Kadına yönelik aile içi şiddetle ilgili işyeri politikaları

Kadına yönelik aile içi şiddetle ilgili işyeri politikaları

Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu, TÜSİAD’ın işbirliğiyle ve Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) ile Sabancı Vakfı’nın desteği ile şirketlerin, kadın çalışanlarının evde veya yakın ilişki içinde maruz kaldıkları sistematik baskı ve şiddete karşı harekete geçmelerini sağlamaya yönelik “Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle İlgili İşyeri Politikaları Geliştirme ve Uygulama Rehberi” hazırlamışlardı.  2016 yılında rehberi kullanarak politkalarını geliştiren öncü 16 şirketin ve Sabancı Üniversitesi’nin  çalışmalarını kamuyla paylaşmaları amacıyla 13 Aralık 2016, Salı günü Sabancı Center’da “Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle İlgili İşyeri Politikaları Geliştirme ve Uygulama Rehberi Uygulamalarını Tanıtım Toplantısı” düzenlendi.

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’nun katılımıyla gerçekleştirilen toplantıda; rehberi uygulayarak aile içi şiddetle mücadeleye yönelik politika oluşturan şirketler ve şirket politikalarının geliştirme süreci ve içeriği kamuoyu ile paylaşıldı.

Toplantının açılış konuşmalarını Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi ve Kurumsal Yönetim Forumu Direktörü Melsa Ararat, UNFPA Türkiye Temsilcisi Karl Kulessa ve TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi Erol Bilecik yaptılar. Ana tema konuşmasını Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Program Sorumlusu Özge Berber Ağtaş yaptı.

Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu Direktörü Melsa Ararat “Hazırladığımız rehberin pilot uygulamasında yer alan şirketler arasında en büyük iş gruplarımızın en az bir şirketleri vasıtasıyla  yer alması bizi çok sevindirdi. Zira bu öncü şirketlerin aldığı sonuçlar aynı iş grubu içindeki diğer şirketleri de teşvik edecek ve çalışan kadınların baskı ve şiddetle mücadelelerinde onlara işverenler tarafından sunulan destek mekanizmalarının yaygınlaşmasına yol açacaktır. Bu çalışmanın gördüğü destek toplumun öncelikli sorunları ile başa çıkmada  ve çözüm üretmede üniversitelerin özel sektörle ve uluslararası kurumlarla işbirliğinin kritik önemini göstermektedir,” dedi.

UNFPA Türkiye Temsilcisi Karl Kulessa “Erkek egemen sistemin baskın olmasının bir sonucu olarak ortaya çıkan kadına yönelik şiddet ve ayrımcılık, iş dünyasında da kendini göstermektedir. Kadınlara yönelik önyargılar onların iş yaşamına girmelerini, girdiklerinde de kararlara katılmalarını, ilerlemelerini ve yükselmelerini engellemektedir. Bu süreçte kadınların önündeki en ciddi engellerden biri de kadına yönelik ev içi şiddettir. Ev içi şiddet kadınların çalışma hayatlarını da derinden etkilemektedir.  Bu nedenle özel sektörün kadına yönelik ev içi şiddetle mücadelede hayati bir rol oynadığının altını çizmek gerekmektedir. Kadınlar olmadan kalkınmanın sağlanamayacağı bilinci ile hareket eden Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu, her alanda olduğu gibi kadına yönelik ev içi şiddetin önlenmesi içinde özel sektöre destek vermektedir.” dedi.

TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi Erol Bilecik “Kadına yönelik şiddete sıfır tolerans anlayışının yerleşmesi için toplumun tüm kesimlerinin harekete geçmesi gerekiyor. Şiddete maruz kalan kadının haklarının korunması ve şiddet uygulayanı hiçbir şekilde mazur görmeyen bir anlayışın yerleşmesi gerekli. TÜSİAD olarak  ‘İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı’ projesine destek vermekteyiz. İş dünyasının toplumu dönüştürücü gücünden hareketle, kadın çalışanlarımızın yaşamını olumsuz etkileyen şiddete karşı kurumsal yeteneklerimizi harekete geçirmeliyiz. “Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle İlgili İşyeri Politikaları Geliştirme ve Uygulama Rehberi’ni uygulayan pilot şirketleri tebrik ediyorum. Kadınların güven içinde yaşadığı, güçlendiği ve toplumu da güçlendirdiği bir iklimi hep beraber yaratabilmeyi diliyorum.” dedi.

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Program Sorumlusu Özge Berber Ağtaş “ILO, Haziran 2016 Uluslararası Çalışma Konferansı sırasında olası bir uluslararası enstrümana veya araçlara ilişkin ilk tartışmalara yol açacak olan "İş Dünyasında Kadınlara ve Erkeklere Yönelik Şiddet ve Taciz" konulu standart belirleme sürecine başladı. Aile içi şiddet cinsiyete dayalı şiddetin bir şeklidir. Hükümetler, işçi ve işveren örgütler ile işletmeler, aile içi şiddetin insanlık acısı ve verimlilik kaybı üzerindeki etkisini kabul etmektedir. Aile içi şiddetin ortadan kaldırılması hedefine ulaşmak için, iş dünyasını da kapsayan aktörler dahil olmak üzere dünya çapında bir işbirliği yapılmasını gerektirir ve ILO, iş dünyasındaki tüm şiddet türlerini ortadan kaldırmaya kararlıdır.” dedi.

