Ailelerimiz Sabancı Üniversitesi’nde yeniden öğrenci oldu

Ailelerimiz Sabancı Üniversitesi’nde yeniden öğrenci oldu

Sabancı Üniversitesi, gelenekselleşen “Aile ve Eğitim Günü”nde aileleri ağırladı. Bilimden sanata geniş yelpazede gerçekleşen sunumlarla; organ tasarımı ve yapımından beyin sinyalleriyle bilgisayar ve robot kullanımına; Meksika, Hindistan ve Türkiye’yi birleştiren ortak noktalardan, insanlar, kurumlar, yönetim bilimleri ve yaşama kadar uzanan geniş yelpazedeki konular hakkında bilgi sahibi oldular. 

Sabancı Üniversitesi “Aile ve Eğitim Günü” 1 Kasım 2014, Cumartesi günü Sabancı Üniversitesi’nin Tuzla’daki kampüsünde gerçekleşti. Aile ve Eğitim Günü etkinlikleri, Sabancı Üniversitesi Gösteri Merkezi’nde Rektör Nihat Berker’in açış konuşması ile başladı.

Aile ve Eğitim Günü’nün ilk sunumu Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Bahattin Koç tarafından gerçekleştirildi. Bahattin Koç, “Tıp Bilimlerinde Yüksek Teknoloji: Organ Tasarımı ve Yapımı” başlıklı bir konuşma yaptı. Ardından, Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Müjdat Çetin “Beyin Sinyalleriyle Bilgisayar ve Robot Kullanımı” başlıklı bir konuşma gerçekleştirdi. Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Işıl Özel “Meksika, Hindistan ve Türkiye’yi Birleştiren Ne Var? Gelişen Piyasalar, Ekonomi ve Politika” başlıklı bir konuşma yaptı. Son olarak Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Nakiye Boyacıgiller de “İnsanlar, Kurumlar, Yönetim Bilimleri ve Yaşam” başlıklı bir konuşma yaptı. 

Sunumlarından ardından geçilen öğle yemeğinde aileler öğretim üyeleri ile birlikte yemek yeme ve sorularını sorma fırsatına sahip oldular. Öğle yemeğinin ardından Bilgi Merkezi ve SUNUM turları ile fakülte programlarına geçildi. Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi’nde (SUNUM) aileleri SUNUM Direktörü Volkan Özgüz karşıladı ve SUNUM hakkında ailelere bilgi verdi. 

Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi’nde Dekan Yardımcısı Cem Güneri; Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi’nde Dekan Ayşe Kadıoğlu, Yönetim Bilimleri Fakültesi’nde öğretim üyesi Çağrı Haksöz ile Diller Okulu’nda Direktör Jacqueline Einer ailelere bilgi vererek, onlardan gelen soruları yanıtladılar. 

2013-2014 Yılı Öğretim Ödülleri verildi

Temel Geliştirme Yılı Öğretim Görevlisi Ödülü kategorisinde Sonat Demirdirek birincilik, Michael John Thomas ikincilik ve Sharon Turner üçüncülük ödülünün sahibi oldular.

Birinci Sınıf Üniversite Derslerine Katkı Ödülü – Küçük Sınıf Dersleri kategorisinde Nadire Banu Gümüştüs birinci olurken, Brian Rodrigues ikinci ve Ali Nihat Eken üçüncü oldular.

Birinci Sınıf Üniversite Derslerine Katkı Ödülü - Amfi Dersleri kategorisinde de Albert Erkip birinci, Saygın Salgırlı ikinci ve Yusuf Hakan Erdem üçüncü oldu. 

Lisans son sınıf öğrencilerinin oyları ile belirlenen Bu Yılın Mezunları Ödülü kategorisinde ise Ahmet Esen ve Yoong Wah Alex Wong birinci, Bratislav Pantelic üçüncü oldu.

Birinci Sınıf Eğitim Asistanı Ödülü kategorisinde Elif Saçıkara birinci, Iyad Hashlamon ikinci ve Abigail Rood Bowman üçüncü oldular.

Birinci sınıf üniversite dersleri dışındaki Eğitim Asistanları için tasarlanmış Eğitim Asistanı Ödülü kategorisinde birincilik ödülünü Serkan Sırlı, ikincilik ödülünü İnanç Arın, üçüncülük ödülünü ise Nurşen Aydın aldı.

Kazananlar ödüllerini Rektör Nihat Berker, Genel Sekreter Haluk Bal, YBF Dekanı Füsun Ülengin, SSBF Dekanı Ayşe Kadıoğlu ve MDBF Dekanı Yusuf Menceloğlu’ndan aldılar. 

Sunumlar mini konserlerle renklendi

Sabancı Üniversitesi öğrenci kulübü Müzikus iki ayrı solo performansla Aile ve Eğitim Günü’ne renk kattı.

“ERG, Türkiye sivil toplumu için çok ilginç ve özgün bir modeldir.”

“ERG, Türkiye sivil toplumu için çok ilginç ve özgün bir modeldir.”

Üstün Ergüder: “Çoğu zaman insanlar değişimi anlayıp yöneteceklerine reaksiyon veriyorlar. Değişimi anlamak ve yönetmek gerekir. Diyalog kurmadan değişimi anlayamaz, yönetemezsiniz. Çoğulcu bir demokratik sistemde diyaloğa girmeden, konuşmadan iş yapmak mümkün değil. 


Aslında benim Türkiye’deki bütün hayatım değişimi gözlemekle geçti. Bir koyduğunuz şeyi, ertesi gün yerinde bulamadığınız bir ülkede yaşıyoruz. 

ERG gibi öncü ve vizyoner bulduğum bir projenin yaratılmasında rektör olarak Tosun Terzioğlu’nun hakkını teslim etmek, tabii bu arada ERG’nin hayata geçirilmesinde önemli roller üstlenen başka arkadaşları da unutmamak gerek. Hakan Altınay ve Ayla Göksel. ERG’nin kurulmasında Güler Sabancı ve Hüsnü Özyeğin’in verdikleri destek ve sağladıkları imkânları da şükran duygularıyla dile getirmek istiyorum. 

Genelde insanlar Türkiye’de dağa, taşa, toprağa, binaya çok daha kolay para verirler. ERG ise bir bina, okul yapma projesi değil, kamu politikası süreçlerini etkilemeye çalışma projesidir. Eğitim Reformu Girişimi’nde veriye dayalı analiz yapıyor, bunu devletin, hükümetin, toplumun dikkatine sunuyor, eğitimin önemine yönelik bilinç yaratıyoruz. ERG’yi, eğitimin Türkiye’nin bir numaralı sorunu olduğunu düşünerek hayata geçirdik.”

Çarşamba Sohbetleri’nin konuğu Üstün Ergüder ile sohbetimiz devam ediyor. Söyleşimizin bu bölümünde “Türkiye’nin bir numaralı sorunu” olarak tanımladığı eğitim ile ilgili ciddi ve toplumun tüm kesimleri tarafından başvurulacak kadar güven duyulan raporlar yayınlayan, çalışmalar yapan Eğitim Reformu Girişimi’nin ortaya çıkış öyküsünü kendisinden öğreneceğiz. Onbir yıl önce faaliyete geçen ERG, bu süre içinde Türkiye’nin dört bir yanından 12 bine yakın eğitimciyi bir araya getirdiği ve Üstün Beyin pozitif, yapıcı yaklaşımının bir eseri olan “Eğitimde İyi Örnekler Konferansları”nı gerçekleştirdi. Eğitim İzleme Raporları başta olmak üzere kız çocuklarının okullaşması, eğitime erişimi, meslek eğitimi, din ve eğitim gibi eğitime ilişkin son derece önemli alanlarda güvenilir, objektif, bilimsel verilere dayanan raporlar yayınladı. Objektif yaklaşımı ile her kesimin saygınlığını kazanan ERG’de bu çalışmalar Üstün Ergüder’in liderliğinde bir avuç iyi eğitimli gençler tarafından gerçekleştirildi. 

