatmasıyla cömertliğin ne kadar şeye sahip olduğun ile ilgili değil ne kadar geniş bir kalbe sahip olduğun ile ilgili olduğunu gördüm. SOS Children Village günlerimizde uzun süreli yatırımın kıymetini, insanların hayatına dokunmanın desteklemenin önemini ve şikayet etmektense hayaller kuran, o hayallere inanan, kimisi hayallerini gerçekleştirmiş olan çocukları gördüm. O çocuklarla dans ettim. Aynı dili konuşmasak da aynı dilde gülümsediğimizi gördüm.

Bu proje kendimi sorgulamam ve farklı farkındalıklar edinmem için çok büyük bir fırsattı. Paylaştığımız bir dünyamız ve bizim bu dünyaya ihtiyacımız var. Her birimiz birbirimize karşı sorumluyuz. Birlikte dünyayı daha iyi bir yer yapmamız mümkün. Bu kulağa çok altı boş bir cümleymiş gibi gelse de büyük değişimler küçük adımların birikimiyle meydana gelirler. Bugün ben hayat düzenimi değiştiririm yarın sen, bir bakmışız bir şeyler daha iyiye gitmeye başlamış. Dünya'da daha az su boş yere harcanmış mesela. Diğer katılımcı arkadaşlarımla farklı kültürlere dillere sahip olsak farklı coğrafyalarda yaşasak da ortak insani değerlere sahip olduğumuzu görmek, bilmek büyük bir fırsattı benim için. Birlik olmamız kendi benliğimizi kültürümüzü kaybetmemiz anlamına gelmiyor. Sadece bilmeliyiz ki buluşabileceğimiz ortak evrensel paydalarımız var. Son olarak; küreselleşme ile dünyanın her noktası,tüm insanlar birbirleri ile bağlantılı hale geldiler ve böyle bir ortamda network tüm bu bağlantıları kullanıp yeni kapılar açmak,yeni değerler yaratmak için kıymetli bir anahtar. Evrensel bir network fırsatı sunması bu projenin diğer büyük bir faydası. Umuyorum ki bu proje büyür, daha çok destek alır ve daha çok insan bu deneyimi yaşama fırsatına sahip olur. İyiye, güzele olan tutkuyla ve çok çalışmayla daha iyi bir dünya mümkün! Hiçbir şey yapmadan endişelenmekten,sızlanmaktansa harekete geçip elimizden geleni yapabiliriz. Bir artı bir artıdır. Ve bir sıfırdan büyüktür. :)

 

 


SGM Perdelerini Açıyor!

SGM Perdelerini Açıyor!

SABANCI ÜNİVERSİTESİ GÖSTERİ MERKEZİNDEN YENİ SEZONA MUHTEŞEM BİR MERHABA  

SGM Ekim programı için tıklayın

SGM perdelerini Sabancı Üniversitesi öğrencilerinden oluşan Tiyatro Kulübü'nün ''Kralın Kalbi'' oyunu ile açıyor ve zamanı-mekanı olmayan, büyünün kol gezdiği uzak bir krallığa doğru yola çıkıyoruz.

Sezonun ilk konseri, artık bir açılış klasiği olan ''Teoman Konseri''. “Bana Öyle Bakma”, “Kim”, “Senden Önce Senden Sonra”, “Martılar”, “Çoban Yıldızı”, “Gündüz Düşleri”, ”Mektup”, ”Renkli Rüyalar Oteli”, “Sessiz Eller”, “Kupa Kızı Ve Sinek Valesi”, “Aşk Kırıntıları”, “Mavi Kuş İle Küçük Kız”, “Ayna”, “Yollar”, “Rapsodi İstanbul”, “En Güzel Hikayem”  gibi muhteşem şarkıları Teoman ile birlikte söylemeye ne dersiniz...

"Bütün Kadınların Kafası Karışıktır", dikkat çekici ekibiyle güldürmeye geliyor! Ece Temelkuran'ın 1996 yılında yayınlanan ilk kitabından uyarlanan oyun günümüzde geçen bir olay örgüsü eklenerek kara komik bir oyuna dönüştürülmüş.. 

Bir konser yetmez diyorsanız işte  ''Yüksak Sadakat'' ile muhteşem ikinci konser.. rock'ın enerjisini kaybetmeden yaşama dair birçok konuyu daha önce kimsenin söylemediği gibi söyleyen grup ile coşmaya hazır olun..

Ülkemizde oynanan ilk tek kişilik oyun olan ''Bir Delinin Hatıra Defteri''ni Genco Erkal 50 yıl sonra yeniden yorumluyor.  Gogol'un toplumsal kara mizah başyapıtı bir kez daha güldürürken içimizi acıtacak. 

Ve ''Ölü Ozanlar Derneği''  tiyatrosu ile muhteşem bir kadronun oyunculuğu ile ergenlik çağındaki birkaç gencin aşırı disiplinli bir yatılı okulda geçen hikâyesinde tanıklık edeceğiz.

Sabancı Üniversitesi Gösteri Merkezi Ekim ayı programına SGM web sitesinden ulaşabilir,  sosyal medya adreslerimizden takip edebilirsiniz.

Birbirinden keyifli bu etkinlikerin biletlerini hafta içi hergün Akbank karşısındaki  "SGM Gişe"den ya da biletix kanalından temin edebilirsiniz.

Abone ol