Konuşmaların ardından “Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle İlgili İşyeri Politikaları Geliştirme ve Uygulama Rehberi” Pilot Şirket Uygulamaları paneline geçildi. Panelin moderatörlüğünü TÜSİAD Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Çalışma Grubu Başkanı Nur Ger üstlendi. Panelde; Aras Kargo Kurumsal İletişim Müdürü Deniz Can, Aygaz Kurumsal İletişim Müdürü Rişe Özkan,Erdemir Grubu İnsan Kaynakları Direktörü Melda Garipağaoğlu Şahin, Doğuş Grubu İnsan Kaynakları Bölüm Başkanı Ebru Esmen Mete, Ericsson İnsan Kaynakları Direktörü Selen Zarakol, İnci Holding Akademi Müdürü Füsun Toros, İpekyol Operasyonel Gelişim Şefi Hacer Güler Akdeniz, Organik Kimya İnsan Kaynakları Direktörü Asuman Yorulmaz, Sabancı Üniversitesi Bireysel ve Akademik Gelişim Merkezi Direktörü Arzu Bolgül, Siemens Türkiye İnsan Kaynakları Direktörü Nurer Yüksel, Sun Tekstil-Ekoten İnsan Kaynakları Müdürü Deniz Köksal, TAV Grubu/Havaş Yönetim Sistemleri Müdürü Başak Helen Taşkan ve Yeşim Tekstil, Yeşim Akademi Yöneticisi Özlem Şenkoyuncu söz aldılar. Nur Ger konuşmasında "TÜSİAD olarak desteklediğimiz, İş Dünyası Aile içi Şirddete Karşı Projesinin pilot şirketlerinin başarılı uygulamaların dinlemek adına bir araya geldik. Kadınlarımız her alanda şiddete maruz kalabilmektedirler. Bu vakaların yaşanmaması ancak buradaki pilot şirketlere tüm iş dünyasının katılmasıyla mümkün olacaktır. Türkiye'de yükselen değer kadının güçlendirilmesi olmalıdır." dedi.

Toplantı Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu Direktörü Melsa Ararat’ın kapanış konuşması ile sona erdi.

Proje Hakkında

İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı (BADV) Projesi, 2013 yılında Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu tarafından çalışanların yakın ilişkide maruz kaldıkları şiddete karşı iş yerlerinde destek mekanizmaları oluşturulması ve iş dünyasının yönetimsel ve örgütsel yeteneklerini kullanarak aile içi şiddeti azaltıcı en iyi uygulamaları, araç ve yöntemleri yaygınlaştırmaları üzerine tasarlandı.  Proje kapsamında 2014 yılında çalışanların aile içi şiddet hakkındaki farkındalıklarını ve şiddete maruz kalma durumlarını araştırmak üzere yirmi şirkette anket uygulandı. Anket sonuçlarına göre çoğunluğu üniversite mezunu beyaz yakalı kadın çalışanların yüzde 75’inin en az bir kez şiddetin bir türüne maruz kaldığı ve çalışan kadınların yüzde 40’ının psikolojik-duygusal şiddete, yüzde 35’inın sosyal şiddete, yüzde 17’sinin ekonomik şiddete ve yüzde 8’inin fiziksel şiddete maruz kaldığı ortaya çıktı. Bu sonuçlara dayanarak 2015’te projenin ikinci aşamasında şirketlerin aile içi şiddetin işi, iş yerini ve çalışan kadınların işgücüne etkin katılımını olumsuz olarak etkilemesini engellemeye yönelik bir şirket politikası oluşturarak çözüm mekanizmaları yaratabilmelerini desteklemek amacıyla ‘Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet ile Mücadele İçin İşyeri Politikaları Geliştirme ve Uygulama Rehberi’ oluşturuldu.

Proje kapsamında 2016 yılı Pilot Uygulama yılı olarak belirlendi. Pilot çalışma ilk uygulamaların yakından izlenmesi ve sonuçlarının ve deneyimlerin rehberin iyileştirilmesinde kullanılmasını amaçlamakta. Pilot uygulama aynı zamanda rehberi kullanarak aile içi şiddet konusunda bir şirket politikası oluşturacağını taahhüt eden gönüllü şirketlerin ‘pilot şirket’ olarak süreç boyunca desteklenmesini ve izlenmesini kapsıyor. Proje 2017 yılında Bursa’da yaygınlaştırılarak pilot sürecine devam edecek.

Sihirli malzeme Grafen ve yakıt pilleri

Sihirli malzeme Grafen ve yakıt pilleri

FET Amiral Gemisi Projelerinden biri olan Grafen Projesi kapsamında grafenin enerji uygulamaları konusunda çalışan Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi öğretim üyemiz Selmiye Alkan Gürsel, grafenin yakıt pillerinde kullanımı ile ilgili Popular Science dergisine röportaj verdi.

Popular Science Aralık sayısında yer alan röportajı okumak için lütfen tıklayınız.

Tuzla derbisine Sabancı damgası

Tuzla derbisine Sabancı damgası

Erkek ve kadın voleybol takımlarımız Okan Üniversitesi ile oynadıkları unilig müsabakalarını aynı skorla 3-0 kazandı.