Üstün Beyin yükseköğretim de dahil eğitim ve sivil topluma adanmış renkli yaşamının öyküsü kitaplaştırılmış olarak önümüzdeki günlerde okurlarla buluşacak. Şu sıralarda yayıma hazırlanmakta olan ve Yükseköğretimin Fırtınalı Sularında – Boğaziçi Üniversitesi’nde Başlayan Bir Yolculuk adıyla yayımlanacak olan otobiyografi, Türkiye’nin son elli yıllık yükseköğretim serüvenini, Türk ve dünya siyasetinde yaşanan gelişmeler ışığında Üstün Bey’in gözlerinden görmek isteyen okurların beğenisine sunulacak. Üstün Ergüder ile söyleşimizde söz konusu bu kitaptan bazı bölümlere de yer verdik. 

İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) çerçevesinde yaptığınız en önemli proje Eğitim Reformu Girişimi (ERG) oldu. ERG’nin oluşum hikayesini anlatır mısınız?

Sabancı Üniversitesinde işe başladığımda Tosun’un da (Terzioğlu) kafasında benzer fikirler olduğunu kısa zamanda anladım. Aramızdaki konuşmalar sonrasında eğitim konusuna İPM çatısı altında eğilmeye karar verdik. Aynı günlerde Boğaziçi Üniversitesi’nden öğrencim olan Hakan Altınay ve Anne Çocuk Vakfı koordinatörü Ayla Göksel de benzer düşünceler içindeydiler. Hakan o günlerde Soros Vakfı’nın İstanbul’daki Açık Toplum Enstitüsü’nün yöneticisiydi.  2002 yılının içinde sık sık bir araya geldik ve proje teklifinin hazırlanmasına karar verdik. Bu çabayı tetikleyen de ilginç bir tesadüf oldu. George Soros Açık Toplum Enstitüsü’nün toplantılarına katılmak üzere İstanbul’a gelmişti. Enstitü’nün danışma kurulunda olduğum için Soros ile tanışma fırsatı bulmuştum. Bu toplantıdan hemen sonra bir sabah İtalya’ya gitmek üzere Atatürk Havalimanı’nın VIP salonundayım. George Soros da VIP salonuna geldi. Burada uzun uzun eğitim üzerine konuşma fırsatını bulduk. Kendisine Tosun, Ayla ve Hakan ile konuştuklarımıza dayanan bir projenin kafamda olduğunu anlattım. “Hemen yaz, hazırla ve bize başvur” dedi ve uçağına gitti. Proje ortak çalışmalarımızla hazırlandı, Açık Toplum Enstitüsü’ne sunuldu ve kabul edildi. Eğitim Reformu Girişimi 2003 yılının Şubat ayında Anne Çocuk Eğitim Vakfı, Açık Toplum Enstitüsü ve Sabancı Üniversitesi’nin ortak destekleriyle faaliyetlerine başladı.

ERG’nin ilginç bir yapısı var, bundan söz eder misiniz?

Sabancı Üniversitesi şemsiyesi altında özerk bir yapı olarak düşünülmüş olan İPM’nin şemsiyesi altında ERG nin de özerk bir yapıya sahip olmasını planladık. Kamuoyuna dönük faaliyetlerde doğrudan ERG markası altında faaliyet gösteriyorduk. Zaten ERG kendi kaynaklarını yaratıyor ve bu da “özerklik” için iyi bir gerekçe oluyordu. 2011’den beri ERG, İPM şemsiyesi altında değil. 2013 itibariyle kendine has ve vakıf senedine benzeyen, Sabancı Üniversitesi ve destekçi 19 kuruluşla ilişkilerini düzenleyen bir yönergesi de var.

Özerk bir statünün ERG için çok özel bir anlamı var. ERG Türkiye’de bir eğitim seferberliğine ön ayak olmalıydı. Bunu da iki şekilde yapacaktı. Ürettiği projelerde, siyasa önerilerinde, savunu projelerinde veri tabanlı ve yansız analizleri ön plana çıkarmalı, ne söylüyorsa ne öneriyorsa ciddi araştırmalara, ortak akıl üretme çabalarına dayanmalı ve önerilerini yapıcı bir üslup ve söylemle kamuoyuna sunmalı, herkesle ama herkesle veri ve bilgi bazlı diyaloga girebilmeli, bu çabalarıyla da kamuoyunda bir güven ortamı yaratmalıydı. İkinci olarak ERG’nin destek yapısının kabil olduğunca geniş olmasında fayda vardı. Türk insanının, Türk elitlerinin eğitimin önemine inanması, sahiplenmesi ve bu hedefler arkasında seferber olması gerekiyordu. Bu nedenledir ki 2003 ve 2011 yılları arasında verilen uğraşlar sayesinde ERG destekçi sayısı 3 kuruluştan 19’a çıktı. Bunların arasında Bahçeşehir, Kadir Has, Kültür ve Bilgi Üniversiteleri de var. Projeyi sadece Sabancı Üniversitesi’nin olmaktan çıkarıp Türkiye’nin projesi haline getirdik. Sabancı Üniversitesi ERG’nin özerkliğine hürmet ederek destek hizmetlerini çok iyi bir şekilde sağladı. Karaköy’deki Sabancı Üniversitesi’ne ait Minerva Han’ın  5. Katı ERG’ye tahsis edildi. Bilgiişlem destek hizmetleri eksiksiz sağlandı. ERG’ye diğer kuruluşlar tarafından bağışlanan fonlar çok etkin ve güvenilir bir şekilde yönetildi. ERG, resmi olarak özerk olmadan fiilen özerk bir kuruluş gibi çalışma lüksüne sahip oldu.  Sabancı Üniversitesi yöneticilerinin vizyonerliği ve destekleri ERG’nin bu yaklaşımı gerçekleştirmesinde çok önemli rol oynamıştır.  Bunu Türkiye’de başka bir çatı altında gerçekleştirebilir miydik?  Sanmıyorum. Bu nedenledir ki “vakıflaşmak” seçeneği ciddi olarak masaya yatırılmamıştır.

ERG’yi ilk kurduğumuz yıllarda Türkiye ilginç günlerden geçiyordu. 2002’de AKP seçimleri kazanarak iktidar olmuş, Türkiye’nin AB’ye katılma süreci ivme kazanmıştı. Alışageldiğimiz her şeyin değişmekte olduğu bir döneme giriyordu Türkiye. İktidarın “saklı niyetleri” hakkında ciddi şüpheler giderilememiş, AKP takiye yapmakla suçlanıyor, “ulusalcılar” ise hem AKP’den hem de AB sürecinden tedirgin oluyorlar, Cumhuriyet’in tehdit altında olduğunu düşünüyorlardı. Türkiye tam bir paranoya ortamına girmişti. Milli Eğitim Bakanlığı ile diyaloga girsek iktidar yanlısı olmakla suçlanıyor, bakanla bile konuşmamız eleştiri konusu oluyordu. Çoğu zaman insanlar değişimi anlayıp yöneteceklerine reaksiyon veriyorlar. Değişimi anlamak ve yönetmek gerekir. 

Diyalog kurmadan değişimi anlayamaz, yönetemezsiniz. Çoğulcu bir demokratik sistemde diyaloğa girmeden, konuşmadan iş yapmak mümkün değil. Aslında benim Türkiye’deki bütün hayatım değişimi gözlemekle geçti. Bir koyduğunuz şeyi, ertesi gün yerinde bulamadığınız bir ülkede yaşıyoruz. 

ERG başka cenahlardan da tepkiler alıyordu. Açık Toplum Enstitüsü desteği aldığımız için ülkeyi Soros’a satmakla suçlanıyorduk. İnternet sitelerinde “Soros çocukları” diye hakaret dolu yakıştırmalar çıkıyordu. Hattâ bizim projelerimizden birinde çalışması söz konusu olan ve önde gelen üniversitelerimizden birinin öğretim üyesi bir arkadaşımız “İyi iş yapıyorsunuz, ama Soros’tan para alıyorsunuz, Soros ve dış güçlere hizmet ettiğiniz söyleniyor” diyerek projede görev almayı kabul etmemişti. “Söyleniyor”un altını çiziyorum. İyi bir üniversitemizin mezunu ve Türkiye’nin en köklü üniversitelerinden birinde öğretim üyesi olarak çalışıyor. Araştırmadan, kanıt bulmadan nereden neşet ettiği bilinmeyen bir rivayete göre hareket edebiliyor. Acaba eğitim sistemimiz hakkında bir gösterge mi? Tabii bu örnekten genelleme yapmak güç, ama insanı düşünmeye sevk ediyor. Çok garibime gitmişti bu olay.  