Burhan Felek spor salonunda oynanan Tuzla derbisinde baştan sona üstün olan takımlarımız rakibine set vermedi.

Müsabakaların video görüntülerine facebook ve instagram hesaplarından ulaşabilirsiniz:

Facebook: facebook.com/susports

Instagram: instagram.com/susports

CDP Türkiye 2016 Su Programı Raporu Açıklandı

CDP Türkiye 2016 Su Programı Raporu Açıklandı

Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu tarafından Garanti Bankası’nın desteği ve işbirliği ile yürütülen CDP Türkiye Su Programı’nın 2016 yılı sonuçları açıklandı. Dünyanın doğal sermayenin korunmasına odaklanan en güçlü ve etkin sivil toplum kuruluşu CDP’nin, su kaynakları konusunda özel sektörü harekete geçirmeyi amaçladığı program kapsamında küresel ve Türkiye’ye özel sonuçlar, 8 Aralık 2016, Perşembe günü, Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde gerçekleştirilen toplantı ile kamuoyuna duyuruldu. 

CDP Türkiye Su Programı’nın ikinci yılında, Türkiye’den davet alan 50 şirket, BIST-100 endeksinde yer alan şirketlerin içerisinde suya bağlı risklere en çok maruz kalma olasılığı olan sektörlerde yer alan şirketlerden oluşuyor. Bu sene toplam 19 şirketin yanıt verdiği CDP Su Programı’nın Türkiye ayağında yanıt verme oranları geçen seneye göre yüzde 27 arttı. Raporlama yapan şirketlerin yüzde 58’i su kullanımını ölçüyor ve takip ediyor. Şirketlerin yüzde 47’si su kaynaklarını daha iyi yönetebilmek için hedefler belirledi. Şirketlerin yüzde 79’u ise su yönetimi ile ilgili stratejilerini tüm iş yapış stratejilerine entegre ettiğini raporladı.

CDP Su Programı’nın 2016 yılı küresel sonuçlarını içeren ‘Susuz şirketler: Su neden iklim değişikliği açısından hayati öneme sahip/Thirsty business: Why water is vital to climate action’ başlıklı yeni Küresel Su Raporu’na göre dünyada toplamda 24 şirket, su yönetimine yaklaşımlarından ötürü liderliklerini kanıtlayarak CDP Su A Listesi'ne girmeye hak kazandı. Bu listede henüz Türkiye’den bir şirket bulunmuyor fakat Türkiye’den ‘A-’ puanı alarak su yönetimi konusunda lider konumda olan 3 şirket (Garanti Bankası, Pınar Süt ve Şekerbank) CDP Türkiye Su Liderleri olarak ödüllendirildi.

Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu tarafından Garanti Bankası’nın desteğiyle yürütülen CDP Türkiye Su Programı’nın 2016 yılı sonuçları açıklandı. Türkiye’den yanıt veren şirketlerin analizini içeren CDP Türkiye Su Sonuçları Raporu 8 Aralık 2016, Perşembe günü Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde gerçekleştirilen toplantıyla kamuoyuna duyuruldu.

CDP Küresel Su Raporu’nun ana çıktılarının ve CDP Su Programı’nın Türkiye sonuçlarının paylaşıldığı toplantıda açılış konuşmasını Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Ebru Dildar Edin yaptı. Toplantının ana tema konuşmasını Coca-Cola Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya Başkanı Galya Frayman Molinas gerçekleştirdi. Ana tema konuşmasının ardından CDP Su Programı Başkanı Morgan Gillepsy, canlı bağlantı ile CDP Küresel Su Raporu sonuçlarını açıkladı. CDP Türkiye 2016 Su Programı sonuçlarını ise Sabancı Üniversitesi CDP Türkiye Projeler Yöneticisi Mirhan Köroğlu Göğüş sundu.

Konuşmaların ardından Sabancı Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Sondan Durukanoğlu Feyiz moderatörlüğündeki ‘CDP Su Liderleri Paneli’ne geçildi. Panelde; Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Ebru Dildar Edin, Şekerbank Genel Müdür Yardımcısı Aybala Şimşek ve Pınar Süt Kalite Müdürü Birol Delibaş konuşmacı oldular.

Panelin ardından ‘CDP Türkiye 2016 Su Liderleri Ödül Töreni’ne geçildi. Tören, CDP Türkiye Rapor Partneri Deloitte Türkiye’nin CEO’su Humphry Hatton’ın konuşması ile başladı.Ödülleri Garanti Bankası adına Genel Müdür Yardımcısı Ebru Dildar Edin, Şekerbank adına Genel Müdür Servet Taze ve Pınar Süt adına Kalite Müdürü Birol Delibaş aldılar.

Etkinlik Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu ve CDP Türkiye Direktörü Melsa Ararat’ın kapanış konuşması ile sona erdi.

CDP Türkiye 2016 Su Programı Raporu Ana Çıktıları

Bilim insanları ve uzmanlar Türkiye’nin susuzlukla yüzleşecek ülkelerden biri olduğu konusunda hemfikir. Türkiye’nin güneydoğu sınırında bulunan ve aynı akarsu havzalarından faydalanan komşu ülkelerde de risk oldukça yüksek.

CDP Türkiye Su Programı’nın ikinci yılında, Türkiye’den davet alan 50 şirket, BIST-100 endeksinde yer alan şirketlerin içerisinde suya bağlı risklere en çok maruz kalma olasılığı olan sektörlerde yer alan şirketlerden oluşuyor. Türkiye’den davet alan şirketlerin yanıt verme oranı  yüzde 24 (50 şirket içerisinden 12 şirket yanıt verdi). 7 şirket davet almadığı halde gönüllü olarak raporlama yaptı. Bu sene toplam 19 şirketin yanıt verdiği CDP Su Programı’nın Türkiye ayağında yanıt verme oranları geçen seneye göre yüzde 27 arttı. Bu rapor, CDP Türkiye’ye sunulan yanıtların analizine yer veriyor ve Türkiye’de şirketlerin suya bağlı riskleri nasıl yönettiği ve su yönetimi konusunda kendilerini nasıl konumlandırdığı konusunda kamuoyunu bilgilendirmeyi amaçlıyor.

Raporlama yapan şirketlerin yüzde 58’i su kullanımını ölçüyor ve takip ediyor. Riski değerlendirmek ve yönetmek adına Türkiye’deki şirketlerin sorumlulukları arttı; Türkiye’den yanıt veren şirketler su ile ilgili 1.7 milyar Dolar değerinde finansal risk raporladı. Şirketlerin yüzde 47’si su kaynaklarını daha iyi yönetebilmek için hedefler belirledi. Şirketlerin yüzde 79’u ise su yönetimi ile ilgili stratejilerini tüm iş yapış stratejilerine entegre ettiğini raporladı.

Türkiye ile ilgili ana bulgular:

Yanıtlar, kurumsal performansların şeffaflığı; su kullanımının ölçülmesi ve izlenmesi; risk değerlendirmesi ve su yönetimi; belirlenen hedefler; yükümlülük alma ve sorumluluk gibi beş ana ölçüte göre değerlendirildi:

  • Türkiye’de CDP’ye yanıt verme oranı geçen seneye göre yüzde 27 arttı. Yanıt vermeyen şirketlerin CDP platformu aracılığı ile su etkilerini raporlamaya başlaması için adım atması bekleniyor.
  • Su riskleri Türkiye’de iş dünyası için gitgide daha öncelikli hale geliyor. Yanıt veren şirketlerin yarıdan fazlası su kaynaklı olumsuz etkilere maruz kaldığını bildiriyor ve şirketlerin yüzde 21’i bu etkilerin uzun vadede değil, raporlamayı takip eden bir yıl içerisinde kendilerini etkileyeceğini belirtiyor.
  • Su ile ilgili tüm çekme, kullanım ve boşaltım süreçlerini ölçen ve takip eden şirket sayısı oldukça yüksek (yüzde 58) fakat daha çok şirketin bu ölçüm ve takipleri gerçekleştirmesi ve bu alana yatırım yapması bekleniyor.
  • Yanıt veren şirketlerin yüzde 63’ü su ile igili kapsamlı risk yönetimi değerlendirmesi yapmakta ki bu değerlendirmeler şirketlere su ile ilgili fiziksel, yasal ve itibarla ilişkili negatif etkileri  önceden değerlendirebilme ve hatta bu riskleri fırsata çevirebilme şansı veriyor.
  • Türkiye’deki şirketlerin su yönetimi ve su risklerine karşı yükümlülük alma konusunda taahhütleri umut verici. Yanıt veren şirketlerin yüzde 79’u su ile ilgili stratejileri tüm iş yapış stratejilerine entegre ettiklerini belirtiyor. Ayrıca şirketlerin neredeyse yarısı su kaynakları üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak için hedefler koyuyor.
  • Yanıt veren şirketlerin sadece yüzde 5’i suya bağlı riskleri hem kendi doğrudan operasyonları hem de tedarik zincirleri kapsamında değerlendiriyor.  Kapsamlı su riski değerlendirmesi yapılabilmesi için şirketlerin özellikle kendi havzalarındaki yerel yönetimler, politika yapıcılar, tedarikçiler ve diğer paydaşlarıyla işbirliği içerisinde olması gerekiyor.
  • Türkiye’de su konusunda liderlik yolunda olumlu adımlar atılmakta. Henüz bir A listesi şirketimiz olmasa da Türkiye’den 3 şirket (Garanti Bankası, Pınar Süt ve Şekerbank) ‘A-’ kategorisinde yer alarak oldukça umut verici bir başlangıç yaptı.  

Türkiye’de henüz su ile ilgili düzenlemelerin şirketler üstünde beklenen etkiyi yaratmadığını görüyoruz fakat küresel piyasalar özellikle Paris Anlaşması sonrası iklim değişikliği ile doğrudan bağlantılı olan su konusunda ciddi anlamda aksiyona geçme baskısı altındalar. Aşağıda ana çıktıları aktarılan CDP 2016 Küresel Su Raporu bu etkileri ve şirket aksiyonları ile ilgili bilgileri içeriyor:

CDP 2016 Küresel Su Raporu Ana Çıktıları 

Bu yıl CDP'nin uluslararası imzacı yatırımcılar adına CDP Su Programı’na yanıt vermesi için davet ettiği su riskine maruz kalan sektörlerdeki halka açık şirketlerin yanıt verme oranı şu ana kadarki en yüksek rakama ulaştı. 2016 yılında yanıt vermesi için davet edilen 1,252 şirketten 607'si (yüzde 48) yanıt verdi; bu oran geçen sene yüzde 38’di.