Özetle, Açık Toplum Enstitüsü’nden aldığımız destek o günlerde biraz başımızı ağrıtmıştı, ama biz önemsemedik. Ne yaptığımızı gayet iyi biliyorduk. Kendimizden emindik. Koç’tan para aldığımız, Sabancı Üniversitesi ile ilişkili bulunduğumuz için “Bunlar sermayenin adamları,” diyen öğretim üyeleri bile vardı. 

Ne Açık Toplum Enstitüsü, ne de “sermaye”, yaptığımız işe hiçbir şekilde karışmadı. Tek şikâyetim Açık Toplum Enstitüsü çok ayrıntılı bir şekilde rapor istiyor, parayı ne kadar dikkatle kullandığımızla yakından ilgileniyordu. Bürokrasileri biraz fazlaydı. Ama bu sayede biz de destekçilerimize düzenli rapor vermeyi öğrendik. 

İlk finansörlerimiz arasında olan Açık Toplum Enstitüsü’nün desteği 2007 yılında son buldu. O tarihten beri ERG’nin bütün destekçileri yerli kuruluşlardır. Burada çalışan 12 arkadaşımızın maaşları yarattığımız fonlardan ödenir. Her sene aşağı yukarı 1 milyon Türk Lirası civarında bir para bulmak için uğraş vermemiz gerekiyor. Bu modelin avantajı yirmi civarında kuruluşun destekliyor olması. ERG’nin ilginç bir yönü de 2001-2002 yılında İPM için düşünülen özerk finansal model çok ortaklı bir yapıyla Eğitim Reformu Girişimi ortamında gerçekleştirildi. Kanımca ERG, Türkiye sivil toplumu için çok ilginç ve özgün bir modeldir.

ERG’nin Karmaşık ve Özerk Yapısı Nasıl Gerçekleşti?

İPM ve ERG’nin kurulmasında Tosun’un (Terzioğlu) rektör olarak verdiği desteğin anlamı çok büyüktür. Yeniliği hayata geçirmek dünyanın hiçbir yerinde kolay iş değildir. Elbette Sabancı Üniversitesi kuruluş aşamasında olmasından dolayı eski üniversitelerin klasik statükocu sendromuna daha girmemişti. ERG gibi öncü ve vizyoner bulduğum bir projenin yaratılmasında rektör olarak Tosun Terzioğlu’nun hakkını teslim etmek, tabii bu arada ERG’nin hayata geçirilmesinde önemli roller üstlenen başka arkadaşları da unutmamak gerek. Hakan Altınay ve Ayla Göksel. ERG’nin kurulmasında Güler Sabancı ve Hüsnü Özyeğin’in verdikleri destek ve sağladıkları imkânları da şükran duygularıyla dile getirmek istiyorum. 

Genelde insanlar Türkiye’de dağa, taşa, toprağa, binaya çok daha kolay para verirler. ERG ise bir bina, okul yapma projesi değil, kamu politikası süreçlerini etkilemeye çalışma projesidir. Yapılacak bir binaya, yani Amerikalıların dediği gibi brick and mortar  (tuğla ve çimento) yatırımlarına para bulmak kolay. Aldığın bağışla binayı yapıp bağışçının ismini veriyorsun. Bağışçı bundan şeref duyuyor ve isminin hayırsever olarak tarihe mal olacağını düşünüyor. Ama biz Eğitim Reformu Girişimi’nde veriye dayalı analiz yapıyor, bunu devletin, hükümetin, toplumun dikkatine sunuyor, eğitimin önemine yönelik bilinç yaratıyoruz. ERG için fon ararken bu konuya dikkat çekerek sosyal adalet ve politika süreçlerinin desteklenmesini ön plana çıkaran bir yenilikçi bir filantropi kültürünün gelişmesine de katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Ama şunu söyleyebilirim ki Superdorm gibi bir binaya 1 milyon dolar bulmak, Eğitim Reformu Girişimi gibi bir fikre, bir sürece her sene 50 bin dolar bağış bulmaktan daha kolaydır. Ortada elle tutulur bir şey olmadığı için insanların yapılan işe gönülden inanmaları gerekir. 

ERG tüzel kişiliği olan resmi bir sivil toplum örgütü değil, yani ne vakıf ne de dernek. Sabancı Üniversitesi ev sahipliğinde 20 kuruluşun her yıl azar azar yaptığı bağışlarla finanse edilen bir “girişim.” Ancak, fiiliyatta tamamen bağımsız bir sivil toplum örgütü gibi yönetiliyor. Bir büyük destekçi yerine 19 sivil toplum örgütünün birer ucundan tuttuğu, yani çok ortaklı malî yapı, bize önemli bir esneklik ve bağımsızlık veriyor. Bu karmaşık yapıyı Sabancı Üniversitesi yöneticilerinin Türkiye’de ender rastlanan anlayışlı tutumları sayesinde 10 yıldır bağımsız bir sivil toplum örgütü gibi sürdürebildik. 

ERG’nin ilginç ve biraz da karmaşık tarafı şu: Vakıf olmadığı için ERG’ye yapılan bağışlar Sabancı Üniversitesi hesabına yatırılıyor. Sabancı Üniversitesi’nin ERG’ye verdiği önemli hizmetlerden biri de budur. Gelen fonların hesabını bizim için tutuyor, yönetiyorlar. Ancak bu özellikle fon yaratma açısından zorluk doğurabilecek bir durum. Gidip bağışçılara “ERG’ye bağış yapın. ERG Türk sivil toplumunun eğitim projesi. Hep birlikte destekleyelim” diyoruz. Eğer ikna etmişsek bağış yapmayı kabul edenlerin sorduğu ilk sual “Parayı nereye yatıracağım?” oluyor. Cevap, Sabancı Üniversitesi. İlk başta “Sabancı’ya mı bağış yapıyoruz?” diyorlar. Bu durumda ERG – Sabancı ilişkisinin iyi izah edilmesi gerekiyor. “Buraya yapılan bağış ERG’ye yapılıyor, Sabancı yalnız bizim için bunun hesabını tutuyor. 

Bağışçılarımıza bu durumu izah etmekte başarılı olduk. Mart 2013 itibariyle ERG’yi destekleyen kuruluş sayısı 19 oldu. En güzel örneği Koç Vakfı’dır. Sabancı ve Koç gruplarının rakip olduklarını hepimiz biliyoruz. Ama Koç Vakfı her sene ERG’ye bağış yapar. Rahmi Koç üç yıl evvel ERG için fund raising yapmıştır “hadi arkadaşlar bu projeye para veriyoruz” diyerek.  2014 yılının Mayıs ayında gene Rahmi Bey ve Semahat Arsel hanımefendinin himayelerinde bir öğle yemeği daha yaptık.  Benzer fon yaratma toplantılarını Güler Sabancı, Hüsnü Özyeğin, ve Bahçeşehir Üniversitesi Mütevelli Heyeti başkanı Enver Yücel beyefendinin himayelerinde de yaptık. Türkiye’de bunun benzeri bir proje yok sanırım. Demek ki güven ortamı yaratmakta başarılı olmuşuz. ERG aslında, ilerde öyküsü yazılacaksa, ilginç bir modeldir Türkiye için. 

Çeşitli söyleşilerinizde ERG’yi “Eleştirel Dost” olarak tanımlıyorsunuz, ne anlatmak istediğinizi söyler misiniz?

ERG Türkiye’de, hele bugünün ortamında, az bulunan bir şeyi gerçekleştiriyor. Diyalog kuruyor ve bunu veriler üzerinden önyargısız bir dille yapıyor. Şahsen bu yaklaşımları Boğaziçi Üniversitesi ve Robert Kolej’de içselleştirdim. Sabancı Üniversitesinde de uygulama fırsatını buldum. Türkiye’de olmayan şey diyalog.  Sanki herkes kendi kutusu içine çekiliyor ve ancak kendi kutusundakilerle konuşuyor. Elimden geldiğince de diyalog, bilgiye, veriye ve mantığa göre hareket etme kültürünü ERG’de yerleştirmeye çalıştım.

Bugünkü siyasi ortama ERG yaklaşımı için avantaj olarak bakıyorum. Herkesin karşıdakini dinlemeden bağrıştığı bir ortamda Türkiye’nin özlediği bir şeyi veriyorsunuz. McKinsey kuruluşu ERG için bir araştırma yaptı. 2013 yılının Mart ayında ön raporlarını sundular. Raporun hazırlanması sürecinde ERG ile şu veya bu şekilde ilişkisi olan, iş yapan kimselerin görüşleri alındı. Millî Eğitim eski Bakanı Ömer Dinçer’in sözleri başarılı olduğumuzun kanıtıdır: “Bizi eleştiriyorlar. Ama samimi ve araştırmalarına dayanarak yapıyorlar. Önyargıları yok. Güvenim var onlara. Ne söylüyorlarsa arkasından bir veri çıkarıyorlar.” diyor. Bu bir iltifat. Bu algıyı yerleştirmek zaman alıyor. ERG’nin çok önemli bir iş yapma metodolojisi var. Ben ona friendly critic diyorum, yani dostça eleştiren. Biz herkesle diyalog kurmaya çalışıyoruz. Ve herkesle de veri ve bilgi bazında konuşuyoruz. Hiçbir zaman da ideolojik tartışmalara girmiyoruz. Her fikre, görüşe hürmet ediyoruz, radarlarımızı açık tutuyoruz.  Hiçbir olaya ön yargı ile girmiyoruz. Evrensel değerleri ilke olarak alıyoruz. Çok kullanılan bir terimle “evrensel düşünüp yerel iş yapıyoruz” (think global, act local).  Öyle yapınca Türkiye’de çok yol alınıyor. ERG, şu anda birçok kişinin teslim ettiği gibi Türkiye’de marka olmuşsa bu sayede olmuştur. 

Bağımsız duruşu, ürettiği çalışmalar ile geçtiğimiz 10 yıl içinde eğitim camiasında önemli bir saygınlık kazandı ERG. Ve gücünü bu saygınlığından alıyor. “4+4+4” adıyla bilinen millî eğitim tasarısı yasalaştırılmak istendiği günlerde hiçbir şekilde sözümüzü sakınmadık, ama bunu da dostça bir diyalog esprisi içinde yapmaya çalıştık. Kimseden bize ters bir çıkış gelmedi. Hattâ yasa çıktıktan sonra uygulama aşamasında olabilecek sorunları çözmek üzere yapılan toplantılara Millî Eğitim Bakanlığı tarafından davet edildik. 

Türkiye’de diyalog ortamının önündeki en büyük engel, dolayısıyla ERG’nin yaptığı işi de güçleştiren, her bireyin, kurumun arkasında bir aidiyetin aranmasıdır. Eğer bağımsız bir birey olmaya, olaylara akıl ve bilgi perspektifinden bakmaya öykünüyorsan verilecek savaş yokuş yukarıdır. Hele kamu yönetiminde görev almak istiyorsan, mutlaka bir taraf seçmek, bir gruba yanaşmak durumunda bırakılırsın. Bu açıdan bakıldığında Boğaziçi Üniversitesi çok önemli bir kurumdur. Farklı görüşlerin, diyalog içinde var olabildiği bir vahadır. ERG’de yerleşen kültürde Boğaziçi Üniversitesi’nin bu geleneğinin izlerini görmek beni mutlu ediyor. Burada Sabancı Üniversitesi yöneticilerinin etkisini de unutmamak gerekir. Yalnız şunu da belirteyim.  Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı Boğaziçi Üniversitesi mezunudur.  Tosun Terzioğlu ise iyi bir Robert Kolejlidir.

Bu kamplaşma eğilimi siyasi çıkar hesaplarında belirleyici olmanın ötesinde gündelik yaşamımızı da tamamen esir almaktadır. Kamuoyunu bilgilendirmek için yapılması gereken basit tartışmalar bile kamplara bölünmüş algılarımızın kurbanı olmaktadır. Yakın zamanda bunun en açık örneğini “4+4+4” tasarısının yasalaşması sürecinde yaşadık. Kamuoyunda açık bir şekilde, sakin kafayla tartışılması gereken çok ciddi meseleler “kamplar savaşı”nın patırtısı arasında konuşulamadan kaldı. Tasarı üzerine tartışıp eksiklerin giderilmesi yönünde adım atmak gerekirken ateşli siyasi tartışmalara girip boğuluyorduk. Herkes kendi camiasına konuşuyor, kimse karşı tarafı dinleme çabasında bulunmuyordu

Eğitimde kalite ve eşitlik sorunu yalnız para harcamakla çözülecek bir sorun değil. Kalite ve eşitliği artırmak üzere akılcı, verilere dayalı politikalar geliştirmek şart. ERG’de yaptığımız çalışmalarda sürekli olarak eğitimde kalite sorununu ve akılcı çözüm yollarını gündeme koymaya çalıştık. Ne yazık ki eğitim Türkiye’de aşırı siyasallaşmış durumda. Hizmet (Gülen) hareketinin odak noktası eğitim, 28 Şubat döneminde alınan en önemli tedbir belki de 8 yıllık kesintisiz eğitim, 2012 yılının Şubat ayında biraz da 28 Şubat ile hesaplaşma kokan 4+4+4 düzenlemesinin de hedefi eğitim sistemi. Cumhuriyetimizin kuruluşunda da eğitim sistemi aracılığı ile yeni bir millet bilinci yaratılması ön planda olmuş. Türkiye’nin artık eğitim sistemini akılcı politikalarla yeniden tasarlaması çok önemli: Bunun için de eğitim sistemi üzerinde çok geniş bir oydaşma (consensus)  yaratıp siyasi kutuplaşmadan arındırmak gerekiyor. Başka türlü ülkenin günümüz dünyasına yelken açıp ilk on ülke arasına girmesi mümkün değildir. ERG bu konuyu Türkiye’nin gündemine koymaya çalışmaktadır.

Toplumun büyük bir kesimi iyi eğitimden yararlanamıyor diyor ERG. Doğru mu?

Evet, PISA ve TIMMS gibi araştırmalar eğitimde kalitenin iyi dağılmadığına işaret ediyor.  Bu nedenledir ki biz ERG’yi “herkese kaliteli eğitim” hedefi ile kurduk. ERG’nin kuruluş yıllarında Tosun Terzioğlu ile birlikte aklımızdan bunlar geçiyordu. Eğitimin Türkiye’nin bir numaralı sorunu olduğunu düşünerek hayata geçirdik ERG’yi.

Bu güzel söyleşi için teşekkür ederim Üstün Bey. 


Türkiye’nin İklim Liderleri Açıklandı

Türkiye’nin İklim Liderleri Açıklandı

CDP Türkiye 2014 İklim Değişikliği Raporu Açıklandı

Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu tarafından Akbank’ın ana sponsorluğu ve EY Türkiye’nin rapor sponsorluğuyla yürütülen CDP (Karbon Saydamlık Projesi) Türkiye’nin 2014 yılı raporu, 3 Kasım 2014, Pazartesi günü yapılan etkinlik ile kamuoyuna duyuruldu. 

CDP Türkiye İklim Liderleri ödüllerinin de sahiplerini bulduğu etkinlikte, bu yıl ilk defa “CDP İklim Performans Liderlik Endeksi" (CPLI) ve "CDP İklim Saydamlık Liderlik Endeksi" (CDLI) de açıklandı. Küresel “CDP İklim Performans Liderlik Endeksi"ne (CPLI) Türkiye’den giren tek şirket Tofaş Otomotiv oldu.