Kuraklık, sel, iklim değişikliğinin etkisiyle artan su stresi, sıkılaştırılan yasal düzenlemeler ve su kirliliğinin maliyeti ve cezalar şirketlerin 14 milyar Dolar değerinde su ile bağlantılı finansal risk raporlamasına neden oldu. Bu rakam geçtiğimiz yıl yanıt veren şirketlerin beyan ettikleri 2.6 milyar Dolar'ın neredeyse beş katı. 

Şirketlerin raporladıkları emsiyon azaltım faaliyetlerinin dörtte biri ancak güvenilir ve iyi kalitede suyun varlığı söz konusu olduğunda mümkün olabiliyor; fakat en azından şirketlerin yarısından fazlası (yüzde 53) suyun iyi yönetilmesinin emisyon azaltımını da beraberinde getirdiğini belirtiyor.

Küresel ana bulgular:

  • Yıldan yıla görülen trendler şirketlerin sağladığı ilerlemenin neredeyse durağan olduğunu gösteriyor: Örneğin su kullanımlarını takip eden ve izleyen şirket sayısı geçen seneye oranla sadece yüzde 3 arttı ve yüzde 61’e ulaştı. Şirketler şeffaflık konusunda ilerleme sağlamış olsalar da şirketlerin yarısından fazlası (677) henüz CDP’ye yanıt vermedi.
  • Su riskleri sektörlerdeki baskıyı artırıyor: Raporda analiz edilen neredeyse tüm sektörlerde bu yıl su ile ilişkili finansal etkilerde artış görüldü. En çok etkilenen sektörler ise malzeme ve enerji sektörü şirketleri oldu. Bu artış büyük ölçüde Japon enerji devi Tokyo Electric Power Co.'dan kaynaklanıyor. Şirket geçen yıl Daiichi nükleer tesisinde 2011 yılındaki tsunaminin ardından oluşan yer altı suyu kirliliğinin temizlenmesi için yaklaşık 10 milyar Dolar harcandığını bildirdi.
  • Su riskleri bazı şirketlerin ticari faaliyetlerini riske sokuyor: Şirketlerin dörtte birinden fazlası (164) sadece geçen yıl sudan kaynaklanan önemli kayıplar yaşadı. Üstelik şirketler belirledikleri 4416 su riskinin yarısından fazlasının (yüzde 54) önümüzdeki 6 yıl içerisinde gerçekleşmesini bekliyor.
  • Su konusu, Paris Anlaşması’nın yürürlüğe girmesini sağlayabilir ya da engel olabilir: Şirketlerin iklime dair hedeflerine ulaşabilmeleri için su yönetimini doğru bir şekilde yapmaları gerekecek. Analizde şirketler tarafından beyan edilen sera gazı emisyonu azaltım faaliyetlerinin dörtte birinin devamlı ve güvenilir su teminine bağlı olduğu ortaya konuyor. Ancak, suyun daha iyi yönetilmesi şirketlerin karbon emisyonlarını düşürmelerini de sağlayabilir. Şirketlerin yarıdan fazlası suyu daha verimli kullanmanın daha az emisyon salımı anlamına geldiğini belirtiyor.

Kotasyonlar:

Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Ebru Dildar Edin “Dünya Ekonomik Forumu’nun da ortaya koyduğu üzere su krizi küresel etki yaratacak riskler arasında en üst sıralarda. Bu krizi ancak kolektif çaba ile aşabiliriz. Bu noktada şeffaf olmak, paylaşmak ve işbirliği yapmak çok önemli. Geçen seneye kıyasla CDP Su Programı’na yanıt veren şirket sayısında %27 artış var. Su kaynaklarımızın korunması konusunda lider bir duruş sergileyen şirket sayısının önümüzdeki senelerde daha da fazla olacağını düşünüyoruz.” dedi.

Coca-Cola Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya Başkanı Galya Frayman Molinas “Gelecek senaryolarında su varlığı en hayati maddelerden birisi olarak karşımıza çıkıyor. Sürdürülebilir büyüme için dokunduğumuz toplum ve her birey için katma değer üretmek zorundayız. Bu da sadece rakamların peşinden koşarak olmaz; değer üretmemiz, uzun vadeli insanı ve toplumsal faydayı merkeze koyan bir iş anlayışına sahip olmamız gerekiyor. Dünyanın her yerinde faaliyet gösteren global bir şirket olarak suyun korunması konusunda önemli bir rolümüz olduğuna inanıyoruz. Coca-Cola Türkiye olarak ise, 2015’te kullandığımız suyun 1,5 katını doğaya kazandırdık. Gerçekleştirdiğimiz çalışmalarla bu konuda öncü olmanın gururunu yaşıyoruz.” dedi.

CDP Su Raporu çıktılarını aktaran Sabancı Üniversitesi CDP Türkiye Projeler Yöneticisi Mirhan Köroğlu Göğüş, “Su riskleri Türkiye’de iş dünyası için gitgide daha öncelikli hale geliyor. CDP'ye Türkiye'den yanıt veren şirketlerin su yönetimi ve su risklerine karşı yükümlülük alma konusundaki taahhütleri de oldukça umut verici. Şirketler iklim değişikliği ve su konusunu bütünleştirilmiş bir şekilde ele alan, kapsamlı risk yönetimi stratejileri geliştirdikçe su ile ilgili fiziksel, yasal ve itibarla ilişkili negatif etkileri önceden değerlendirebilme ve hatta bu riskleri fırsata çevirebilme şansına sahip olacaklar.” dedi.