CDP Türkiye İklim Liderleri Ödüllerini ise Garanti Bankası, Coca-Cola İçecek, Zorlu Enerji Elektrik Üretim, Ekoten Tekstil Sanayi ve Ticaret A.Ş. ve Noor Fındık aldılar. Ödül töreni TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Erkut Yücaoğlu’nun katılımıyla gerçekleşti.

Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu tarafından, Akbank’ın ana sponsorluğu ve EY Türkiye’nin rapor sponsorluğunda 2010 yılından bu yana yürütülen CDP (Karbon Saydamlık Projesi) Türkiye’nin 2014 raporu, 3 Kasım 2014, Pazartesi günü Sakıp Sabancı Müzesi the Seed salonunda düzenlenen etkinlik ile kamuoyu ile paylaşıldı. Şirketlerin iklim değişikliğine yönelik stratejilerini uluslararası kurumsal yatırımcıların bilgisine sunabileceği bir platform sağlayan CDP, dünyanın en prestijli ve yaygın çevre girişimi olarak kabul ediliyor. 

CDP Türkiye 2014 İklim Değişikliği Raporu, CDP’ye Türkiye’den dahil olan 41 şirketin verdikleri yanıtların analizini içeriyor. Raporun önsözü CDP CEO’su Paul Simpson ve Akbank Yönetim Kurulu Başkanı ve Murahhas Üyesi Suzan Sabancı Dinçer tarafından kaleme alındı.

CDP Türkiye 2014 Raporu'nun açıklandığı toplantının açılış konuşmasını Akbank Yatırımcı İlişkileri ve Sürdürülebilirlik Bölüm Başkanı Cenk Göksan yaptı. Cenk Göksan’ın ardından, CDP Başkan Yardımcısı Sue Howells söz aldı. Avrupa Komisyonu İklim Hareketi Bölümü, Genel Müdürü Jos Delbeke’nin video mesajının yayınlanmasının ardından Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu ve CDP Türkiye Direktörü Melsa Ararat CDP Türkiye 2014 İklim Değişikliği Raporu sonuçlarını açıkladı. Konuşmalardan sonra, Dr. Artunç Kocabalkan’ın moderatörlüğünde Tofaş Otomotiv CEO’su Kamil Başaran, Garanti Bankası Proje ve Satınalım Finansmanı, Sürdürülebilirlikten Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Ebru Dildar Edin ve CDP Başkan Yardımcısı Sue Howells’ın katıldığı “CDP İklim Liderleri” başlıklı panele geçildi. Etkinlik TÜSİAD Yüksek İstişare Komisyonu Başkanı Dr. Erkut Yücaoğlu’nun konuşmasıyla başlayan ödül töreni ile sona erdi.

“Günümüzde sürdürülebilir bir kalkınma için  şirketlerden  kârlılığın yanı sıra  toplumun ve çevrenin geleceğini gözetmeleri beklenmektedir.”

Akbank Yatırımcı İlişkileri ve Sürdürülebilirlik Bölüm Başkanı Cenk Göksan konuşmasında, “Türkiye’nin  lider kuruluşlarından birisi  olarak, çevreyle ilgili duyarlılığın artırılması  ve  iklim değişikliğine yol açan etkilerin en aza indirilmesi için etkin bir rol üstlenmenin ülkemiz ve dünyamız için önemli olduğu görüşündeyiz. Günümüzde sürdürülebilir bir kalkınma için  şirketlerden  kârlılığın yanı sıra  toplumun ve çevrenin geleceğini gözetmeleri beklenmektedir. Akbank’ın bu amaca yönelik çalışmalarından birisi de küresel bir girişim  olan Karbon Saydamlık Projesi’nin (CDP) Türkiye  uygulamasına 2010 yılından bu yana sağladığı destektir. Bu projenin sponsoru ve  katılımcısı olarak  attığımız adımlar, Akbank’ın iklim değişikliği konusundaki duyarlılığının bir ifadesidir.” dedi.

“Kurumların iklim değişikliği üzerindeki etkileri ve bu etkileri azaltma stratejileri ile ilgili bilgilere her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.”

CDP Başkan Yardımcı Sue Howells konuşmasında "Sera gazı emisyonları gitgide artmakta ve eğer bu artışı durdurmayı başaramazsak iklim değişikliğinin finansal risklerine daha fazla maruz kalacağız. Şirketlerin iklim değişikliği üzerindeki etkileri ve bu etkileri azaltma stratejileri ile ilgili bilgilere her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Bu nedenle CDP olarak Türkiye’de ilk kez uygulanan CDP İklim Performans Liderlik Endeksi ve CDP İklim Saydamlık Liderlik Endeksi’ne girmeyi başaran şirketleri kutluyoruz. Çevresel hesap verebilirlik konusundaki hızla artan talebe yanıt veren bu şirketlerin diğer şirketlere de ilham vermesini umuyoruz." dedi.

“Özel sektör iklim değişikliği ile mücadelede önemli bir rol oynuyor.”

Avrupa Komisyonu İklim Hareketi Bölümü, Genel Müdürü Jos Delbeke konferansa gönderdiği mesajda şöyle dedi: ‘Küresel emisyonunun sadece yüzde 10’unu üreten Avrupa Birliği’nin iklim değişikliğini tek başına kontrol etmesi mümkün değil ... Türkiye de dahil olmak üzere henüz bu konuda çalışmalara başlamamış tüm ülkeleri çalışmalara başlamaları için destekliyoruz. Türkiye’nin Eylül ayında New York’ta düzenlenen İklim Zirvesi’nde temsil edilmesi olumlu bir gelişme. Türkiye Küresel iklim sözleşmesine katkı payını 2015’in ortalarına kadar hazırlayacağını belirtti. Avrupa Birliği giriş müzakereleri sürecinde Türkiye zaten bu konu üzerinde çalışmalarını devam ettiriyor. Özel sektör önemli bir role sahip ve ilk defa bir Türk şirketinin Küresel İklim Performans Liderleri Endeksi’nde yer almasından mutluluk duydum. Umarım Türk şirketleri bu başarıların devamını getirir ve iklim konusunda harekete geçerler. Umarım Türkiye’de politikaya yön verenler zorlukların arkasındaki fırsatları fark edebilirler.” dedi. 

“İklim değişikliği şirketlerin iş yapış biçimlerini ve insanların yaşam tarzını değiştirecek.”

Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi ve CDP Türkiye Direktörü Melsa Ararat da yaptığı sunumda, “İklim değişikliği şirketlerin iş yapış biçimlerini ve insanların yaşam tarzını değiştirecek. Enerjiye ve suya erişim kısıtlara tabi olacak. Biz Yönetim Bilimleri  alanında çalışan akademisyenler,  şirketlerin bu değişikliklere gerek tedarik ve değer zincirlerini gerekse yönetişim sistemlerini yeniden yapılandırarak nasıl yanıt verebileceklerini incelemek durumundayız. Benzeri daha önce yaşanmamış bu değişikliklere karşı dirençli olmak şirketler için kısa dönemli karlılık veya büyümeden daha önemli olacak. İklim değişikliğinin yaşam biçimine yönelik tehditleri vatandaş aktivizminin şirketlerle bir iletişim biçimi olarak öne çıkmasına yol açacak.” dedi. 

CDP’nin Küresel Derecelendirme Yöntemi’ne göre yanıtların derecelendirmesini yapan EY Türkiye’nin İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Hizmetleri Ortağı Zeynep Okuyan "Bu seneki CDP Türkiye sürecine daha fazla katılımcının olması, katılımcıların her sene daha iyiyi başarma çabaları, iklim değişikliği ile ilgili olarak Türk iş dünyasındaki fırsatlar ve riskler konusunda yaratılan farkındalığın en açık göstergesi. Bunun yanı sıra süreçlerin bağımsız güvence yolu ile doğrulanması, düşük emisyon hedeflerinin belirlenmesinde önümüzdeki dönemlerde daha da iyileşme  yapılabileceğine inanıyoruz." dedi.

CDP Türkiye 2014 İklim Liderleri ödüllendirildi.