Deloitte Türkiye’nin CEO’su Humphry Hatton “CDP Türkiye iklim değişikliği ve su programlarında 2015 ve 2016 yıllarında rol almaktan büyük memnuniyet duyuyoruz. Deloitte Türkiye olarak; kar amacı gütmeyen kuruluşlar ve sivil toplum örgütleri ile aktif çalışarak toplumsal değişime katkıda bulunuyor ve çevresel sürdürülebilirliğidestekliyoruz.” dedi.

Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu ve CDP Türkiye Direktörü Melsa Ararat “İklim değişikliği dünyanın ekosistemini esasen su üzerinden etkilemekte. Bu etkinin bir kısmını kuraklıklar ve aşırı iklim olayları olarak şimdiden gözlemlemekteyiz. İklim değişkliğinin kontrol altına alınmadığı bir senaryoda ise su kaynaklarının ve özellikle yeraltı sularının nasıl etkileneceğini tam olarak öngörememekteyiz. Suya sürdürülebilir olarak erişim  yaşamın sürmesi için gerekli olduğu kadar iklim değişikliği ile mücadelede kullanılan ve emisyonları azaltan teknolojiler için de gerekli.” dedi.


Teachers are Human'da yeni konuk Sondan Durukanoğlu Feyiz

Teachers are Human'da yeni konuk Sondan Durukanoğlu Feyiz

RadyoSU'nun en sevilen yayınlarından "Teachers Are Human" bu hafta Rektör yardımcımız Sondan Durukanoğlu Feyiz'i konuk ediyor. 12 Aralık Pazartesi akşam saat 20.00'de gerçekleşecek yayın için RadyoSU'yu dinleyicilerini bu keyifli sohbete davet ediyor. 


Radyosu dinleyicileri gelecek programlarda sohbetini dinlemek istediği konukları Speak'ten, Campusnet'ten, RadyoSU sosyal medya hesaplarından paylaşabilir. Aynı zamanda dinleyiciler program esnasında "sesini duyur" köşesinden veya kampüs içi 9475 dahili hattan arayarak sorularını gönderebilir.

RadyoSU’yu nereden dinlerim?

radyosu.sabanciuniv.edu , Speak - on air, Mysu, TuneIn, RadyoSU App

Ali Çağatay ekonominin bugünü ve yarınını, tehditler ve fırsatları anlattı

Ali Çağatay ekonominin bugünü ve yarınını, tehditler ve fırsatları anlattı

Sabancı Üniversitesi MBA Kulübü tarafından düzenlenen Yöneticilerle Sohbet etkinliğinin ilk konuğu Bloomberg HT Haber Koordinatörü Ali Çağatay oldu. Ali Çağatay, 6 Aralık 2016, Salı günü gerçekleştirdiği konuşmada, Türkiye ekonomisi ve küresel dünya ekonomisini gidişatı konusunda öğrencileri bilgilendirdi.


Ali Çağatay Türkiye ekonomisinin şu anda orta gelir tuzağında olduğunu belirterek sözlerine başladı. Çağdaş devletleri yakalamak açısından çok geride olduğumuza dikkat çeken Çağatay, ‘Sanayi 4.0’ın bittiğini, ‘Teknoloji 2.0’ın başladığını ancak Türkiye’nin bunun farkında olmadığını söyledi. 

Ali Çağatay konuşmasında, 1923’ten bu yana Türkiye’deki toplumsal ve ekonomik gelişmelerle Türkiye ekonomisine genel bir bakış sundu. İhracata dayalı büyüme ve özel sektörün rolünün arttığı 1980 döneminden 2008’e kadar katedilen mesafeyi de aktardı, 2008 yılı itibariyle 17. Büyük ekonomi olduğumuzu dile getirdi. Ali Çağatay, “Almanya’nın verimlilik düzeyinde olsaydık ilk 10’a girerdik.” dedi. Almanya’nın yazılı olmayan kurallara uyan bir toplum olduğuna dikkat çeken Çağatay, Türkiye için “Hepimizin ihlal ettiği kurallar sonucunda böyle bir sonuç çıkıyor” dedi.

Türkiye’nin sanayideki konumu

Türkiye’nin sanayisindeki dönüşümün, Türkiye’nin bölgesindeki konumunu değiştirdiğine vurgu yapan Çağatay, “Orta Avrupa, Orta Asya Türki Cumhuriyetleri, İran, Afrika’nın tamamı ile kıyaslayınca Türkiye sanayi bakımından büyük bir ülke.” dedi. Türkiye’nin sanayinin her alanında olan bir ülke olduğunu da sözlerine ekledi. Türkiye’nin ihracat pazarının çeşitliliğine vurgu yapan Çağatay, “Yalnızca AB’ye ihracat yapan bir ülke olsaydık AB’nin krizinden en derinden etkilenen ülke olurduk.” dedi. Öte yandan ABD ile kıyaslandığında ise 30 yıldır aynı yerde olduğumuzu belirtti.