Toplantı CDP Türkiye 2014 İklim Liderleri Ödül Töreni ile son buldu. Törende CDP İklim Performans Liderlik Endeksi (CPLI) ödülü ve CDP İklim Saydamlık Liderlik Endeksi (CDLI) ödülü olmak üzere iki ana dalda ödüller verildi. 

CDP’nin küresel olarak belirlediği ve CDP İklim Performans derecelendirmesine göre ‘A’ bandında yer alan 187 şirketi içeren CDP İklim Performans Liderlik Endeksi’nde yer alan Tofaş Otomotiv sadece Türkiye’de CDP İklim Performans Lideri olmakla kalmadı ayrıca CDP’nin Global Liderler Rapor’unda (CDP A list Report) da yer alan ilk ve tek Türk şirketi oldu. Tofaş Otomotiv CEO’su Kamil Başaran “Kendini sürekli yenileyen, global bir firma olarak, bizi ulusal ve uluslararası arenada sürdürülebilir rekabet gücüyle öne çıkaracak alanın, Ar-Ge ve yenileşim olduğunun bilincine erken eriştik. Bu açıdan şanslıyız, çünkü sürdürülebilir geleceğimizi de bu doğruluda inşa ediyoruz. Dünya klasında fabrikamızın ulaştığı ‘Altın Seviye’ üretim seviyesi ile başlayan yolculuğumuzu farklı platformlardan aldığımız önemli kriterler ile sürdürüyoruz. Tabii ki bu çalışmalarımız sonucunda CDP Global Liderler Raporu’nda yer alan ilk ve tek Türk firması olmaktan dolayı gururluyuz. Çıtayı yükselterek A bandına girmiş olmak övünülecek bir durum; ancak tek olmak da istemeyiz. Herkesten aynı duyarlılığı ve performansı bekliyoruz.” dedi.

Yerel olarak belirlenen ve CDP Türkiye'ye yanıt veren şirketlerin derecelendirmede en yüksek puanı alan %10'unu içeren CDP İklim Saydamlık Liderlik Endeksi’nde yer alan beş şirket arasında en yüksek puanı Garanti Bankası aldı. Garanti Bankası Proje ve Satınalım Finansmanı, Sürdürülebilirlikten Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Ebru Dildar Edin “2010 yılından bu yana, iklim değişikliği ile mücadele kapsamında sera gazı envanterimizi raporladığımız CDP Projesi’nde; 2012 yılında “CDP Türkiye Karbon Performans Liderliği” ödülünden sonra, bu yıl “CDP Türkiye Karbon Saydamlık Liderliği” ile ödüllendirilmiş olmayı iklim değişikliğiyle mücadele açısından çok teşvik edici buluyoruz. Bu kapsamda yürüttüğümüz; %35 pazar payına sahip olduğumuz rüzgar enerjisi projelerinin finansmanı ve şubelerimizdeki enerji tüketiminin azaltılması gibi çalışmaları, aynı kararlılıkla, daha da ileriye taşımayı hedefliyoruz.” dedi.

TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Erkut Yücaoğlu’nun konuşması ile başlayan ve ödülleri taktim etmesi ile devam eden törende CDP İklim Performans Liderlik Endeksi Ödülünü Tofaş Otomotiv CEO’su Kamil Başaran teslim aldı.

CDP İklim Saydamlık Liderlik Endeksi birincilik ödülünü Garanti Bankası adına Sürdürülebilirlikten Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Ebru Dildar Edin; ikincilik ödülünü Coca Cola İçecek  adına Kurumsal İlişkiler Direktörü Atilla Yerlikaya, üçüncülük ödüllerini ise Zorlu Enerji Elektrik Üretim adına Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Selen Zorlu Melik, Ekoten Tekstil  adına İnsan Kaynakları Müdürü Deniz Köksal ve Noor Fındık aldı.

CDP Türkiye 2014 İklim Değişikliği Raporu Sonuçları Hakkında

2014 yılında CDP, BIST-100 endeksinde yer alan şirketlerden iklim değişikliği ile ilgili bilgi talep etti ve diğer  şirketleri de CDP’ye yanıt vermeleri için teşvik etti. CDP Türkiye 2014 İklim Değişikliği Raporu, emisyon azaltımı, iklim değişikliği ile ilgili risk ve fırsatlar konusunda Türkiye’de şirketlerin kat ettiği yolu gösteriyor. Rapor, lider şirketlerin artan ilgi ve taahhütlerine rağmen iş dünyasının büyüme stratejilerini tehlikeye atmadan emisyon azaltımı yönünde daha fazla çaba göstermesi gerektiğine işaret ediyor. Bu konuda öncü olan  şirketlerin iklim değişikliği fırsatlarından yararlanma ve düşük karbonlu ekonomiye geçişte rakiplerine oranla daha başarılı olması beklenmekte.

Bazı ana çıktılar aşağıda sıralanmıştır:

• Bu sene toplamda 41 şirket CDP’ye yanıt verdi: Yanıt veren şirketlerin 20’si 70 ve üzeri not aldı. Performans değerlendirmesinde bir şirket A ve 9 şirket B bandında yer aldı.

• 2011 yılından bu yana yanıt veren şirketlerin sayısı ikiye katlayarak bugüne kadarki en yüksek yanıt verme sayısına ulaşıldı.

• 2011’de ilk defa yanıt veren şirketlerin yüzde 90’ı her yıl yanıt vermeye devam etti.

• İlk defa 2013’de yanıt veren şirketlerin yüzde 80’i bu yıl da yanıt verdi. 

• 2014’te yanıt veren şirketlerin yüzde 10’u ilk defa yanıt verdi.

• İklim yönetimini iş stratejilerine entegre eden şirket sayısı arttı: Şirketlerin yüzde 85’i iklim değişikliğini iş stratejilerine entegre etti. Şirketlerin yüzde 53’ü emisyonlarını düşürmek üzere hedef belirledi. Şirketlerin yarıya yakını henüz emisyon azaltım hedefi koymadı.

• Gelişmiş emisyon raporlaması:  2014 yılında, 39 (%94) şirket Doğrudan (Kapsam 1) ve Dolaylı (Kapsam 2) emisyon verilerini açıkladı. Şirketlerin yüzde 38’i ise doğrudan ve dolaylı emisyon verilerinde düşüş kaydetti.

• Doğrulatma yetersizliği: Verilerini üçüncü taraflarca doğrulatan şirketler tüm yanıt verenler içinde %29’a ulaştı. Gelecek yıllarda şirket paydaşları ve yatırımcıların doğrulama taleplerinin artması ve de hükümetin İzleme, Raporlama ve Doğrulama (MRV) sistemi kapsamında oluşturduğu düzenlemelerin şirketlerin üçüncü taraflarca raporlarını doğrulatmaları konusunda teşvik edici olması bekleniyor.

• İklim değişikliği ile alakalı konuların şirketlerin üst yönetimlerde ele alınması oranında artış yaşandı. Bu sene şirketlerin yüzde 91’inde iklim değişikliğinin yönetim kurulu ve üst düzey seviyede ele alındığı raporlandı.

• Raporlama yapan şirketlerin en iyi puanı alan yüzde 50’lik kesiminde yer alan tüm şirketler saydamlık puanlarında artış kaydederken performans derecelerinde de yüzde 71’lik bir yükselme kaydettiler.

CDP Hakkında

CDP, iklim değişiklikleri risklerinin şirketler tarafından nasıl yönetildiğini küresel çapta raporlayan ve dünyanın en büyük küresel iklim değişikliği verisine sahip olan bağımsız ve kar amacı gütmeyen uluslararası bir kuruluştur.  Örgüt, 2014 yılında, 93 trilyon dolar değerindeki varlığı yöneten 877 kurumsal yatırımcı adına hareket etmektedir. Tüm dünyada yaklaşık 60 ülkeden 5000 civarında kuruluş, azatlım hedeflerini belirlemek ve performanslarını arttırmak amacıyla sera gazı emisyonlarını, su kaynaklarının yönetimini ve iklim değişikliği stratejilerini CDP aracılığıyla ölçmekte ve açıklamaktadır. CDP bu verileri birbirleriyle uyumlu hale getirir ve uluslararası raporlama standartlarını geliştirmeyi hedefler. Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu tarafından 2010 yılından bu yana Türkiye’de yürütülen CDP, Akbank’ın sponsorluğu ve EY Türkiye’nin rapor sponsorluğu ve derecelendirme ortaklığı ile çalışmalarına devam etmektedir. 2011 yılından itibaren Borsa İstanbul 100 (BIST-100) endeksinde bulunan şirketler her yıl CDP tarafından iklim değişikliği stratejileri ve emisyon verilerini açıklamaları için davet edilmektedir.  

Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu (SU CGFT) Hakkında 

Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu kurumsal yönetim ve sürdürülebilirlik konularına odaklanmış disiplinler arası bir akademik araştırma ve düşünce merkezidir. Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi ev sahipliğinde çalışmalarını sürdüren Kurumsal Yönetim Forumu, gelişmekte olan piyasalarda kadınların güçlendirilmesi,  sürdürülebilirlik ve iklim değişikliği konularını kurumsal yönetim çerçevesinde ele alan bir uzmanlık merkezi olarak uluslararası platformlarda ve çalışma gruplarında sıklıkla yer almaktadır.  

Students Go Green: Sabancı Üniversitesi Takımı

Students Go Green: Sabancı Üniversitesi Takımı

Sabancı Üniversitesi öğrencileri Aslıhan Dal, Neslihan Sümer, Begüm Kobanbay ve Ali Şimşek Yeşilist tarafından düzenlenen çevre yarışmasında Consumption Takımı olarak kampüste boşa harcanan kağıtlar, kağıt tüketimi problemi üzerine odaklandılar. 


Students Go Green projesi, Yeşilist tarafından düzenlenen bir çevre yarışması olup temel amacı üniversitelerdeki çevre problemlerini saptayarak çözüm bulmaktır. Sabancı, Koç, İTÜ, Boğaziçi ve Özyeğin Üniversitesi bu projede yer alıyor.

Üniversitelerden gelen öğrencilere geçtiğimiz günlerde Yeşilist tarafından Koç Üniversitesi'nde 3 gün boyunca çevre problemleri ve çözümleri hakkında detaylı bilgiler aktarıldı. Toplam 16 takımdan oluşan öğrenciler önce kendi üniversitelerine göre sonra da Consumption, Permaculture, Food ve Mobility olmak üzere 4 ana başlığa ayrıldılar. 3 günün sonunda her grup kendi başlığı altında kendi kampüsünün çevre problemini buldu ve çözüm sürecine ulaştırmaya başladı. 

Sabancı Üniversitesi öğrencileri Aslıhan Dal, Neslihan Sümer, Begüm Kobanbay ve Ali Şimşek Consumption Takımı olarak kampüste boşa harcanan kağıtlar, kağıt tüketimi problemi üzerine odaklandılar. Ekip, kullanılmış kağıtları tekrar hayata geçirmek üzeirne fikirler geliştirdi. Bunun için de Sabancı Üniveritesi Toplumsal Duyarlılık Projesleri (TDP - CIP) bünyesinde kendi süpervizörlüklerinde bir Upcycle projesi açılması girişiminde bulundular. Gönüllülerle birlikte her hafta 2 saat boyunca bu kullanılmış kağıtları kullanılabilir eşyalara çevirmeye başladılar. Bu eşyaları CIP Güneş Günü'ne bağış geliri elde edebilme fikri ile CIP'nin her dönem uyguladığı CIP Kermesi'nde satmayı planlıyorlar. 

Sabancı Üniversitesi Consumption Takımını yakından takip ederek çevreye katkıda bulunmak isterseniz sosyal medya üzerinde “SUgoesGreen” yazmanız yeterli.

Daha detaylı bilgi için: 

Blog: http://www.studentsgogreenproject.com/team11/

Facebook: https://www.facebook.com/sugoesgreen?fref=ts

Twitter: https://twitter.com/SUgoesGreen

Instagram: SUgoesGreen

                                                           

Ali Koşar ve Kürşat Şendur Patent Ödülü Aldı

Ali Koşar ve Kürşat Şendur Patent Ödülü Aldı

Yıldız Teknik Üniversitesi'nin düzenlediği Yıldızlı Patentler Proje Pazarı'ında Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi öğretim üyelerimiz Ali Koşar ve Kürşat Şendur'un 'Nanoplasmonic Device with Nanoscale Cooling' adlı patentleri 2.lik ödülünü aldı.

Yıldızlı Patentler Proje Pazarı yarışması, fikri haklar konusunda bilinç oluşturmak, akademik ve iş camiasının bu haklara dikkatini çekmek amacıyla düzenleniyor. Yıldızlı Patentler bu yıl ikinci kez sahiplerine verildi.

 

İş Fikri Yarışması

İş Fikri Yarışması

Visual Meta'nın düzenlediği iş fikri yarışması başvuruları başladı. Ayrıntılı bilgi için tıklayın.

Shoppala.com’dan İş Fikri Yarışması

Bir iş fikrin var ama henüz gerçekleştiremedin, başlangıç aşamasındasın ya da belki henüz fikrin yok ama bu konuda kafa yoruyorsun. Öyleyse bize fikrini gönder ve jürilerimizin beğenisine sun, kazanırsan 2000 TL’nin sahibi ol! Ayrıca kazanamayan katılımcılar arasından yapılacak çekilişle dağıtacağımız alışveriş çekleri de seni bekliyor.

Kim Katılabilir?

Türkiye’de herhangi bir üniversiteye kayıtlı tüm öğrenciler bu yarışmaya katılabilir. Başvurular okul e-posta adresi hesabıyla yapılmalıdır.

Hangi Fikirler Yarışabilir?

Hayal gücünü kısıtlama! Yeni bir mobil uygulama, inovatif bir ürün, çok tutacak bir web sitesi ya da dünyayı değiştirebilecek bir fikir – her şey mümkün! Ama ayakların yere basması fena olmaz. UFO’lar için havaalanı fikrinin henüz zamanı gelmemiş olabilir.

Girişimci kadınlar iş dünyasının kapılarını aralıyor

Girişimci kadınlar iş dünyasının kapılarını aralıyor

Surgitate'in kurucusu Özge Akbulut, ilk yatırımını Arya Kadın Yatırım Platformu'ndan aldı


Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı: “Sabancı Üniversitesi kuruluşundan itibaren, tüm süreçlerinde  üniversite-sanayi işbirliğine ve girişimciliğe önem ve öncelik vermiştir”

Ülkemizde hızla artan kadın girişimci profilini daha etkili kullanabilmek ve en doğru yatırım modeli ile verimliliğini arttırmak amacıyla kurulan Arya Kadın Yatırım Platformu, Sabancı Center'da düzenlediği toplantıda ilk yatırımı olan Surgitate'yi tanıttı. Farplas ve Inovent'in ortak yatırım desteğini alan Surgitate, özellikle tıbbi ve cerrahi eğitimde kullanılmak üzere tasarlanan sentetik doku ve organ modelleri üretmekte.

Kadınların sanayi alanında daha etkili yer almaları, Türkiye'deki girişimci kişi sayısını arttırmanın öneminin vurgulandığı etkinliğin ev sahipliğini ve açılış konuşması, Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı tarafından gerçekleştirildi. Güler Sabancı, konuşmasında şunları söyledi; ““Sabancı Üniversitesi kuruluşundan itibaren, tüm süreçlerinde  üniversite-sanayi işbirliğine ve girişimciliğe önem ve öncelik vermiştir. Merhum Sakıp Sabancı’nın vasiyetinde de üniversitemizin öğretim üyelerinin girişimci fikirlerinin desteklenmesi için fon mevcuttur. Özellikle, Türkiye’nin, üniversite içinden doğan ilk girişimci yatırım şirketi Inovent’in kadın girişimcileri desteklemesinden gurur duyuyorum. Sabancı Üniversitesi mezunu, şimdi öğretim üyesi bir kadın girişimcinin başarı hikayesini dinlemek büyük bir mutluluk”.