Güney Kore ile Türkiye’nin sanayileşmesinin aynı döneme denk geldiğini ifade eden Çağatay, Güney Kore’nin dev bir sanayi yapılaşmasına girdiğini, Türkiye’nin ise hizmet sektöründe daha iyi olduğunu söyledi. Türkiye’nin sanayide yıldız ihracatçı sektörü olmadığına dikkat çeken Ali Çağatay, Türkiye’nin uzun ve kısa vadede telekom ve teknoloji sektöründe ilerlemesinin zor olduğuna vurgu yaptı.

Türkiye’nin meyve-sebze üretiminde ve tekstilde iyi konumda olduğunu belirten Çağatay, Türkiye’nin hazır giyimde fason çalışıldığı için güçlü göründüğünü söyledi. Avrupa’nın artık dokuma ve tekstilden çekilip marka yaratma konusunda ilerlediğini de sözlerine ekledi.

Türkiye’nin demir-çelik sektöründe ilerleme yolunun olduğunu söyleyen Çağatay, Türkiye’nin en çok inşaat demiri üreten ülke olduğunu ifade etti. Ancak başka bir ülkenin bu liderliği Türkiye’nin elinden alabileceğine de dikkat çekti. Türkiye’nin metal dışı ve petrokimya ürünlerinde de iyi olduğunu belirtti ancak yıldız bir sektörün olmadığının altını çizdi.

Türkiye’nin konumu itibariyle daha çok ülkeye ulaşma imkanının olduğuna vurgu yapan Ali Çağatay, teknoloji gerektiren ürünlerin ihracatında geride olduğumuzu da belirtti.

30 yıl sonra dünya nasıl olacak?

Ali Çağatay konuşmasında 30 yıl sonrası ile ilgili de tahlillerde bulundu. Asgari ücret tartışmasının 30 yıl sonra kalmayacağını bunun nedeninin de robot işçiler olduğunu söyledi. Aynı şekilde 30 yıl sonra robot ordular nedeniyle askerlik kavramının da kalmayacağını ifade etti.

Bütün ödeme sistemlerinin de robotik sistemlere devredileceğini söyleyen Ali Çağatay “İnsanlar yeni mesleklere yönelecek. Bugünkü mesleklerin yüzde 25’i ölecek.” dedi.

Bugün dünyada gelişmemiş, gelişmekte olan ve gelişmiş ülkeler olmak üzere üç grup ülke olduğunu söyleyen Çağatay, 30 yıl sonra iki grup ülke kalacağını, gelişmekte olan ülkeler kavramının kalmayacağını ifade etti. Ali Çağatay önümüzdeki 30 yıllık süreçte G7’ye yeni üyeler ekleneceğini söyledi. Ali Çağatay, “Beş yıl sonra Singapur, Güney Kore ve Tayvan G7’ye girecek. 15 yıl sonra Hindistan ve Çin’in girecek. 30 sonra Endonezya ve Malezya G7’ye girecek” dedi. Türkiye’nin ise bu şekilde giderse gelişmemiş ülkeler grubunda kalacağına dikkat çekti. Türkiye’nin gelişmiş ülkeler grubunda yer alması için yazılım yapan ve satan bir ülke olması gerektiğinin altını çizdi.

Ali Çağatay, insan yazılımı yapabilirsek teknolojide ilerleriz. 2045 yılına kadar bu treni yakalamalıyız dedi. Ortaöğretimde bilişim teknolojileri derslerinin seçmeli olduğunu ve bu nedenle bütün sınıflarda okutulamadığını söyledi. Türkiye’deki okulların 8’de 1’inde bilgi teknolojileri dersi görüldüğünü sözlerine ekledi. Türkiye’nin gelişmiş ülkeler seviyesinde yer alabilmesi için bilişim teknolojileri dersinin yaygınlaşmasının önemine vurgu yaptı.

Konuşmasında yenilenebilir enerjiye de değinen Ali Çağatay, güneş panellerinin 10 yıl sonraki gelişimi ve enerji ihtiyacının karşılanmasında nasıl kullanılacağı ile ilgili bilgi verdi. Fosil yakıtların artık araçları çalıştıran yakıtlar olmakan çıkacağını söyledi. Fosil yakıtların petrokimya yan sanayi ürünleri için kullanılacağını belirtti.

Ali Çağatay sözlerini bitirirken öğrencilere “Ne eğitimi alırsanız alın, mutlak suretle bir silikon vadisine uğrayın” tavsiyesinde bulundu.

Plank Challenge 2016

Plank Challenge 2016

İçindeki gücü ortaya çıkarmak senin elinde... Hergün biraz daha kendini zorlamalısın. Erteleme ve bugün dene, çünkü denemeden asla bilemezsin… Gücünü göster, en fazla süreyi yap ve yılın Plank şampiyonu sen ol.

Kadınlar ve erkekler ayrı yarışacaklar. Antrenmanlara başla çok az zamanın kaldı…

2016 şampiyonlarına UNDER ARMOUR firmasından hediyeler var.

Kayıtlar için: zuhals@sabanciuniv.edu

Tarih: 12 Aralık 2016 Pazartesi

Saat: 20:00

Yer: Spor Merkezi

SSBF Galeride “Rüzgarın Renkleri” sergileniyor

SSBF Galeride “Rüzgarın Renkleri” sergileniyor

Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi (SSBF) Galeride Azeri ressam Emin Qahramanov’un eserleri sergileniyor. Rüzgarın Renkleri “Colors of Wind” başlıklı sergide sanatçının avangart dışavurumcu çalışmaları 12 Aralık akşamına kadar görülebilir. 