Arya Women Investment Platform Kurucusu ve FarPlas Yönetim Kurulu Başkanı Ahu Serter ise etkinlikte Arya'nın temel amacı, hedefleri ve yeni yatırımı Surgitate hakkında bilgi verdi. İş hayatına atıldığı ilk günden itibaren girişimci ruhla hareket ettiğini belirten Serter, fikirleri sürekli çürüten, karamsar düşüncelere sahip insanlardan çok fikri geliştiren, planlanan sonuca giden yeni yolları açan insanlardan oluşan çevrede olmanın her zaman avantaj sağladığını vurguladı. Serter  “Arya Kadin Yatirim Platformunu iste bu yüzden hayata geçirdik. Kadına inanan ve imkanlarını bu yönde kullanmak isteyenlerin biraraya geldiği, kadinların destek alabileceği bir platform olsun istedim. İlk yatırımımız sanayi alanında çok güzel bir örnek olacağına inanıyoruz. Diğer bir inancımız ise bu yolca nice başarı hikayelerine ev sahipliği, yol arkadaşlığı yapacak oluşumuz. Bütün kadınları, kadının gücünü yanına alan bütün herkesi Arya’ya bekliyoruz.” Şeklinde konuştu.

Özge Akbulut tarafından kurulan Surgitate, seri üretime geçiş ve diğer alanlarda destek sonrası, çalışmalarıyla estetik cerrahi alanında fark yaratmayı hedefliyor. Tıbbi ve cerrahi eğitimde kullanılmak üzere tasarlanan sentetik doku ve organ modelleri üreten Surgitate, geliştirdiği ürünlerle cerrahi kesim ve dikişe (insizyon ve sütürasyon) gerçekçi tepkiler vermesini ve cerrahi eğitimde kaliteyi yükseltmeyi hedefliyor. 

KalDer ve Sabancı Üniversitesi EDU rekabetçi yöneticinin yol haritasını çiziyor

KalDer ve Sabancı Üniversitesi EDU rekabetçi yöneticinin yol haritasını çiziyor

Türkiye Kalite Derneği (KalDer)  ile Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme Birimi EDU arasında gerçekleşen işbirliğiyle üst kademe yöneticiler için “Rekabet Odaklı Yönetim Gelişim” programı 13 Aralık 2014’te hayata geçiyor.

KalDer ve Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme Birimi EDU işbirliğiyle hazırlanan üst kademe yöneticilere yönelik “Rekabet Odaklı Yönetim Gelişim” programı ile kurumların sürdürülebilir rekabet gücünü artırması hedefleniyor.

Değişimin hızının her geçen gün arttığı, rekabetin yoğunlaştığı ve sınırların ortadan kalktığı, sürdürülebilir büyümenin giderek önem kazandığı günümüz iş dünyasında şirket yöneticilerinin fırsatı görebilme becerisi ve rekabet odaklı yönetim anlayışına sahip olması daha da önem kazanıyor.

Rekabet odaklı yönetim anlayışı artık şirketlerin sürdürülebilirliğinin temel taşını oluşturuyor. Bu yeni ortamda başarının yolu yöneticilerin liderlik ve yönetim becerileri ve rekabetçi bakış açılarını geliştirmekten geçiyor. Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme Birimi EDU ve KalDer işbirliği ile düzenlenen “Rekabet Odaklı Yönetim Gelişim Programı” bu yeni dünya düzeninde başarılı olmak ve başarıyı sürdürmek isteyen yöneticilere bu temel beceriyi kazandırmak üzere oluşturuldu. 

Toplam 9 günden oluşan programda sürdürülebilir rekabet gücü için yeni yönetim yaklaşımları, yöneticinin kendini ve ekibini yönetebilme becerisi, ekibini ortak hedeflere yönlendirebilme, müşteri odaklı anlayışı geliştirebilme, inovasyon ve inovasyon kültürü yaratma, süreçlerle yönetim ve etkin karar alma, büyük resmi görebilme ve stratejik bakış ile değişim yönetimi konuları ele alınıyor. 

Tamamı iş dünyasında önemli deneyimlere sahip Sabancı Üniversitesi EDU ve KalDer eğitmenlerinden oluşan eğitim kadrosu ile konuların uygulamaya dönük olarak ele alınacağı programa, iş dünyasından konuk konuşmacılar da katılacak. Programda ele alınan konuların günlük hayatta uygulanabilirliğini artırmak ve bir eylem planı oluşturmalarını sağlamak amacıyla program boyunca katılımcılar kendi “Rekabetçi Yönetim Rehberlerini” kendileri hazırlıyor olacaklar. Bu rehberlerin hazırlanması ve geliştirilmesinde bire bir akademik rehberlik alabilecekler. Programının sonunda katılımcılara Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme Birimi EDU tarafından katılım sertifikası verilecek. 13 Aralık 2014 tarihinde başlayacak olan programın Mart 2015’te tamamlanması planlanıyor.

Programa ilişkin bilgi veren Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme Birimi EDU Direktörü Dr. Cüneyt Evirgen görüşlerini şöyle ifade etti:

“Sürekli değişen iş dünyasında kurumların ve üst kademe yöneticilerin rekabette mevcut başarılarını korumaları ve ivme kazanmaları için KalDer ile birlikte çok boyutlu bir program tasarladık. Yöneticiler bu programda yeni dünyada rekabet ve yöneticilik anlayışına odaklanarak hedeflerle yönetim uygulamaları yapacak, yaratıcı çözümler geliştirme ve karar alma yetkinliklerini geliştirecek, müşteri odaklı olmak nasıl fark yaratır sorusunun cevabını bulacak. Vizyon açıcı olduğuna inandığımız “Rekabet Odaklı Yönetim Gelişim” programının katılımcıların iş sonuçlarına doğrudan katkı sağlayacağına düşünüyoruz.”

KalDer Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Yılmaz Bayraktar ise: “Programda küresel rekabete bağlı olarak yeni yönetim modelleri arasında 32 ülkede uygulanan EFQM Mükemmellik Modelinin ilkeleri ve temel kavramları çerçevesinde olan eğitimlere de yer verilecektir. Bu program, eğitimlerin yanı sıra uygulama örnekleri, deneyim paylaşımları ve rekabetçi yönetim rehberi hazırlığını kapsayacak şekilde tasarlanmıştır. 13 Aralık’ta başlatmayı hedeflediğimiz yaklaşık 3 ay sürecek olan “Rekabet Odaklı Yönetim Gelişim Programı” ile eğitimde yeni bir açılımı daha gerçekleştiriyoruz. Kuruluşlarında rekabetçilik ve mükemmelliği ön planda tutarak işlerini yürütmeyi amaçlayan tüm üst kademe yöneticilerin katılımı beklenmektedir. Tasarladığımız bu program ile kuruluşlara rekabetçi yönetim ve kurumsallaşma konularında bir farkındalık yaratmayı hedeflemekteyiz.”

Sabancı Üniversitesi Tuzla Kampüsü EDU tesislerinde gerçekleştirilen protokol imza törenine Sabancı Üniversitesi Genel Sekreteri Haluk Bal, Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme Birimi Direktörü Dr. Cüneyt Evirgen, KalDer Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Yılmaz Bayraktar, KalDer Genel Sekreteri Akın Alıkçıoğlu’nun yanı sıra EDU ve KalDer yöneticileri katıldı. 

Kasım'da SGM yine çok renkli!

Kasım'da SGM yine çok renkli!

Sabancı Üniversitesi Gösteri Merkezi (SGM) Kasım ayında da çok renkli ve keyifli bir program sunuyor...

Etkinlikler hakkında detaylı bilgi için: http://sgm.sabanciuniv.edu SGM web sitesini ziyaret edebilirsiniz.

Biletler 30 Ekim 2014 tarihinden itibaren üniversite merkezindeki SGM Gişe'de! Sabancı Üniversitesi mensupları hafta içi her gün 12:00-16:00 arasında SGM Gişe'den kimliklerini göstererek özel kategoriden biletlerini alabilir.

Abone ol