Azeri ressam Emin Qahramanov 1976 yılında Azerbaycan’ın Lenkeran şehrinde doğdu. Üniversite eğitimini Gürcistan’ın Tiflis Devlet Sanat Akademisi’nde yapmış ve 1994 yılında oradan mezun olmuştur. Bir süre Gürcistan’da yaşadıktan sonra Azerbaycan’a geri dönen Emin Qahramanov halen Azerbaycan Sanat Derneği’nin üyelerinden biri. Azerbaycan ve yurt dışı dahil olmak üzere resimleriyle çeşitli sergilere katılıyor. Resim çalışmalarının yanısıra, 2008 yılında kurduğu “EmArt Studio” ismini verdiği sanat stüdyosunda öğrencilerine çizim dersi veriyor. Sanatçının çalışmalarında izlediği ana yönün avangart dışavurumculuk olduğu gözleniyor. Bununla Qahramanov’un eserlerinde sanatta klasik kuralların dışında olan daha yaratıcı bir yaklaşımı desteklediği de görülüyor.

Müjdat Çetin IEEE Hesaplamalı Görüntüleme Özel İlgi Grubu’nun başkan yardımcılığına seçildi

Müjdat Çetin IEEE Hesaplamalı Görüntüleme Özel İlgi Grubu’nun başkan yardımcılığına seçildi

Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi öğretim üyemiz Müjdat Çetin IEEE Hesaplamalı Görüntüleme Özel İlgi Grubu’nun başkan yardımcılığına seçildi.

Hesaplamalı Görüntüleme Özel İlgi Grubu’nun (CI SIG) amacı hesaplamalı görüntüleme teknik alanı kapsamındaki etkinlikleri desteklemek ve yönlendirmektir. Hesaplamalı görüntülemeyi görüntü işlemeden ayıran, görüntü oluşturma sürecinde hesaplamanın oynadığı roldür. CI SIG bu alandaki başlıca IEEE konferanslarının düzenlenmesine ve teknik programlarının oluşturulmasına önderlik eder. Ayrıca bu araştırma alanında verilecek olan ödüllerin adaylıkları için çağrı, değerlendirme, ve onay sorumluluklarını üstlenir. Müjdat Çetin 2017’de başkan yardımcılığı görevini üstlenecek ve Ocak 2018’de ise başkanlık görevini teslim alacaktır.

Hakan Orbay Araştırma Ödülü üçüncü kez sahiplerini buluyor

Hakan Orbay Araştırma Ödülü üçüncü kez sahiplerini buluyor

Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi tarafından, 2011 yılında hayatını kaybeten öğretim üyesi Hakan Orbay anısına bu yıl üçüncüsü düzenlenen “Hakan Orbay Araştırma Ödülü”nün kazananları belli oldu. Kazananlar ödüllerini 8 Aralık 2016, Perşembe günü YBF 1073’te saat 13:00’te düzenlenecek törenle alacaklar. Ödül töreninin ardından kazananların makaleleri ile ilgili seminerler bölümüne geçilecek.


Hakan Orbay Araştırma Ödülü’ne bu yıl Genç Araştırmacı Ödülü kategorisinde; “Earnings Expectations and Employee Safety” başlıklı çalışması ile Jindal School of Management, University of Texas at Dallas’tan Yar. Doç. Dr. Naim Buğra Özel ve Doktora Öğrencisi Ödülü kategorisinde The Determinants of Happiness in Turkey Evidence from City Level Data” başlıklı çalışmasıyla, Koç Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Ph.D. of Economics’ten Kazım Anıl Eren layık görüldü.

Ödül jürisinde bu yıl; İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden Benan Zeki Orbay ile Sabancı Üniversitesi’nden öğretim üyeleri Aziz Şimşir, Eren İnci, İzak Atiyas, Koray Deniz Şimşek, Melsa Ararat, Nakiye Boyacıgiller ve Yiğit Atılgan yer aldı.

Hakan Orbay’ın Kısa Özgeçmişi:

Hakan Orbay, 1979 yılında Ankara Fen Lisesi’den mezun olduktan sonra 1979-1983 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi Elektrik Mühendisliği ve Fizik Bölümlerinde lisans eğitimini tamamlamıştır.  Yüksek lisans derecesini 1986 yılında Calgary Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Bölümü’nden almış, ardından Türkiye’ye dönmüş ve 1988-1991 yıllarında bankacılık sektöründe bilgi teknolojileri alanında çeşitli görevlerde bulunmuştur. Akademiye olan ilgisini çalışma hayatında da kaybetmemiş ve ABD’ye giderek 1991-1995 yılları arasında Stanford Üniversitesi Yüksek İşletme Okulu (Graduate School of Business) İktisat Bölümü’nde doktorasını tamamlamıştır. 1996-1999 yılları arasında Koç Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalışmış, ardından da kuruluş aşamasında üniversitemize katılarak vefat ettiği 2011 yılına kadar da Yönetim Bilimleri Fakültemizde öğretim üyeliği görevine devam etmiştir.

 

Abone ol